Kur’an’da, Dünya’ya nereden gönderildiğimiz söylenmediği için, nereden geldiğimizi bilmiyoruz. Nereye gideceğimize yönelik olarak da sadece AHİRET denmiş ve bunun da Cennet veya Cehennem şeklinde 2 çeşit olduğu belirtilmiş. Ahiret için de mutlaka iman edin denmiş, o kadar. Böylece de biz beşerler /insanlar iki bilinmeyen arasında bırakılmış ve bu sınırlı aklımızla da bulmacayı çözme yanında, başarılı olmamız da bekleniyor. Çünkü Dünya yaşamının, başarılı olanlarımızı seçmek ve bunları ahiret nimetleri ile ödüllendirmek için düzenlenmiş olduğu Nem-4, Kehf-7 ve Casiye-22. ayetlerde açıklanmış ve bu konuda ikaz da edilmişiz.
Neml-4. Şu kesindir ki, ahiret inançları olmayanlara, dünyada yaptıkları işler kendilerine çok cazip ve çekici gösterilmektedir. Bu yüzden de böylelerinin gözleri, bildirdiğimiz gerçeklere kapalı hale gelmektedir.
Kehf-7. Ya Muhammed! Sakın boş yere üzülme. Çünkü Biz, öğrenci Ruh’lardan kimlerin iman edip muhkem /değişmez ana hükümlerimize uygun olumlu /salih ameller gerçekleştireceğini, kimlerin de şımarıp yanlış yola sapacağını ayırt etmek için, dünyayı aldatıcı bir cazibe /ziynet merkezi yapmışızdır.
Casiye-22. Şunu da iyice bilin ki Allah, gökleri ve yeri bir amaçla yarattı. Bu amaçlardan biri de, her nefsin yapacağı olumlu veya olumsuzlukların karşılığının tam olarak belirlenebilmesi ve haksızlığa uğramadan karşılığının tam olarak verilmesidir.
Demek ki bizim Dünya yaşamımız önemli ve gerekli ki, sadece en başarılımız değerlendirilmek isteniyor. Bu nedenle olsa gerek A’raf-51. ayette bir nevi “Ahiret hayatı, dünya okulundaki başarınıza bağlı” denmiş.
A’raf-51. Gerçek şu ki, Cehennemi hak etmiş olanlar, bildirdiğimiz dinî buyruklarımızı /Allah ile yapılan anlaşmada söz verdiklerini ve muhkem /değişmez ana hükümlerimizi alaya almışlar, oyun oynadığımızı zannetmişler /eğlenceyi ve zevk peşinde koşmayı dinleri /tek hedefleri yapmışlar, dünya hayatına dalmışlar, ahirette olacakları ve ayetlerimizi umursamamışlardı. Biz de hesap gününde onları umursamayacağız.
Hatta, Dünya hayatının kıymetini bilmemiz, boşa geçirilmesinin, ahiret yaşamımıza olumsuz bir etki göstereceği de bildirilmiş. Bu yönden de özellikle Kur’an’da bildirilen gerçekler dediğimiz muhkem /değişmez ana hükümlere uygun bir yaşam içinde olmamız gerektiği, zaten Taha-127. ayet ile sanki kafamıza vura vura bildirilmiş, ama biz vurdumduymazlığımızla asırlarca ve inatla, anlayışsızlığımıza devam edip duruyoruz.
Taha-127. Ey insanlar! İşte Biz, Rabbinin ayetlerine inanmayarak veya anlamak için çaba sarf etmeyerek verdiğimiz yaşama fırsatını israf edenleri /boşa harcayanları böyle cezalandıracağız. Ve ahiretin azabı, kesinlikle çok daha şiddetli ve çok daha uzun sürelidir.
Ra’d-26. ayet ile bizlere, Dünya’da gördüğümüz ve nimet diye tanımladığımız ne kadar çok servet, mal-mülk, çocuk veya makam varsa, ahiretteki nimetlerin ancak kırpıntılarıdırlar denmiştir.
Ra’d-26. Ey insanlar! Uygun bulduklarına rızkın miktarını takdir eden /belirleyen Allah’tır. Küfre sapmış olanlar ise Allah‘ın kendilerine verdiği dünya malına aldanıp hak ettiklerini zannedip sevinmekteler. Oysa ki dünya hayatındaki malları, ahirettekilere kıyasla ancak onun bir kırpıntısı kadardır.
Güzel de, ahiretteki bu söylenen nimetleri ne gördük, ne de görüp gelen ve bizlere anlatan da olmadı bugüne kadar. Tek dayanağımız, Hz. Muhammed aracılığı ile bizlere gönderilen Kur’an’daki bu açıklamalar.
Etrafıma bakıyor ve görüyorum ki, tüketimde aşırılığa kaçış ve gösteriş merakı, içten imanlı oluş ile ters durumda. Zaten Fatır-28 nci ayette, özellikle Evren’i araştıran bilim sahibinin, güçlü olan imanı nedeniyle, nimetler dahil, hiçbir konuda aşırılık ve gösterişe kaçma hatasını işlemeyeceği bize söylenmiştir.
Fatır-28. Aynı şekilde insanlar, yabani hayvanlar, evcil hayvanlar da çeşit çeşit renklerdedir. İşte bütün bunları araştırıp, gizli bilgilerine vakıf oldukları için, kulları arasında Allah‘ın varlığını ve gücünü gereği gibi kavrayan, aşırılıklara sapmayan ve içtenlikle iman eden ancak bilim adamlarıdır /ulemalardır. Ve gerçek şu ki Allah, üstündür ve bağışlayandır /Aziz’dir ve Gafur’dur.
Bizleri mutlaka en iyi tanıyan Allah’tır. Bu nedenle de Dünya Öğrencisi olan Ruh’umuza yüklemiş olduğu nefs derslerimize göre neler yaparsak, karşılık puanlarını ayrıntıları ile ve zerre kadar haksızlık yapılmadan değerlendireceğini ve amellerin karşılıklarının da Levh-i Mahfuz’da olduğu belirtilmiş. İşte bizleri en iyi tanıyanımız olan Allah, özellikle gösteriş ve aşırılığa, kadınlardan çok erkeklerin yöneleceklerini, yine Al-i İmran-14. ayette açıkça vurgulamış. Gerçekten de hastalarımdan biliyor ve rahatça söyleyebiliyorum ki, yarışma nefsi, kazanma çabasını önemseme ve gösterişe yönlendirecek pohpohlanmaya yatkınlık ile kendini eşine ve etrafa başarılı tanıtma endişesi, erkeklerde kadınlara göre çok daha baskın olmaktadır.
Al-i İmran-14. Örneğin Allah, sizlerden özellikle erkeklerinize, kadınlara olan şehveti, çocukları, yığınlarla altın ve gümüşü, eğitilmiş atları, davarları ve ekinleri /malları ve daha birçok dünya nimetini çekici kılmıştır. Erkekleriniz bunlara bakarak kendilerini güçlü görmektedirler. Hâlbuki bunlar, dünya hayatının ancak aldatıcı ve geçici malzemeleridir.
Bu duruma göre erkekler, ahireti unutturacak Dünya süslerine daha çabuk kapılmaya yatkın olmaktadırlar. Onun için ben de Kur’an’a dayanarak diyorum ki:
“Ey erkekler! Erkeklik ve fiyaka, gösterişte ve mal ve servet fazlalığında değil, imanlı olmakta ve Kur’an ile bildirilen muhkem /değişmez ana hükümlere uygun salih /olumlu işler gerçekleştirerek ve yaşayarak mümin olmaktadır. Böylece de imanlı oluşu içselleştirmektir“.
Biz Beşerlerin /İnsanların çoğumuz, başarılı oluşumuzu, servetimizin çokluğu, evlerimizin lüksü, arabalarımızın markası veya çocuklarımızın sayısı ile değerlendiriyor ve bunlarla öğünüp duruyoruz. Halbuki Kur’an, bunların birer nimet olarak ve sınavlarımızda kullanalım diye verildiğini, hatta başkalarına zekât ve infak şeklinde yararlandırmadığımız veya Allah’a şirk-ortak koştuğumuz takdirde, bunların ahiret yaşantımıza ve mahşerdeki hesaplaşmamıza herhangi bir yararları olmayacağına dikkatimizi de çekmiştir.
Al-i İmran-116. Şirk-ortak koşup, vahiy kitaplarında bildirilen gerçekleri reddederek küfre sapmış olanların ise ne servetleri, ne de çocukları, ahiret hesaplaşmasında onları Allah’a karşı koruyamayacak ve kendilerine hiçbir yarar sağlamayacaktır. Ve onlar ateşin olduğu Cehennem halkındandırlar ve orada sürelerce kalıcıdırlar.
İnşallah haftaya kaldığım yerden devam edeceğim.
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE 7 KONUDA ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ” ve “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ”