Röportaj/Bekir Atahan
1800’lü yıllardan bugüne; buğday, mısır ve pamuk başta olmak üzere pek çok tarım ürünü üreten Toma Ailesi’nin son nesil temsilcilerinden Selahaddin Toma, Amichia markası altında dünyaya açtıkları Hatay üretimlerinin pazar iddiasını paylaştı ve yapılması gerekenin altını özenle çizdi.
Bugünün konuğu, toprağa olan bağlılığını ailesinden alan, Selahaddin Toma. Eğitimini İstanbul’da tamamladıktan sonra, atalarından kalma çiftliklerinde tarım ve hayvancılıkla uğraşmaya başlayan Selahaddin Toma ile hem Hatay coğrafyasının temel üretimlerini konuştuk, hem de var olan potansiyelin dünya pazarlarında nasıl rekabet edebileceği üzerinden ilerledik.
2014 yılında, Amichia markası ile birlikte; zeytin, zeytinyağı ve nar ekşisi üretim tesisini faaliyete geçiren,
Selahaddin Toma’ya, Hatay’ın kendine has lezzetlerinin Türkiye’de ve dünyada daha fazla tanınması için ne yapılması gerektiğini de sorduk.
O zaman ilk sorumuza, ismini Amik Ovası’ndan alan Amichia ile başlayalım…
Selahattin Bey, merhabalar. Bize, kısaca kendinizden ve Amichia’nın kuruluşundan bahseder misiniz?
Merhaba, ben Selahaddin Toma. Antakya doğumluyum. Lise eğitimimi Tarsus Amerikan Koleji’nde tamamladıktan
Aileniz, uzun yıllardır çiftçilikle uğraşıyor diye biliyorum. Klasik çiftçilik faaliyetleri (pamuk, buğday, mısır gibi ürün üretimi) dışına çıkma kararını neden verdiniz?
6 nesildir aynı bölgede tarım ile uğraşan bir aileyiz. 6 nesil, sadece pamuk, buğday ve mısır üretmiş. Günümüzde, bu ürünlerin bir değeri ne yazık ki kalmadı. Bu ürünlerin üretimi ile kazançlarımız düşüyor. Çok uzun zaman önce başlamalıydık, ürün değiştirmeye. Farklılaşmak ve yeni ürünler denemek gerektiğine inanıyorum.
Amichia markası altında hangi ürünler üretiliyor?
Ana başlık sayacak olursak; zeytin, zeytinyağı ve nar ekşisi üretimi yapıyoruz. Ancak bu ürünler, kendi içlerinde birçok farklı şekilde de üretiliyor. Örneğin topak zeytin, kırma zeytin, çekirdeksiz kırma zeytin gibi.
Markanızın, Türkiye’nin önemli restoran ve otellerinde kullanıldığını biliyorum. Bölgemizde, sizin markanız gibi değerli birçok üreticimiz de bulunuyor. Markanızın, sektöre kazandırdığı önemli unsurları saymanızı istesek, hangi başlıkları sayarsınız bize?
Bölgemizde çok değerli üreticilerimiz bulunmakta. Özellikle son 5 yılda, Antakya’da yaratılan marka sayısı çok artış göstermekte. Bu sektöre başladığım zaman, 10 kişiden 9 unun bana söylediği tek şey, “Bizim bölgenin yağı ağır gelir,
Hatay, zeytin ve zeytinyağı noktasında ne durumda? Dünya ile başa çıkabilecek durumda mıyız? Bölgemizin, bana göre çok değerli bir zeytin havuzu var. Bundan ne derece faydalanabiliyoruz?
Hatay, zeytin üretimi konusunda çok hızlı ilerliyor. Başladığım gün ile bugün arasında çok fark var. Dünya ile başa çıkabilecek konumda olmasak da, oyunda olduğumuzu dünyaya gösterebileceğimize inanıyorum. Dünya’ya sesimizi duyurmak için markalaşmanın standartlarını iyice duyurmak ve bu yolu izlemek gerektiğine inanıyorum.
Zeytinyağı üretimi konusunda birçok olumsuz haber de okuyoruz. Biz tüketicilere, “dikkat edin” deniliyor. Ama neye nasıl dikkat edeceğiz, bu konuda pek fikrimiz de yok. Bu konuda tüketicilere neler tavsiye edersiniz?
Markalı ürünler, belirli standart kontrollerinden geçmek durumundalar. Merdiven altı üretim şeklinde üretim yapamazlar. Tüketicilere tavsiyem, markalı ürün kullanmaları yönünde.
Ben, geçtiğimiz günlerde kaleme aldığım bir yazımda “kırsal kalkınma” konusuna değindim ve her ortamda, kırsal kalkınma olmadan büyük ekonomi olamayacağımızı savunmaktayım. Siz, uzun yıllardır tarım sektöründe faaliyet gösteriyorsunuz. Türkiye’nin tarım serüvenini, son 20 yılını bize kısaca izah edebilir misiniz? 20 yılda ne kadar mesafe kat ettik, tarımda gelişmiş ülkeler bizden farklı
Tarım serüvenimiz, gelebileceği en kötü noktada. Bunun sebebi, ülke olarak iyi bir tarım politikamız olmamasıdır. Bununla başlamak gerekiyor bence. Bir ülke neden üretmelidir, üretmezse ne gibi problemler yaşar? Bu soruları sormak lazım. Saman ithalatı yaptığımız bir dönemde yaşıyoruz.
Son olarak, zeytin ve tarım konusunda yetkiniz olsa, sektörü geliştirmek için neler yapmak isterdiniz?
Stratejik bölgeler seçerdim ve o bölgelerde, o yöreye özgü ürünleri yetiştirirdim. Bunu, kooperatif veya kümelenme yolu ile de yapabiliriz. Tarım ithalatına belirli sınırlamalar getirirdim. Önce kendi vatandaşımın ürününü alır, değer kazandırırdım. Çünkü bu ülkenin kendi tüketimini sağlayacak üretim kapasitesi var.
Teşekkürler.