Peki, ‘Açık Alan’ Kaldı mı?
Depreme hala hazır değiliz… Hazır olmadığımızın itirafında nefes alıp vermeye devam ederken, dün dündür’ hesabında, var olan açık alanları ‘ne yaparız’ tartışmalarıyla da gün dolduruyoruz. Bunun son örneği, yeni stat inşaatı nedeniyle yıkılması planlanan Şehir Stadyumu!
17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 18. yıldönümü geride kaldı. Peki, ne hatırlıyoruz bu acı dolu güne dair? Resmi raporlara göre, 18.373 kişi öldü ve 23.781 kişi yaralandı. 505 kişi ise yaşadıkları depremin ardından ciddi engellerle yaşamına devam etmek durumunda kaldı. Şehir mi? 285.211 ev, 42.902 iş yeri hasar gördü. O dönemki raporlara göre,133.683 çöken bina nedeniyle yaklaşık 600.000 kişi evsiz kaldı. Yapım hatalarından çöken binaların müteahhitlerine yaklaşık 2100 dava açıldı. Bu davalardan 1800’ü hukuki boşluklardan dolayı cezasızlıkla sonuçlandı. Geriye kalan 300 davanın 110 kadarında ceza verildi, ancak birçoğu ertelendi. Bunun dışında kalan davalar ise 16 Şubat 2007 tarihinde 7.5 yıllık zaman aşımı süreleri dolduğu için zaman aşımına uğradı ve düştü.
Bugün mü? Depreme ne yazık ki hala hazır değiliz… Hazır olmadığımızın itirafında nefes alıp vermeye devam ederken, ‘dün dündür’ hesabında, var olan açık alanları ‘ne yaparız’ tartışmalarıyla da gün dolduruyoruz. Bunun son örneği, yeni stat inşaatı nedeniyle yıkılması planlanan Şehir Stadı! Toplu konut İdaresi (TOKİ) ve Yerel İdare arasında ‘bu alanın ne olacağı’ ya da ‘bu alanda ne yapılacağına’ dair tartışmalar henüz sonuçlanmadı. Ancak, böylesi geniş bir alanın, şehrin en fazla ihtiyaç duyduğu yeşil alana dönüştürülmesini isteyen şehir insanının sesini duyma vakti! Özellikle de birinci derecede deprem bölgesi olan bir şehirde, Hatay’ın Antakya’sında yaşarken…
-FOTOĞRAF NET!-
Marmara depreminin üzerinden geçen 18 senenin sonunda, Hatay coğrafyası adına ‘depreme hazırız’, hem de ‘her şekilde’ demek mümkün mü peki? Eldeki fotoğraf karesi, işte bu sorulara dair son tartışma noktamız. Sayfanın orta yerinde kullandığımız fotoğraf karesi, yıkılması planlanan şehir stadyumuna ait. TOKİ tarafından bu alanda yüksek bloklardan oluşacak büyük bir yerleşim alanı kurulma planları olduğu söyleniyor. Yerel idare ve kent içindeki mesleki örgütlenmeler ise böyle bir ihtimale karşı olduklarını açık açık ortaya koyuyor.
Peki, yakından baktığımızda ne görüyoruz? Ne gördüğümüzü sıralayalım mı? Betonlaşan bir kent. Yeşili beton içinde kaybolup gitmiş bir kent. Ama bir şey daha… Yüksek katlı binalar ve tüm bu binaların orta yerinde, olası bir depremin gölgesinde yaşayan bir kent için hayati bir öneme sahip açık bir alan! Bu alan için yapılan tartışmaların neresindeyiz peki? Bu açık alana ne kadar ihtiyacımız var?
Cevapların şekline göre, bu alan ya yeni beton binalarla dolacak ya da yeşil bir alan olacak. Hangisini istiyoruz? -Tamer Yazar-