Geçtiğimiz Pazar günü bir grup dernek üyemizle birlikte Osmaniye’ye bir günlük bir kültür gezisi gerçekleştirdik.
Osmaniye’de, Osmaniye Şairler ve Yazarlar Derneği (OŞYAD)Başkanı, Gazeteci, Yazar Mustafa Bardak, bize ev sahipliği yaptı. OŞYAD’la Akdeniz Kentleri Sanat Etkinliklerini ortaklaşa yapıyoruz. OŞYAD’ın belki de ülkemizde benzeri olmayan, her ayın son Cumartesi günü gerçekleştirilen “Şiirini al da gel” etkinliğine birkaç kez şair üyelerimizle birlikte katılmıştık. Osmaniyeli meslektaşlarımız da arada bir aktivitelerimizde yer alırlar.
Osmaniye öncesi, Payas’ta Sokullu Mehmet Paşa tarafından 1574 yılında Mimar Sinan’a yaptırılan Osmanlı mimarisinin en iyi örneklerinden sayılan Sokullu Külliyesi’ni gezdik.
Külliye’nin yan tarafında bulunan ve Payas Kalesi olarak bilinen Hendekli Kale´de yapılan restorasyon çalışmaları incitti bizi. Ülkemizde az sayıda bulunan Hendekli Keledeki restorasyon tam bir facia.
Osmaniye’ye varır varmaz Başkan Mustafa Bey ve Yardımcısı Hatice Hanımı yanımıza alıp Toprakkale Mesire Alanına yöneldik. Mesire alanı bir yıl kadar önce, Belediye Başkanı Sayın Mehmet Daşöz tarafından düzenlenmiş. Adana gidişlerinde hep Toprakkale’ye uzaktan ve gıpta ile bakmışımdır.
Belediye Başkanı bizim için gayet güzel bir hazırlık yapmış. Orada aramıza Yörük Halk Ozanı ve şair Hatice Abul da katıldı. Topluca Şiirler okundu, türküler dillendirildi.
Bundan sonraki güzergâhımız, Kastabala-Hierapolis antik kenti. “Kent, Anadolu’nun güneydoğusunda Osmaniye’nin 12 kilometre kuzey-kuzeybatısında, Cevdetiye Beldesi-Karatepe Müzesi yolu üzerinde yer alır. Kent, Ceyhan (Pyramos) Nehri’nin yakınlarında küçük bir ovaya hakim konumdadır. Kastabala’nın yer aldığı Kilikya Bölgesi’nden elde edilen yüzey buluntuları İ.Ö. 2″nci 1000 ile Roma İmparatorluk-Geç Roma Dönemleri arasında farklı dönemlere tarihlenmiştir. Ancak Kastabala’nın İ.Ö. 1’inci 1000 Roma İmparatorluk dönem arkeolojisi henüz yeterince araştırılmamıştır.”
Sütunlu yolu, kalesi ve amfi tiyatrosu çok etkileyici.
Eski adıyla Hemite, yeni adıyla Gökçedam.. Büyük usta Yaşar Kemal ustanın doğduğu köy. Kültür turumuzun esas amacı, Yaşar Kemal Parkı’nı, Yaşar Kemal Kültür Merkezi’ni görmek ve İnce Memed anıtı önünde Büyük Ustanın şiirlerini seslendirmek.
Yine hayal kırıklığı… Güzelim park pislik içinde ve bakımsız. Kültür Merkezinin elektrikleri bile kesik.
İki yıl önce, Şubat ayında, Almanya’nın Frankfurt kentine yolumuz düşmüştü. St. Paul Kilisesi’ni gezerken, kilisenin duvarına kazılmış isimler dikkatimi çekmişti. Onlarca isim arasında iki Türk yazarın adını görünce sevinçten uçmuştum. Bunlar Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk’tu.
Her ikisi de Alman Yayıncılar Birliği Barış Ödülü’nü almış ve Frankfurt Kitap Fuarı’nda ödüllerini almışlardı. Bu ödülü alan yazın ustalarının adları da kilise duvarına konuyordu.
Nobel’den sonra en büyük yazın ödülü olan bu ödül, 1950 yılından bu yana veriliyor ve tören bu kilisede gerçekleştiriliyor. Çünkü kilise Alman siyasi tarihinde önemli bir yere sahiptir: Frankfurt Ulusal Asamblesi, 1848 yılında bu kilisede toplanmıştı.
Yaşar Kemal, ödül töreninde, Frankfurt Belediye Başkanı Petra Roth ve ünlü Alman yazar Günter Grass’ın “övgü” dolu sözlerinden sonra yaptığı “teşekkür” konuşmasında, “Ben bir edebiyat adamıyım. Edebiyata başladığımdan bu yana insanlar için elimden ne geldiyse yapmaya çalıştım” dedi. Sık sık alkışlarla kesilen konuşmasına şöyle devam etti: “İnsanların içindeki yaşama sevinci ölümsüzdür. Ben ışığın, sevincin türkücüsü olmak istedim her zaman. İstedim ki benim romanlarımı okuyanlar sevgi dolu olsunlar, insana, kurda kuşa, börtü böceğe, tekmil doğaya. Ve bu görkemli kültür toprağının üstünde oturan ülkemin insanlarının böyle kalmayacaklarına, bu verimli kültürler toprağını yeniden yeşerteceklerine, gerçek bir demokrasiye er geç kavuşacağımıza ve dünyada demokrasi mücadelesi veren ülkelerin demokrat halklarına yardım edeceğimize inanıyorum.”
Doğrusu, bu topraklara aydınlığı katmış, bu topraklara sevgi ve barışı katmış, Yaşar Kemal gibi bir aydınımızın çağdaşı olmanın, onunla aynı coğrafyada yaşamının gururunu bir kez daha taşıdım.
Yaşar Kemal, tıpkı Ruhi Su gibi, Yılmaz Güney gibi, Van’dan Çukurova’ya göç etmiş bir ailenin çocuğu.
Aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü’ne yakın Muradiye ilçesine bağlı bir köyden olan ailesi Birinci Dünya Savaşı’ndaki işgal yüzünden uzun bir göç süreci sonunda Adana’nın Osmaniye ilçesine bağlı Hemite köyüne yerleşmişti. Yaşar Kemal, kendisinin de sıklıkla Küçük yaşta bir kaza nedeniyle bir gözünü kaybeden Yaşar Kemal 5 yaşındayken babasının Hemite Camii’nde namaz kılarken öldürülmesine tanık oldu.
Yazarın İnce Memed adlı romanı yaklaşık 40 dile çevrilerek yayımlandı. Diğer romanları da çok sayıda yabancı dile çevrildi; kitaplarının yurtdışındaki baskısı 140’tan fazladır. Bu bağlamda uluslararası bir üne sahip olan Yaşar Kemal ilgili kurum ve kişilerce Nobel Edebiyat Ödülü’ne de aday gösterilmiştir.
Böyle büyük bir ustanın adına yapılan Kültür Merkezi nasıl elektriksiz kalır, anlayamadım. Nerede Osmaniye Belediyesi, nerede STK’lar. Sayın Bardak’ın olağanüstü çabaları elbette yetmez.
Değerlerimize sahip çıkalım!