Eğitim Sen’in İstanbul Sözleşmesi Görüşü:

Temel İnsan Haklarına Dayanıyor… Hatay Eğitim Sen’in kadın yöneticisi, Sekreter Sevilay Elmas, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin 6. yılında, Türkiye’de sözleşmeden çekilmenin konuşulmasını hayretle ve şaşkınlıkla izlediklerini kaydederek, “Kadına yönelik şiddetin günbegün arttığı bir ülkede sözleşmenin etkin şekilde uygulanmasının değil, kaldırılmasının tartışılıyor olmasını şaşkınlıkla izliyor, ancak buna sessiz kalmıyoruz” dedi Eğitim Sen Hatay […]

Temel İnsan Haklarına Dayanıyor…

Hatay Eğitim Sen’in kadın yöneticisi, Sekreter Sevilay Elmas, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin 6. yılında, Türkiye’de sözleşmeden çekilmenin konuşulmasını hayretle ve şaşkınlıkla izlediklerini kaydederek, “Kadına yönelik şiddetin günbegün arttığı bir ülkede sözleşmenin etkin şekilde uygulanmasının değil, kaldırılmasının tartışılıyor olmasını şaşkınlıkla izliyor, ancak buna sessiz kalmıyoruz” dedi
Eğitim Sen Hatay Şubesi yazılı açıklamasında, Türkiye’nin, 9 yıl önce İstanbul’da törenle imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni, diğer adıyla İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülke olduğu hatırlatıldı ve şöyle denildi:
“O gün hükümette olup imza atan aynı siyasi parti, bugün kadınlara vermiş olduğu şiddeti önleme, şiddete maruz kalanları koruma, failleri gerektiği şekilde cezalandırma sözünü yerine getirmekten vazgeçeceğini ilan etti. Üstelik kadın katliamı yapılırcasına bizler öldürülürken! Sadece Temmuz ayında 36 kadın katledilmişken! İşte bu yüzden, kadın cinayetleri tesadüfi değil, politiktir diyoruz.”
İstanbul Sözleşmesi’nin, temel insan haklarına dayandığı ve insan haklarının tartışılamayacağı görüşüne yer verilen Hatay Eğitim Sen Kadın Sekreteri Sevilay Elmas imzalı açıklamada daha sonra şöyle denildi:
“İstanbul Sözleşmesi, başta cinsiyeti nedeniyle kadınlara uygulanan şiddet olmak üzere, şiddete uğrayan her bireyi korumayı ve şiddeti önlemeyi esas alan uluslararası bir sözleşmedir. Dolayısıyla, sözleşmeden çekilmek, sözleşmenin referans aldığı ve Türkiye’nin de taraf olduğu tüm temel insan hakları belgelerini de tartışmalı hale getirmek anlamına gelecektir.
Kadınlar, sırf kadın oldukları için, her insanın temel hakkı olan yaşam hakkından mahrum bırakılıyor. Erk politikalarla beslenen toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadına; şiddetsiz, eşit ve özgür yaşama hakkı tanımıyor. İstanbul Sözleşmesi’ni, kadının yaratılmış dezavantajlı konumunu net bir şekilde toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayandırdığı ve sorunu temelden alarak, ‘tecavüzcüler, katiller idam edilsin’ gibi temelsiz çözümler bulmadığı için de destekliyoruz.
Sözleşmenin cinsiyetsizleştirdiği, eşcinselliği teşvik ettiği, şiddeti ve boşanmaları arttırdığı, aile yapısını bozduğu şeklindeki eleştiriler tamamen kara propagandadır, mesnetsiz suçlamalardır. Sözleşme’de geçen “cinsel yönelim” “kavramı, LGBTİ+ yaşam tarzına teşvik değil, LGBTİ+ bireylere yaşam hakkı tanımadır. Türkiye olarak, imzacı olmamıza rağmen uygulamamış olduğumuz bir sözleşmenin kadına yönelik ve ev içi şiddete çözüm olamadığı ve aksine arttırdığı sonucuna ne şekilde ulaşılmıştır?
Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun açıkladığı verilere göre;
– Ülkemizde yasal zorunluluğa rağmen, sığınma evi açma yükümlülüğü olan 237 belediye olmasına rağmen, sığınağı olan 32 belediye mevcut.
-Türkiye’de, kadına yönelik erkek şiddetine karşı 7724 çalışan acil destek hattı hala yok.
-2019 yılında, Türkiye genelinde kadına yönelik şiddetle ilgili 4 bin 76 suç duyurusunun yüzde 82,4’üne, yani 3 bin 357’sine ‘kovuşturmaya yer yok’ kararı verildi.
-2019 yılında ‘Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar’ başlığı altında 138 bin 529 şikâyet geldi. Ancak bu şikâyetlerin yüzde 46,9’u, yani 64 bin 972’si takipsizlikle sonuçlandı.
– Türkiye’de kadın sığınaklarının mevcut yatak kapasitesi 3.482. İstanbul Sözleşmesi’ne göre olması gereken ise 8.315.
– Son 5 yıl içinde şiddet gören 1 milyon kadından 2 bine yakını öldürüldü.
– İçişleri Bakanlığı’nın (2014-2019 yılları) verisine göre, devlet koruması altındayken, 94 kadın, yakını erkekler tarafından öldürüldü.
– Türkiye’deki evli kadınların en az üçte biri, fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalıyor, ama sadece yüzde 11’i bunu resmi kurumlara bildirebiliyor.
Görüldüğü üzere, önleyici politikaların oluşturulmaması, etkili soruşturma ve kovuşturma yürütülmemesi, yargılamalar sonucunda caydırıcı cezaların çıkmaması, hatta çoğu kez kadınların şiddeti hak ettiklerini ima eden ifadelerin kullanımı kadına yönelik şiddetin katlanarak devam etmesine neden oluyor. Bu veriler ışığında olması gerekenin; sözleşmeden çekilmek, sözleşmenin ‘rahatsızlık uyandıran’ birkaç maddesine şerh düşmek değil, sözleşmenin uygulanması olduğunu düşünüyoruz. Haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkacağız.”
-Cemil Yıldız-

Exit mobile version