- yüzyıl Amerika’sında yaşayan, “sivil itaatsizlik” kavramının isim babası şair, yazar, öğretmen ve doğabilimci Henry David Thoreau, büyük bir düşünürdü.
1837 yılında, Harvard Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra doğup büyüdüğü, Massachusetts eyaletine bağlı küçük bir kasaba olan Concord’a dönmüş, bir okulda öğretmenlik yapmaya başlamış, ancak daha iki hafta dolmadan, öğrencilere dayak atmayı reddettiği için, okuldan kovulmuştu. Daha sonra, kalem üreticisi olan babasının işletmesinde bir süre çalışan Thoreau, kendisine iyi gelir sağlayacak, sürekli bir iş tutmaktan kaçındı ve genellikle tamircilik, çiftçilik gibi el emeğine dayanan işler yaptı.
Yaşadığı dönem Güney eyaletlerinde köleliğin hâlâ devam ettiği, Kızılderililerin yerlerinden yurtlarından edilmeye başlandığı, sudan nedenlerle Meksika’nın işgal edildiği, öte yandan bilimin ilerlediği, sanayi devrimi ile birlikte yeni buluşların ortaya çıktığı, yükselişe geçen kapitalizmin toplumda, oldukça hızlı yapısal değişikliğe yol açtığı bir dönemdi.
Doğuştan bir muhalif olan Thoreau, 1845 yılında, modern uygarlığın ve devletin dayattığı yaşam biçimine karşı çıkarak ormanın içinde bulunan Walden Gölü kıyısında küçük bir kulübe inşa etti ve orada doğayla iç içe, tek başına yaşamaya başladı. Bütün ihtiyaçlarını ekip biçtiği tarladan sağlıyor, zamanını her gün ormanda yürüyüş yaparak, hayvanları, bitkileri inceleyerek, yüzerek, hayal kurarak, düşünerek, okuyarak, yazarak geçirmeye başlar. İnsanlarla ilişkilerini hiçbir zaman koparmayan Thoreau, komşularını sık sık ziyaret edip, ayaküstü de olsa onlarla sohbet ediyor, sadece bir buçuk kilometre uzakta olan Concord kasabasına da uğramayı ihmal etmiyordu.
1846 yılının Temmuz ayında Concord’a yaptığı bir ziyaret sırasında karşılaştığı vergi memuru, 1 dolar yirmi beş sentlik kafa vergisini ödemesini istedi. Bu vergi, 20-70 yaşları arasındaki her erkeğin ödemek zorunda olduğu bir vergiydi. Thoreau vergiyi, köleliği protesto etmek, baskıcı yönetime tepki geliştirmek ve ABD’nin Meksika ile olan savaşını protesto etmek gibi ilkesel nedenlerle ödemeyi reddetti ve tutuklanarak hapse atıldı. Ertesi gün arkadaşı, ünlü filozof Ralph Waldo Emerson’un ödediği kefaletle serbest bırakılan Thoreau, kendisini hapisten çıkarmaya gelen dostunun “Henry, neden buradasın?” sorusuna şu karşılığı vermişti: “Waldo, sen neden hâlâ burada değilsin?”
Thoreau bir gecelik hapisliğin öfkesiyle kaleme aldığı, Amerika ve Meksika arasında süren savaşı ve bu savaş sırasında Amerikalıların tutumunu da eleştiren “Devlete Karşı İtaatsizlik Görevi Üzerine” başlıklı makalesi dünyanın en ünlü makalelerinden biri olacaktı.
“Sivil itaatsizlik” kavramının ilk defa kullanıldığı, Mahatma Gandhi, Lev Tolstoy, Martin Luther King ve daha pek çok düşünüre esin kaynağı olan makalesinde yazar, elindeki güç ve iktidarı kötüye kullanan bir yönetime karşı vatandaşın, şiddet barındırmayan eylemlerle, tepki göstermesi gerektiğini savundu. Ona göre yasaların üzerinde olan yüce bir vicdan yasası vardır ve eğer yasalarla vicdan yasası bir yerde çatışırsa, kişinin görevi vicdan yasasına uymak olmalıdır.
1854’te yayımladığı Walden Gölü – Ormanda Yaşam adlı başyapıtını hemşerilerinin merakını gidermek, sorularına yanıt vermek ve sabahları böbürlenen horoz gibi onları uyandırmak için yazdığını söyledi. İlerleyen sayfalarda şu notu düştü:
“Düşünüp tasarlayarak yaşamak istediğim için ormana çekildim, sadece hayatın asli gerçekleriyle yüzleşebilmek için, zorunlu öğretilerini öğrenip öğrenemeyeceğimi görmek, ölüm günü geldiğinde yaşanmamışlıklarla karşılaşmamak için. Yaşam o kadar güzel ki hayatın kendisi olmayanı yaşamak istemedim.”
Kitabında bir yandan ekoloji ile ilgili görüşlerini, beslenme, barınma ve ısınma gibi temel ihtiyaçlarını nasıl karşıladığını, kulübesini nasıl inşa ettiğini ve maliyet hesaplarını paylaşırken diğer yandan tüketim toplumunun insanlara dayattığı yaşam tarzını sert bir dille eleştirir. Ona göre insanların çoğu yaşamlarının büyük bir bölümünü ihtiyacı olmayan maddi şeyleri elde etmek için harcar ve daha fazla mal mülk edindikçe de zenginleşmek yerine yoksullaşırlar. Bu türden bir yaşam insanların özgürlüklerini kaybederek köleleşmelerine neden olur. Thoreau sade ve doğayla uyum içinde olan bir yaşam biçimi önerir. Ona göre insanlar yalnızca yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayarak ve maddi isteklerini azaltarak hem özgür hem de mutlu bir yaşam sürebilirler.
Walden Gölü kıyısında geçirdiği iki yılı aşkın sürede yoğun okuma ve yazma olanağı bulan Thoreau, insanın doğadan öğrenecek çok şeyi olduğunu, gerçek mutluluğun bireyin kendi kendisini geliştirmesiyle sağlanabileceğini söylerken şunları da ekledi:
“Kimsenin benim gibi yaşamasını şahsen istemem, herkesin babasının, annesinin veya komşusunun yaşam biçiminden ziyade kendi yaşam biçimi keşfetmesini ve onun peşinden gitmesini öneririm… Tüm dünya yaptığın şeyin kötü olduğunu söylese bile ki muhtemelen öyle olacaktır, yılmadan yola devam et!”
Demokrasi, devlet, iktidar, hükümet, seçim, modernleşme gibi kavramları eleştirel bir gözle değerlendiren Thoreau, Amerika’da uygulanan temsili demokrasiyi sorgulayarak ne tür sorunlara neden olduğunu ve olabileceğini gözler önüne sermeye çalıştı. Savaşa olduğu kadar doğanın talan edilmesine, şiddete, köleliğe, emekçi alt sınıfın sömürülmesine de karşı çıktı. İyi yaşamın olanaklı olduğunu gösterdi. En büyük hedefi, insanları içinde bulundukları tutsaklıktan kurtarmak, onları bilinçlendirmekti:
“Kitaplar dünyanın en zengin hazineleridir, nesiller ile ulusların zinde mirasıdır. En eski ve en yeni kitaplar, olması gerektiği ve hak ettiği gibi her kır evinin raflarında yer edinmiştir. Kitaplar, kendilerini açıklamazlar ancak sağduyulu bir okurun reddetmeyeceği şekilde onu aydınlatır ve güçlendirirler. Yazarlar, her toplumun doğal ve karşı konulmaz aristokratlarındandır, insanoğlunun üzerinde kral ve imparatorlardan daha güçlü bir etkileri vardır. (…) Kaç insanın, okuduğu bir kitap sayesinde hayatı değişmiştir. Kitap belki de içimizdeki mucizeleri açıklamak ve ortaya çıkarmak için vardır.”
Amerikan düşünce tarihinde derin izler bırakan Henry David Thoreau, vebaya yakalanıp yaşama veda ettiğinde 45 yaşındaydı.
YORUMLAR