Dünya, oluşumu ile birlikte şekillenmeye de başlamıştır.
Denizler, karalar oluşurken, bunların içerisinde adalar, yarım adalar, dağlar, ormanlar, ovalar, bayırlar, dereler, nehirler, kurak ve sulak alanlar, çöller ve benzeri coğrafi şekiller meydana gelmiştir.
Böylece doğanında dengesi sağlanmış ve asırlar boyu bu böyle sürüp gitmiştir.
Ancak insanoğlunun ne zamanki hırs ve menfaat duyguları ön plana çıkmaya başladığında, tüm dünyada, adım adım doğanın dengesi ile oynanmaya başlandı.
Öyle ki; bu dengenin bozulması ile birlikte canlıların yaşamının da tehlikeye girmesi ve ölümlerin artması gündeme geldi.
Ama yine de doğanın dengesinin bozulması göz ardı edilmek suretiyle bazı adımlar atıldı, bazı işler yapıldı.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde, var olan coğrafi işaretlerin bir kısmını bozmak, değiştirmek suretiyle, birçok olumsuz koşulların oluşmasına neden olacak tutum ve davranış içerisine girildi.
Böyle olunca da depremler, seller, tusunamiler ve benzeri afetlerle canlılar karşı karşıya kaldılar.
Artık nefes almak bile zorlaşır hale geldi.
Teknolojinin gereği olduğu söylenen birtakım zararlı maddeler, çevrede yığın yığın birikmeye ve canlıların sağlığını tehlikeye sokmaya başladı.
Ama buna rağmen atılan yanlış ve tehlikeli adımlardan geri dönme yoluna gidileceğine, aksine zararlı ve tehlikeli yollara daha çok başvurulur oldu.
Böylece de dünya, yaşanması zor bir hale dönüştü.
Doğanın dengesi bozuldu.
Her türlü doğal afetler dünyanın çeşitli ülkelerinde baş gösterdi.
Sonunda yüz binler yaşamını kaybetti.
Telafisi zor maddi zararlar oluştu.
Bu, dünyanın hemen hemen her ülkesinde rastlanan bir tablodur.
Şimdi birde bizim ülkemize gelelim.
Türkiye genelinde, doğanın dengesini bozacak ne varsa o yapılmaktadır.
Rant için denizler doldurulmaya, göller kurutulmaya, nehir ve derelerin yatakları değiştirilmeye, birçok alan imara açılmaya, ormanlar yok edilmeye, tarım arazileri arsaya dönüştürülmek suretiyle ilerde yokluk ve kıtlık çekilebilecek bir ortamın oluşmasına neden olacak tutum ve davranış içerisine girilmeye başlandı.
Yıllar yılı bu böyle devam ettiğinden, her geçen gün daha kötüye, daha olumsuz doğa koşullarının oluşmasına ve bunun içinde doğanın intikamı giderek artmaya başladı.
Çünkü coğrafi işaretlerin değiştirilmesi ile birlikte doğanın dengesi de değişiyor ve bunun sonucu olarakta doğanın intikamı daha da şiddetleniyor.
Ülke genelinde durum böyledir.
Şimdi gelelim son zamanların gündemde olan konusuna.
Gündemde olan konu Kanal İstanbul’dur.
İstanbul sadece Türkiye’nin değil dünyanın bir incisidir.
Dağları, denizleri, gölleri, nehirleri, ovaları, tarım arazileri, tarihi ve bunların yanında dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir güzelliği taşıyan boğazı ile bir dünya şehridir.
İşte İstanbul şekillenirken, tüm bu güzellikleri bünyesinde toplamış ve bunun içinde dünyanın incisi olan bir şehir olma özelliğini taşımıştır.
Asırlar boyu doğanın şekillendirdiği İstanbul, bu özellikleri ile tanınmış, sevilmiş ve dünyada ilk sıralarda yerini almıştır.
Böylesi bir şehrin coğrafi yapısını değiştirmek için, Kanal İstanbul adı altında yapay bir oluşuma gerek duymanın, doğanın dengesini önemli ölçüde bozacağı ve eğer bu oluşum gerçekleşir ise, ileriki zaman dilimi içerisinde doğanın bundan bir intikam alma yoluna gideceği hatırdan uzak tutulmamalıdır.
İstanbul şekillenirken, tüm dengeler hesap edilerek coğrafi işaretler oluşmuştur.
Bu şekillenmeyi yapay yollarla değiştirmeye çalışmak, doğanın dengesini bozmak anlamına gelir.
Doğanın dengesi bozulduğunda da, doğa bunun intikamını zaman içerisinde çeşitli yollarla almaktan geri kalmayacaktır.
Bu nedenle İstanbul’a yapay bir kanal yapacağım diyerek doğanın dengesini bozmamak ve doğanın intikamı ile karşı karşıya kalmamak gerekir.
Hatırlatıyor ve uyarıyoruz…
nabiinal@hotmail.com