Niye şimdiye kadar beklenildi?
Ankara’nın gündeminde ilk sırayı almaya devam eden ‘Şehir Üniversitesi’ tartışmasına işaret eden Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “Sorulacak çok soru var. Mesela; bu araziyle ilgili şimdiye kadar tık yokken, ne oldu da tartışmanın fitili ateşlendi? Bu sorunun cevabı herkesin malumu” derken, net bir soru sordu…
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, kurduğu yeni partinin kuruluş dilekçesini önceki gün İçişleri Bakanlığı’na verdi. Ak Parti içindeki siyasi dengeleri yakından ilgilendiren süreç, Ankara’da farklı bir tartışmayı da beraberinde taşımayı sürdürüyor. Cumhurbaşkanı / Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan tarafından fitili ateşlenen ‘Şehir Üniversitesi’ne tahsis edilen arazi başlıklı tartışmada en çarpıcı açıklama, “Tahsisi yapan ben olduğuma göre, daha sonra malum zat Başbakan olunca bu tahsisi, Şehir Üniversitesine mülkiyet devrine dönüştürmüştür. Türkiye’de hiçbir üniversiteye tapu ile tapu devri, mülkiyet devri yoktur, olmamıştır. Bunlar dürüstlüğü kimseye bırakmıyor değil mi? Öksüz, yetimin hakkını kalkıp kurdukları üniversiteye tapu devri yapmak suretiyle, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun başkanı sıfatıyla bunu sağlıyor. Peki, bu nasıl doğruluk? Peki, yanında kim var? Yine bir başka isim o da Sayın Babacan. Onun da imzası var bu işin altında. Başka kim var? Mehmet Şimşek var. Bitmedi ve bunlar Halk Bankası’nı da dolandırmaya çalışıyorlar. Halk Bankası’ndan bunlar kredi talebinde bulunuyorlar. Halk Bankası bunlara ciddi bir kredi veriyor fakat ödeme planlarında maalesef bunlar Halk Bankası’na ödemelerini yapmıyorlar” şeklinde olmuş, ancak bu açıklama ve tartışma trafiği de yeni soruları gündeme taşımıştı.
-BİR ANDA!-
Tam da bu noktada bir değerlendirme yazısı kaleme alan, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu (GİK) üyesi, Hatay siyasetinin en deneyimli isimlerinden Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, dikkati çeken tespitler paylaştı. “Ülkede, kendi halinde, ama parmakla gösterilen bir üniversite, bir anda ülkenin en büyük siyasi krizi haline dönüştü” diyen Çalışkan’ın değerlendirmesi, ara başlıklar halinde şöyle:
-İŞLEYEN SÜREÇ!-
Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla anlaşılan olayın özeti şu… Bilim Sanat Vakfı tarafından, Ahmet Davutoğlu öncülüğünde, Murat Ülker’in desteğiyle İstanbul’a Şehir Üniversitesi kuruluyor. Murat Ülker, daha sonra bir takım nedenlerle çekiliyor. Sonra, birçok vakıf üniversitesine yapıldığı gibi, buraya da 400 dönüm civarındaki bir kamu arazisi tahsis ediliyor (kiralanıyor). Daha sonra bu arazi, Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından üniversiteye devrediliyor. Devreden imza sahipleri arasında, kurucu başkan Ahmet Davutoğlu da var. Bu arada üniversite, kampüs inşaatı için Halk Bank’tan 417 milyon liralık kredi alıyor ve öde(ye)miyor. Süreç, bir şekilde karşılıklı uyum içinde hallediliyor.
-SİYASİ HESAP!-
Üniversite yönetimi, alınan kredinin kampüs için harcandığını ve ödeyecek durumda olduklarını söylese de, bir anlamı yok. Ok yaydan çıktı. Artık konu, hukuki olmaktan çok siyasi bir hesaplaşmaya döndü. Tabi böyle bir anda, yeni bir siyasi yapılanma içindeki oluşuma karşı saldırı için fırsat kollanırken, konu bir anda gündeme geliyor. Tartışma alevleniyor. İçeride ve dışarıda gündemin yoğunluğunda, bir anda her şey unutuluyor ve üniversite olayına kilitleniyor.
-SORULAR!-
Sorulacak çok soru var. Mesela; bu araziyle ilgili şimdiye kadar tık yokken, ne oldu da tartışmanın fitili ateşlendi? Bu sorunun cevabı, herkesin malumu. Eğer bir peşkeş söz konusuysa, niye şimdiye kadar beklenildi? Niye kredi almak zorunda, bir üniversite? Bunlar bahsi diğer. Bir de, eski ortakları dolandırıcılıkla itham etmek ne kadar inandırıcı olur? Ne hikmetse, Halk Bankası hep dolandırıcılık merkezli olaylarla nam salıyor.
Bir ülkede Başbakanlık yapmış bir kişiye bulunulacak en ağır ithamlardan biri, dolandırıcılıkla
-KARA KEDİLER!-
O dönem henüz araya kara kediler girmediğinden, Şehir Üniversitesi’nin açılışını; dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu birlikte yapmışlar. Yani kuruluş sürecinde, herkes her şeyi biliyor olmalıydı. Ama köprünün altından çok sular aktı. Arkadaşlar hasım/rakip oldu. Rakip, hiç kimseye nefes aldırılmamalıydı. Kendilerinden olmayan herkesin hain, terörist, dış güçlerin işi vs. olduğunu biliyorduk da, şimdi, yeni yeni şeyler öğreniyoruz.
Zaten hükümet yetkilileri iddialarında haklı ise, ‘şimdiye kadar olayın üstünü kapatan ve susan herkes sorgulanmalı/suçlanmalı’ talebi gündeme gelir. Bu durum, devletin malını peşkeş çekmek olarak algılanır.
Davutoğlu da karşı atak olarak; eski ve yeni cumhurbaşkanları, başbakanlar ve tüm devlet adamlarını kapsayacak şekilde mal varlıklarının araştırılması önerisinde bulundu. Süreç nereye gider, bilmiyoruz.
Olan; mağdur öğrencilere, ailelerine çalışanlarına ve eğitimde zaten yokları oynayan ülkeye oluyor…”
-Tamer Yazar-