Dünden daha kaygılı geleceğe dair endişeliyiz

Türkiye Çevre Platformu’ndan, Dünya Çevre Günü açıklaması Antakya Çevre koruma Derneği’nin de bünyesinde yer aldığı Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Dünden daha kaygılı ve geleceğe dair endişeliyiz” mesajını verdi. Ormanlarımızın, akarsularımızın, göllerimizin, denizlerimizin, tarım alanlarımızın, bilim insanlarının ve kuruluşların, çevre duyarlısı ve doğal değerlerimize sahip çıkan gönüllü kuruluşların tüm uyarılarına, […]

Türkiye Çevre Platformu’ndan, Dünya Çevre Günü açıklaması

Antakya Çevre koruma Derneği’nin de bünyesinde yer aldığı Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Dünden daha kaygılı ve geleceğe dair endişeliyiz” mesajını verdi.
Ormanlarımızın, akarsularımızın, göllerimizin, denizlerimizin, tarım alanlarımızın, bilim insanlarının ve kuruluşların, çevre duyarlısı ve doğal değerlerimize sahip çıkan gönüllü kuruluşların tüm uyarılarına, yaşamlarını doğal değerlerimizin üretim odaklı kullanımından sağlayan çiftçilerimizin, tarım işçilerimizin, orman köylülerimizin ve doğa ile barışık bir yaşamı benimseyen yurttaşlarımızın adeta cansiperane koruma çabaları ve haykırmalarına karşın hızla tüketilmeye ve tahrip edilmeye devam edildiğinin belirtildiği açıklamada, yanlış tarım politikaları, kirli teknolojilere dayalı ve çarpık sanayileşme, üretimden uzak ithalat odaklı ekonomi politikalar izlenerek uluslararası sermayeye doğal değerlerin terkedilmesi ile ülkemizin hemen hemen tamamında yer altı sularımızı tükenme noktasında, akarsularımızın, göllerimizin, denizlerimizin geri dönülmez düzeyde kirletildiği, eşi benzeri olmayan Van Gölü (Denizi), Sapanca, Salda gölü ve diğer doğal göllerimiz ile dünyanın en genç denizi olan Marmara Denizinin yok olma tehdidi ile karşı karşıya olduğu vurgulandı.
Hava kirliliğinden her yıl 8,7 milyon kişi ölmekte …
Bütün bunların, ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenenlerin, insanlık adına imza attığımız uluslararası sözleşmeleri ve ulusal çevre hukukumuzu dikkate almadıklarının göstergesi olduğunun belirtildiği açıklamada şunlara yer verildi: “Oysa çevrenin korunması, yaşatılması, temiz ve yaşanabilir bir çevrenin gelecek kuşaklara aktarılması, çok sayıda uluslararası sözleşme ile de ‘çağdaş insan’ olmanın ön koşulu ve temel sorumluluğu olarak belirlenmiştir. Küresel ısınma, buna bağlı iklim değişikliğinin ve kuraklığın ve bunun sonucu küresel virüs krizleri ve sağlık sorunlarının yaşandığı ve her yıl hava kirliliğinden 8,7 milyon kişinin öldüğü günümüzde, Enerjide Çözümün öncelikle Enerjinin Verimli kullanımı ve topluluk enerjisine dayalı %100 Yenilenebilir Enerjiye geçiş olduğunun bilinciyle davranılması bir lütuf değil bir zorunluluktur. 2050 yılına kadar küresel sıcaklık artışının 1,5°C ile sınırlandırılmasını öneren Paris Anlaşmasının gereklerinin bugüne kadar hayata geçirilmemesi ve atmosfer içinde fosil yakıtların yakılmasına devam edilmesi atmosferdeki CO2 yoğunluğunu 200-280 ppm den 415 ppm düzeyine ulaştırmıştır. Avrupa Komisyonu, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile Avrupa kıtasının 2050 yılında “Karbon Nötr” olması hedefini koymuş ve bunun için gerekli finansmanı sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal ve tüm kentlerimizin yerel yeşil mutabakatlarını sağlayarak karbonsuzlaştırılması için yol haritamızı paydaşların katılımıyla hazırlamamız ve uygulamamız gerekmektedir.
Kutlama değil mücadele günü …
Siyasi Partilerimizi, programlarında çevre duyarlılığını, doğa ile barışık bir yaşam anlayışını en başa alarak, doğal ve kültürel değerlerin, arkeolojik ve ekolojik zenginliklerimizin korunmasını siyasal varlık ve yaşamlarının öznesi haline getirmeye, büyük çevre yıkımına neden olacağı uzman görüşleriyle kanıtlanmış projelerin hızla gündemden çıkması ve bu topraklarda yaşam sürdürenlerin gereksinim ve talepleri doğrultusunda çözümler ve projeler temelinde siyasal programlarını oluşturarak siyasal faaliyetlerini etkinleştirmeye, sivil Toplum Kuruluşlarımızı ve bu topraklarda yaşam sürdüren her bireyi, doğal ve kültürel değerlerimizin korunması ve gelecek kuşaklara ulaştırılması için sosyal ve toplumsal sorumluluk temelinde duyarlılıklarını arttırmaya, mücadelelerini etkinleştirmeye, doğal ve kültürel değerlerimize sahip çıkmaya, Çağırıyoruz.
Dünya çevre günü bu nedenlerle kutlama değil çevre sorunlarıyla mücadele günü olmalıdır. Çevre duyarlılığı ve Doğa ile barışık bir yaşam anlayışı, yalnız çevre günlerinde değil her zaman önceliğimiz olmalıdır. Umutlar tükenmeden ve yaşam sürdürülemez hale gelmeden, haydi hep birlikte, yaşanabilir bir ülke ve dünya için görev başına.” Mehmet ÖZGÜN

Exit mobile version