Cumhuriyeti kuranlar bize “çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı” hedef olarak göstermişlerdi.
Bu hedefe ulaşabilmek içinde işe eğitime önem vermekle başlamanın zorunlu olduğunu gördüklerinden bu konuda gereken altyapıyı da hazırlamışlardır.
Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmek için ilime ve bilime gereken önemin ve değerin verilmesi zorunlu olduğundan, Cumhuriyetimiz daha beş ayını bile tamamlamamış iken “tevhidi tedrisat yasasını” yürürlüğe koymak suretiyle ilk adımı atmışlar ve başarı yolunu da göstermişlerdir.
İlim ve irfanın önemini yeterince kavrayan Cumhuriyet kurucuları, tevhidi tedrisat yasasından sonrada, köy enstitülerini ve halkevlerini yaşama geçirmek suretiyle dünyaya örnek olacak bir tutum ve davranış sergilediler.
Çağdaş bir dünya içerisinde yer alabilmek için teknolojinin tüm gelişmelerini dikkatle izlemek, bu doğrultudaki hızlı gelişmelere ayak uydurabilmek için, cehaletin ortadan kalkması, eğitimin tüm bireylere eşit bir şekilde sağlanması suretiyle, sadece belli bir kesimin değil, tüm yurttaşların çağdaş bir kafaya sahip olabilmelerinin yol ve yöntemleri teker teker uygulamaya konuldu.
Bu nedenle de fırsat eşitliği sağlandı. Eğitimin parasız olması imkânları topluma sunulmak suretiyle cehaletin son bulması, beyinlerin çağdaş bir anlayışla doldurulması için gereken yollar sonuna kadar açıldı.
İşte bu doğrultuda Genç Türkiye Cumhuriyeti adım adım çağdaşlığa doğru ilerlemeye başladı. Uygar ülkeler içerisinde kendine etkin ve saygın bir yer edindi.
Ama ne yazık ki; çağdaşlığı içlerine sindiremeyenler, uygar ülkeler arasında yer alabilmektense geri kalmış, çağdışı bir anlayışla yönetilen ülkeler safında yer alabilmeyi kendi amaçlarına daha uygun görenler, Cumhuriyeti kuranların bize hedef olarak gösterdikleri ilkelere tavır almaya, Cumhuriyeti ileriye değil, geriye götürme yollarını aramaya başladılar.
Elbette ki Atatürk kuşağı, bu tür çağdışı kalmış anlayış sahiplerine karşı gereken direnişi göstermiş ve onların başarıya ulaşmalarının önüne set çekmiştir.
***
Atatürk ilke ve devrimlerinin ışığında ,Genç Türkiye Cumhuriyeti dünyanın sayılı saygın ülkeleri arasında yerini alırken ,zaman zaman çağdışı kalmış anlayış sahipleri de seslerini yükseltme ve amaçlarına ulaşabilmenin adımlarını atabilme imkânlarını elde edebilmek için sinsi bir çaba içerisine girebilme yolunda çaba sarf etmeye başladılar. Bu yolda kısmi başarıya ulaşsalar bile ,sonunda yine hüsrana uğrama zorunda kaldılar.
Geçtiğimiz günlerde TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik’in Türkiye kalite derneğinin kongresinde yaptığı konuşmada dikkat çektiği hususlar, bize Cumhuriyeti kuranların gösterdiği hedefin ne denli doğru ve yerinde olduğunu bir kez daha hatırlatma fırsatını verdi.
TÜSİAD Başkanı Bilecik: “Demokrasi, müzik gibi bir takım oyunudur. Orkestra şefinin makbulü, çok sesliliği yönetebilendir. Dünyadaki bilimsel gelişmelerin yakalanabilmesi için, eğitim müfredatı önemlidir. Müfredatın eleştirel düşünme, yabancı dil ve dijital becerilerin geliştirilmesi konusunda yetkinlik kazandırması gerekir. Dünyadaki değişime ayak uyduranlarla uyduramayanların arasındaki uçurum, her geçen gün artıyor. Hükümet politikalarının rolü çok önemlidir. Treni kaçırmamız lazım. Dönüşümün fırsatlarını ve faydalarını kucaklayabilmek için, her birimizin öncelikle değişimin kaçınılmaz olduğunu kabullenmemiz gerekiyor” demek suretiyle demokrasinin, çoğulculuğun, eğitimin, çağdaşlığın, teknolojiyi dikkatle izlemenin, ilim ve bilimin önemini, değerini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Başarıya ulaşabilmek, çağdaş dünya içerisinde etkin ve saygın bir yer edinebilmek için Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize gösterdiği “çağdaş uygarlık yolundan” hiçbir sapma göstermeden yürümek, çağdışı zihniyetle sonuna kadar mücadele etmek gerekliliğini unutmamalıyız.
Bilinmelidir ki başarı için, aydınlık bir Türkiye için, Atatürk ilke ve devrimleri ile Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize gösterdiği hedeflere sımsıkı sarılmak zorunludur.
Temenni ediyoruz ki son günlerdeki Atatürk sevgisi yapay olmaz. Onun ilke ve devrimlerinin gösterdiği hedeflere içtenlikle sahip çıkılır ve demokrasinin bir takım oyunu olduğu kuralı unutulmaz…
nabiinal@hotmail.com