Bir ses, yaşamı hangi ezgiyle taşır?
Kaskatı kesilmiş bir acıyı nasıl
Gücenmişliği,
Acımasız ve uslanmaz bir yorgunluğu?
Hepimiz yuvarladığımız çağın altında kalıyoruz belki…
Bir kayanın içinde sıkışmış hece ya da hayata tahammül etmeye çalışan bir dize…
1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü önerisi oybirliğiyle kabul edildi…
Fakat hiçbir şey, kadın algısını ve kadına olan bakışı değiştirmedi…
En gelişmiş ülkelerde dahi bu ayrımcılığı apaçık görmek mümkün.
Şiddet hep bir gerekçeyle çıkıyor karşımıza…
Popüler dizilerde, filmde ve en çok da çevremizde, yakınımızda…
Şair, fabrika işçisi, bilim insanı ya da müzisyen…
Şiddet hep bir gerekçeyle çıkıyor karşımıza…
Eğitim hakkından mahrum 1 milyardan fazla yetişkinin 2/3’ü kadınken,
1,2 milyar yoksulun %70’ini kadınlar oluşturuyorken,
Dünyada her 3 kadından 1’i hayatının bir döneminde şiddete maruz kalırken…
“Ah kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya…” diye fısıldıyor Gülten Akın.
Gerisi gelmiyor işte.
Bitmeyen bir sızının adımlarıyla ilgili daha çok…
Kadına şiddette sayısal artışın yanı sıra, şiddetin biçimi de değişti…
Kadınların yarısından fazlası yaşadığı şiddeti anlatamıyor bile…
Bir çağı kanıksamanın çok ötesi, anımsattığı kaygının daha çok…
Aynı masa, aynı duvar, aynalar…
“Biricik sevdiğin dünyada ben miyim şimdi?
Gerçekten ben miyim artık aşkının muhatabı?” diye ekliyor Şair Nigar
İster doktor olsun, ister şair, ister fabrika işçisi…
Eğitim hakkından mahrum 1 milyardan fazla yetişkinin 2/3’ü kadınken,
1,2 milyar yoksulun %70’ini kadınlar oluşturuyorken,
Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70’i eşleri ya da sevgilileri tarafından öldürülüyorken
Dünyada her 3 kadından 1’i hayatının bir döneminde şiddete maruz kalırken…
“Bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
Aradıkça batıyorum karanlık kuyulara
Kimse duymuyor çığlıklarımı
Duyan aldırış etmiyor…” diye haykırıyor Nilgün Marmara
Kapıya vurulan zaman, duygularımızı yoklamak üzere gönderilmişti belki.
Engelleyemediğimiz bir sürü çakıl taşı…
Kimi zaman üzerine sonsuz bir ağırlık çökmüş
Ve zihnini şiddetli bir balyozla dövüyorlar gibi…
Yaşar Nezihe, 1881-1971 yılları arasında yaşamış şairlerimizden. Kendi imkânlarıyla okula giden ve okumayı öğrenen şair, “Babam” şiirinde şöyle seslenir:
“Ben yetim evlâdıma nasıl baba oldumsa
Sen de öksüz kızına bir ana olacaktın…”
Bir çağı kanıksamanın çok ötesi, anımsattığı kaygının daha çok…
Aynı masa, aynı duvar, aynalar…