Ekonomimizin yılın 3. çeyreğinde % 11.1 oranında büyüdüğü Başbakanın meclis kürsüsünden yaptığı konuşma ile açıklandı.
%11.1 büyüme hızı dünyanın ekonomisi güçlü olan sayılı devletlerini fersah fersah geride bırakan bir orandır. Tabi bu büyüme, gerçek olduğu ve topluma aynı ölçüde yansıdığı takdirde.
Ama görünen o ki; açıklanan bu rakamın tatmin edici olmadığı, hesaplamalarda bazı değişiklikler yapılmak suretiyle bu rakama ulaşıldığı ekonomistler tarafından açıklanmaktadır.
Büyüme oranı yılın son çeyreğinde % 11.1. Buna karşılık enflasyon oranı ise şimdilik kaydıyla % 13 civarında.
Şimdi hesabını kitabını yaparak sağlıklı bir şekilde düşünelim.
Büyüme hızı % 11.1. Varsayalım ki bu oran milimi milimine doğrudur. Acaba bu büyüme ile ülkemize hangi katma değer kazandırılmıştır? Yani sağlanan katma değerin büyüme oranı ile paralelliği ne ölçüdedir?…
Bir ülkede büyüme gerçekleşiyor ise, bunu o ülkenin ekonomisine sağladığı ya da sağlayacağı katma değer göz önünde tutulur ve ona göre değerlendirme yapılır.
Şöyle bir geriye bakıyoruz. Katma değer sağlayan hangi sanayi tesisi yapılmış ve üretime sokulmuştur?
Sanıyorum ki elle tutulur hiçbir örnek gösterilemez.
Bunun yanında ekonominin başaşağı gitmekte olduğu, iflasların, işyeri kapatmalarının, icrada takibe konulan dosya sayılarının her geçen gün biraz daha artmakta olduğu yine ekonomistler tarafından açıklanmaktadır.
Öte yandan yurttaşlarımızın önemli bir bölümü geçim sıkıntısı içerisinde yaşam mücadelesi veriyor.İşsizlik giderek artıyor. Çalışanlar, aldıkları ücret ailelerin geçimine yeterli olmaması nedeniyle ikinci bir iş arayışında.
Durum böyle olunca nasıl oluyorda ,büyüme oranı dünyanın ekonomisi güçlü ülkelerini geride bırakacak bir boyuta ulaşabiliyor.???….
Bu hesaplamada bir yanlışlık olduğu gün gibi aşikâr.
Tarım ülkesi olan Türkiye tarım ürünlerini ithal eden bir konuma düşmüştür.
Hayvancılık neredeyse yok olmak üzeredir. Bu nedenle dışardan canlı hayvan ve kesilmiş et ithali zorunluluğu meydana gelmiştir.
Bakliyatta da durum aynı şekildedir.
Hükümet bir yandan ithal edilen tarım ve benzeri ürünlerdeki vergi oranını sıfırlarken öte yandan, ağırlıklı olarak dolaylı vergilere zam yapmak suretiyle günü kurtarma uğraşında.
Bu nedenle gerçeklerle yüzleşmek ve hesaplamayı doğru bir şekilde yapmak zorunludur.
Bir an için büyüme oranının son çeyrekte %11,1 olduğunu varsayalım.
Dünyanın sayılı devletleri arasında yer alabilmek için sadece büyüme oranın artması yeterli görülmemektedir. Bunun yanında demokrasiye, hukuka, insan haklarına, yargının tarafsız ve bağımsız olması ve her türlü ayrımcılığın kesin olarak yapılmaması kurallarına uyulması zorunludur.
Siyasi iktidarla iyi geçinme zorunda olan sanayicilerin kuruluşu olan TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik şunları söyleme gereğini duymuştur: “ % 7–8 büyüme dünyadaki bütün iş insanlarını muazzam derecede mutlu eder. Ama daha fazla hukukun devrede olduğu, bağımsız yargının bulunduğu, daha fazla demokrasiyi sunduğumuz bir ülke olup % 5-6 civarında bile büyüsek, bu hakikaten %7-8’lerden daha değerli olur….”
“Demek ki sadece büyüme, toplumun mutlu olması, huzurlu olması için yeterli bir gösterge değildir.”
Büyüme yüksek oranda olmasın. Ama ülkede hukuk, demokrasi, yargı bağımsızlığı tam anlamıyla var olsun. Bu daha fazla mutlu olabilmek için aranan bir koşuldur.
Türk Sanayici ve iş adamları bile bunu böyle görüyor. Hiç olmazsa onların uyarılarına kulak verilsin. Daha fazla hukuk, daha fazla demokrasi ve bağımsız – tarafsız yargı var olsun.
“Diliyoruz ki; bu uyarılar göz önünde tutulur. Yapay büyüme hesapları yerine, daha fazla hukuka, daha fazla demokrasiye, yargının tarafsız ve bağımsızlığının sağlanmasına yer ve önem verilir….”
nabiinal@hotmail.com