Uluslararası ilişkilerde değişmez ve tartışma kabul etmez bir kural vardır. Bu kural “ilişkilerde dostluk değil çıkarlar söz konusudur”
İşte bu kuralı iyice özümseyenler, ne anlama geldiğini bilen ve anlayanlar, uluslararası ilişkilerde bu kural doğrultusunda hareket ettikleri takdirde ülkelerini başarıya götürürler, zarar değil kâr ederler. Bunun aksine bir yol izleyenler ise hem kendilerinin hem de ülkelerinin büyük zararlara ve sonunun ne olacağı belli olmayan meçhul bir karanlığa itilmesine neden olurlar.
Özellikle son yıllarda ülkemiz sorumlularının izlediği dış politikada bu kurala yeterince uyulmadığı görülmektedir. Etrafımıza şöyle bir bakıyoruz. Dünyanın hemen hemen sayılı tüm ülkeleri ile neredeyse kavgalı durumdayız. Elbette ki bunda karşı taraf ülkelerinin de yanlış davranışları ve hatalı tutumları, söylemleri söz konusu olabilir. Ancak öncelikle biz bu konuda kendimize düşeni yapıp yapmadığımızı sorgulamalıyız. Eğer kendimize düşeni yaptığımız halde karşı devlet kendine düşeni yerine getiremiyor, uluslararası kurallara uymuyor ise, o takdirde yüksek sesle eleştiride bulunmak ,karşı tarafı uyarmak hak ve yetkisine sahip olabiliriz.
Bu hatırlatmayı yapmamızın nedeni, son günlerde Almanya ile Türkiye arasındaki giderek artan siyasi gerginliktir. Hatırlanacağı üzere bundan kısa bir süre önce Büyükada’da yapılan bir toplantı sırasında Alman vatandaşı Peter Steudtner’in tutuklanması üzerine iki ülke arasındaki ilişkiler gerginleşmiştir.
Bu tutuklanma nedeniyle Alman başbakanı, Dışişleri bakanı çeşitli açıklamalar yapmış, Türkiye aleyhine söylemlerde bulunmuş, Türk-Alman ilişkilerinin kötüye gideceği yolunda ifadeler kullanmışlar ve bu konuda daha da ileriye giderek Türkiye’nin turizmini ve ekonomisini zarara sokacak tutum ve davranış içerisine girme yolunu seçmişlerdi.
Elbette ki yabancı bir devletin, ülkemizin turizmi ve ekonomisi ile ilgili olumsuz sonuçlar doğurabilecek olan sözlerini tasvip etmek, desteklemek mümkün değildir. Ancak bu sözlerin neden söylendiği hususunda da bir özeleştiri yapmak gerektiği kanısındayız.
Alman yetkililerin yaptıkları açıklamalar, tutuklanan vatandaşların derhal serbest bırakılması yönündeki talepler, sadece onların demokrasi anlayışının, düşünce özgürlüğüne bakış açılarının bir tezahürü değildir. Onlarda bu konuşmaları kendi iç politikaları açısından gündeme taşımakta ve bunun sonucu olarakta Türk –Alman ilişkilerini germe yoluna gitmektedirler.
İşte bu aşamada diplomasinin devreye girmesi gerekir.
İlişkilerde dostlukların değil karşılıklı çıkarların söz konusu olduğu ve olacağı hatıra getirilmelidir.
Oluşan gerginlikten kim ve ne oranda kârlı yada zararlı çıkacaktır?
Bu soruyu sormak ve gerçek yanıtını bulabilmek için gereken yapılmalıdır.
Almanya’dan Türkiye’ye önemli sayıda turist gelmektedir. Gelen turistlerin ekonomiye katkısı yadsınamayacak kadar önemli. Geçtiğimiz yıllarda Rusya İle yaşanan kriz nedeniyle Türk turizminin aldığı darbenin etkileri halen devam etmektedir. Buna bir de Almanya ile yaşanan kriz nedeniyle Alman turistlerin gelişinin kesilmesi eklenirse Türk turizminin yaşayacağı sarsıntının izleri yıllar yılı devam edecek onarılması ise uzun zamana bağlı olacaktır.
Yine Almanların ülkemizde çok sayıda şirketleri ve hatırı sayılır yatırımları bulunmaktadır.
Alman yetkililerin bu konuda bir takım yaptırımlara başvuracakları yolundaki açıklamaları üzerinde dikkatle durmak gerekir.
Böylesi bir yaptırım söz konusu olduğu takdirde bundan kim ne zaman ve ne kadar zarar görecektir. Bunun doğru bir şekilde hesabı-kitabı yapılmalıdır.
İşte son günlerde yaşanan Türkiye ile Almanya arasındaki krizin ülkemiz açısından getirebileceği olası tehlikeler..
Bu tehlikeleri ve zararları sağlıklı bir biçimde ölçüp biçtikten sonra, diplomasinin gerekli adımları atması, gerekli girişimlerde bulunması zorunludur.
Kırıcı, onarılması zor olan söylemlerle karşılıklı olarak ortamın gerilmesi yerine, diplomasi devreye girerek ortamı yumuşatmalı, ilişkileri yeniden eski duruma getirmek için gerekeni yapmalıdır.
Bu nedenle sağduyunun öne çıkması, aklıselimin gösterdiği yolda hareket edilmesi suretiyle her iki tarafın orta ve ortak bir yol bulmasına yardımcı olunması hem her iki ülke için, hemde tüm dünya için yararlı olacaktır.
Önümüzdeki günlerde bu gerçeğin görülerek sinirlerin yatışacağını, çıkarların göz önünde tutulmak suretiyle doğru yolun bulunacağını umut ediyor ve bekliyoruz…
nabiinal@hotmail.com