Hasan Ali Toptaş, Başlarken Yalnızsın Bitirdiğinde Daha Da Yalnız adlı eserinde; Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, tuş sesleriyle, internet ağlarıyla birlikte kelimelerden sesli harfler patır patır düşmeye başladı. Çağın hızı, dilin içinde de geziniyor. “Selam” yerine “slm” yazılıyor artık. Böylesi bir hız söz konusuyken, Türkçe metinlerde müziği ve kokuyu görüyor musun?…” diye sormuş
Müziği, kokuyu
Doğayı
Suyu…
Tutku sahibi bir sığınağın öngörüsünü veyahut zarif adımlarla işlenen o kesişim noktasını…
Rakamlar, bankalar, krediler, indirimler ve taksitler
Kırılgan bir keşfin akışına kapılmak belki
Sevginin, sesin, rengin ve doğanın hızla tüketildiği bir süreçte tutunabildiğimiz tumturaklı bir yolculuk…
“Buradan, bu insanlardan, dünyadan kaçıp kurtulmak, acılardan, deliliklerden, utançlardan arınmak, her şeyi unutmak… Unutmak mümkün olamıyordu. Unutmamak da mümkün olamıyordu…” Deniz Küstü, Yaşar Kemal
Öyle bir çağ ki; bireyi işletme çarkına çeviren bir çember, çarpık yapılaşmalarla betonlaştıran bir sarmal…
Kıstırılan bir anın boşluğu ve dondurulmuş bir kesit algısı…
Yaşamdan arındırılmış bir kare
Değersizlik ve yetersizlik duygusu…
Ne derler diye kronikleşen bunalım hali
Cümlenin yayılma hızı, bir cep mesajı, bir sanal ileti…
“Kendimi bir başkasıymış gibi gözlüyordum. Hep bunu yaptım. Ama taşamadım kendimden. Kendimin dışına çıkamadım. Buzlu camlar kuşatmıştı içimi. İçim bende kaldı…” Kırk Oda, Murathan Mungan
Zihnimize dahi anlatamadığımız çok yoğunluklu bir süreç.
Bireyin en derinlikli kuytusuna hükmeden dolambaçlı bir çağ…
Tercih bireyin…
Garip gündemlerin bulanıklığını sezmek de öyle…
Umudumuzu tüketmeden
Yaşanan tüm algılara rağmen daha kararlı ve daha objektif…
“Sonunda şu fikre vardık ki, güçlü olmak denen şey, çaresizlikten doğuyor. Işığın karanlığı beyaza boyaması gibi bir şey… Karanlık olmazsa ışığı hissedemeyiz ki…” Mino’nun Siyah Gülü, Hüsnü Arkan
Birbirini öven edebi metinler
Yarışmaların kadrolu jürileri
Niteliğe aldırmadan her türden yazımı basan yayınevleri
Söyleşiden söyleşiye boy gösterenler…
Programlanmış köşe yazarları…
Televizyonun çokbilmişleri…
Ne yemeliyiz uzmanları,
Şiddeti sıradanlaştıran diziler…
“Büyük kentlerin yoksul semtlerinde insanlar olduklarından yaşlı görünürler. Yaşınız ne olursa olsun, yoksulsanız zaman hızlanır; organlarınız daha çabuk eskir…” Dünyadan Türkiye’ye İktisattan Siyasete, Korkut Boratav
Gecikmemek bir mucize neredeyse…
Kaygısız adımlar atabilmek…
Daha ilk adımlarda bizi kendi gerçeklerimizden alıp, değişime eviren o hız…
Etrafımızda ki zamanı kollarken, zihnimizde yakalayamadığımız o sesin yankısı…