Dönmez, kimlik polemiğinde yaşananları anlattı:

Herkes sorumlu davransa, her yer daha Hukuk Devleti olur… Hatay Barosu Başkanı Av. Ekrem Dönmez, bayram öncesinde, İskenderun’da, eşi ve çocuklarıyla birlikte lokantada yemek yediği sırada polis memurlarının kendisinden kimlik sormaları ile başlayan polemik olayında, “Kimliğini gösterseydin” diyenlere cevaben, “Evet, kimlik göstersem, görevimi söylesem, belki keyfim kaçmaz ve yemeğe devam ederdim. Bu, beni kurtarır, ama… […]

Herkes sorumlu davransa, her yer daha Hukuk Devleti olur…

Hatay Barosu Başkanı Av. Ekrem Dönmez, bayram öncesinde, İskenderun’da, eşi ve çocuklarıyla birlikte lokantada yemek yediği sırada polis memurlarının kendisinden kimlik sormaları ile başlayan polemik olayında, “Kimliğini gösterseydin” diyenlere cevaben, “Evet, kimlik göstersem, görevimi söylesem, belki keyfim kaçmaz ve yemeğe devam ederdim. Bu, beni kurtarır, ama… İnsan olmak, Avukat olmak, Baro Başkanı olmak… Hepsinden önemlisi, hukukun ağır şekilde ihlaline göz yuman bir kişi olarak onurumu kaybederdim, kendimle yüzleşemezdim. Herkes sorumlu davransa, her yer daha hukuk devleti olur” dedi.
Hatay Barosu Başkanı Av. Ekrem Dönmez, polislerle tartışması, yaşanan kargaşa ve kısa süreli gözaltı olayıyla ilgili, bilinenleri ve bilinmeyenleri şöyle anlattı:
“1) Polis, her nerede olursa olsun, PVSK kapsamında kimlik sormadan önce sebep bildirmeli. Polis, makul sebep olmadan durduk yere veya salt ‘polisim’ diye kimlik soramaz. Makul sebep/yazılı emir varsa, önce kendi kimliğini göstermek ve bu sebebi/emri açıklamak, görevinin özel bir gereğini yerine getirmek üzere kimlik sorabilir. Kimlik sorduğu kimse, isterse bu işlem için tutanak tutularak ilgiliye verilir.
2) Kimlik taşıma değil, kimliği ispatlama yükümü vardır. Bu usule uyulmadan yapılan herhangi bir kimlik sorma işlemine her yurttaş itiraz edebilir. Usulsüz işleme itiraz eden yurttaşa, kimlik sebebiyle gözaltı işlemi dahi yapılamaz. Kimlik sorma işlemi sırasında polisin hukuka aykırı davranışı, bu süreçten sonraki işlemleri hukuka aykırı hale getirir.
3) Usule uyularak kimlik sorulan hallerde ise kimliğine ilişkin bilgi vermeyen ve bu nedenle kimliği belirlenemeyen kişi hakkındaki gözaltı işlemi CMK hükümlerine göre yerine getirilir. Gözaltı, adli bir işlemdir. Yani ancak Cumhuriyet Savcısı ve ancak yazılı emirle gözaltı işlemine karar verebilir. Acele hallerde bu emir, daha sonra yazıya geçirilmek üzere sözlü olarak alınabilir. Yani Cumhuriyet Savcısının emri olmaksızın polis gözaltı işlemi yapamaz.
4) Hülasa; kimseden Baro Başkanı/Avukat sıfatı ile hiçbir ayrıcalık gösterilmesini istemedim. ‘Baro Başkanıyım/Avukatım diye kendimi tanıtarak polise kimlik göstermem’ demedim. Kimseye, beni tanıması zorunluluğu yüklemedim, tanımasını beklemedim. O ilde Baro Başkanı olmam, beni kimsenin tanımasını gerektirmiyor. Halen de ayrıcalık istemiyorum. Sade vatandaşım. Bırakın öyle kalayım, ama beni de o halimle tanıyın. Hukuk, salt benim için değil herkes için uygulansın.
5) Polis, yukarıdaki usulü yerine getirmeden kimlik sorduğu için, bir ayrıcalık istemeden/vatandaş sıfatıyla yapılan işleme itiraz ettim. Bilenler bilir… Geçmişte, buna benzer önüme gelen hukuksuz her işleme aynı itirazı yaptım. Hemen hepsi, polisin aynı tavrından dolayı sorunluydu. Ancak sonuçta ikna oluyorlardı. Bundan önceki iki Hatay Valimize de yansıttıklarım ve düzeltilmesini istediklerim oldu. Yıllardır itiraz ediyorum. Yine edeceğim.
6) Polisi görünce kafasını kaldırmaya cesareti olmayanlar, kanun bilmeyenler, kanunu işine geldiği gibi çarpıtanlar şunu bilsin; Polis, devlet değildir. Sokakları süpüren/tapuda işlem yapan/nüfus işlemi yapan/adliyede iş gören/sıfatı devlet memuru olan kimseden farklı bir kutsiyeti yoktur. Herkes işini yapıyor. ‘Ama bir şey olsa, hemen polise şöyle şöyle koşarsın’ diyenler, bilin ki, hangi yere işiniz düşerse düşsün, her memur işinizi yapmak durumunda. Bana lütfedilecek bir hizmet yoktur. Sevmeyen yapmasın.
7) Videoda cevaben, ‘sizden daha fazla devletim’ dedim. Bunu söylerken, var olan Avukat kimliğimi/Baro Başkanlığı sıfatımı da kastetmedim. Egemenlik, kayıtsız şartsız milletin ise, her bir yurttaş egemendir. Polis, kıyafetini çıkarınca, aynı görevliler de o egemenliğe dahildir. Egemen, polis değil, egemenliğin kaynağı olan millettir.
8) Usule aykırı kimlik sorulursa, Cumhuriyet Savcısı dahil, kimse gözaltı kararı veremez. Usulsüz kimlik sorulan durumda, Savcı da verse, verilen gözaltı kararı usulsüz/kanunsuz olur. Kaldı ki, Savcı emri olmadan hakkımda gözaltı işlemi uygulandı. Polis, adli görevini yerine getirmedi. Polis, görevini kötüye kullandı/hürriyeti tahdit suçu işledi/darp cebir izi oluşturacak şekilde yaralama suçu işledi/tehdit etti. Bunun bir diğer adı işkencedir. Açın, suç tanımını okuyun.
9) Kanunsuz olarak işlem yapan ve fiile katılanlar kadar, bu kanunsuz fiil sırasında orada bulunan, kanunsuz işleme itiraz etmeyen, gözaltı işlemine yardımcı olan, sürükleyen, gözeten, araca bindiren, hastaneye kadar götüren ve hastanede muayeneye kadar eşlik eden her polis memuru da yapılan kanunsuz işlemlerden sorumludur. Kanunu bilmemek mazeret değildir.
10) Yapılan işlemlerin sorumluları görevde oldukları sürece ve yürütülen soruşturmaya/toplanacak delillere etki edebilecekleri için, bir an önce açığa alınmaları yasal zorunluluktur. Bu hukuksuzluk, ülkedeki hemen herkesi böyle bir işleme maruz kaldığında veya kalacağında çaresizliğiyle yüzleştirmiştir.
11) Video kamera ile yaptığım tespit üzerine, polis nazikleşti. Sen’i bırakıp Siz’li konuşmaya/lütfen demeye başladı. Kamera kaydından önce ve kanunsuz gözaltı işleminden sonra, hastanedeki muayene işlemine kadar, polis, kötü muamelede bulundu/darp etti/tehdit etti.
12) ‘Ne olurdu kimlik gösterseydin, iki saniye sürmezdi. Baro Başkanı/Avukat olduğunu söyleseydin de bu hale gelmeseydi. Ne oldu, kendi kendini rezil ettin. Alamazlar dedin, aldılar’ diyenler… Evet, kimlik göstersem, görevimi söylesem, belki keyfim kaçmaz ve yemeğe devam ederdim. Bu beni kurtarır, ama insan olmak, Avukat olmak, Baro Başkanı olmak… Hepsinden önemlisi, hukukun ağır şekilde ihlaline göz yuman bir kişi olarak onurumu kaybederdim, kendimle yüzleşemezdim. Herkes sorumlu davransa, her yer daha hukuk devleti olur.
13) Elbette, polis işini yapsaydı ve keşke hiç yaşanmasaydı. Ama ‘niye abarttın’ diyenler, önce polise ‘niye işini düzgün yapmadın’ demeyi öğrenmeliler, ki pek çok kişi buna sonunda hak verdi. Türk Polis Teşkilatını, suç işleyenlere heba ve feda etmeyin. Rahatsızlığını, geçmiş olsun dileklerini ileten teşkilat mensupları, suç işleyenden ve sahip çıkan anlayıştan çok rahatsızlar. Polis, ne yapsa doğrudur, asla hukuksuz bir iş yapmaz izlenimine kapılanlar, bilin ki, polis suç işler ve lütfen suç işleyen polisi aranızda barındırmayın. Bırakın, teşkilatta sadece işini dürüstçe işini yapanlar kalsın. Bu hukuksuzlukları örtmeye kalkışmak, koca bir Emniyet teşkilatını lekeler.
14) İçişleri Bakanı, kimsenin imtiyazlı olmadığını basına açıklayarak, EGM’nin yaptığı açıklamayı sosyal medya hesabında RT ederek; EGM’de soruşturma sürecinde olan, idari olarak belki işlem yapması ve ceza vermesi gereken bir konuda kanaatini açıklayarak, sürece taraf oldu. Böylece, idari ve cezai sorumluluk oluşturacak şekilde hareket ettiler. Bir Milletvekili de, polisleri yalnız bırakmayacağını açıkladı. Yeminine sadık kalır umarım.
15) TBB, yaptığı eksik açıklamayla, sanki imtiyaz istermişim gibi, belki kasıtsız, ama kasta yakın derecede hata ile… Bir Baro Başkanının o ilde tanınması gerektiğinden bahsederek, algıyı başka bir yere yönlendirmiş ve konuyu bilmeyen insanların, tarafıma haksızca ithamına sebebiyet vermiştir. Böyle yanlış bir açıklama yapmak yerine, keşke hiç açıklama yapmasaydı.
16) Adı önünde Avukat sıfatı olanların, işi bilmediği için hakaret etmeden kızan, eleştiren yurttaşlarımızdan daha geride duran ve ‘keşke hiç o diplomaya sahip olmasalarmış’ dedirten yorumlarını da gördüm. Canımı yakan polisler kadar canımı yaktı. Ömrünü ceza hukukuna veren, anlı şanlı ceza hukukçuları da kar etmedi bunlara.
17) Bir başka tehlike; iktidara oy vermiş yurttaşlar ile iktidarı temsil edenlerden kimilerinin, suç ile suçluyu birbirinden ayıramayacak kadar konudan uzak veya yakın da olsa, polise söz söylendiğinde iktidara söz söylenmiş anlayışı içinde, ‘polis hata yapmaz’ şeklindeki yaklaşımı. Bu durum çok daha vahim. Bu da, devletin partileşmesi, partinin devletleşmesi tehlikesi yaratıyor. Partilerin memuru, memurların da partisi olmaz. Polis = iktidar değildir. Suç işleyen polisi sahiplenmeyin. Yurttaşlar, bu durumdan çok rahatsız.
18) Ha bir de; alkol alıp almamak sadece bana ait bir tercihtir, ama yine de söyleyeyim. Hastanede alkol testim sıfır promil çıktı. Sosyal medyada, en hafifi ile en aşağılık küfür, hakaret ve tehditlerin hepsi için yasal haklarımı sonuna kadar kullanacağım. Tespitleri yapılmıştır. Yasal yola henüz başvurmadan, özürlerini aynı yoldan yazmayanlarla ve bana iletmeyenlerle hukuk önünde hesaplaşacağım.
19) Son söz… Artık biliyorum! Kopan fırtınadan anladım ki, bir gri alana, bilinmez alana çomak soktum. Ama bu tartışmadan, hukuk kazançlı çıkacak, ülkemiz kazanacak. Bari eleştirirken, saldırırken onurlu olun. Yine ayrıcalık istemedim, istemiyorum. Bir yurttaşım ve herkes bilsin ki, yurttaşın hakları, herkesten ve her şeyden önce gelir, en kutsalıdır.” -Cemil Yıldız-

Exit mobile version