Doğa Benim, Üreten Benim, Emek Benim, Yaşam Benim… BEN KADINIM!
Hatay Eğitim Sen Kadın Komisyonu adına kaleme alınan “Kadınlar Günü” mesajında; üretenin, emeğin, yaşamın “kadın” olduğu vurgusu yapıldı. Hatay Eğitim Sen Şube Kadın Sekreteri Sevilay Elmas imzasıyla yayınlanan mesajda, 8 Mart 1857’de New York’ta, kadın işçilerin uzun çalışma saatlerine direniş öyküsü anlatıldıktan sonra şöyle denildi:
“Kadınlar, baskılara boyun eğmiyor, yeryüzünün her yerinde direniyor, tarih yazıyor. Yoksulluğa, işsizliğe, güvencesizliğe, köleliğe, savaşlara, doğa ve yaşam alanlarının talanına karşı yükselen halk isyanlarında en önde yer alıyor. Yaşamlarına, emeğine, bedenine, kimliğine sahip çıkıyor, meydanları dolduruyor. Şiddete, tacize, tecavüze, cinsiyetçiliğe, eşitsizliğe, ırkçılığa ve kadınların inkârına yönelik politikalara karşı özgün, yeni ve yaratıcı direnişlerini birbiriyle buluşturuyor. Şili’de başlayan ve dünyanın her yerinden milyonlarca kadının eşlik ettiği, asıl failin yüzüne ‘katil, tecavüzcü sensin’ diye haykıran ‘lastesis’ dansımızda olduğu gibi, iktidarlarını sürdürmek isteyenlere büyük korku salıyor.
Güvencesizlik, sömürü, ekonomik kriz, savaş ve şiddet sarmalına mahkûm değiliz! Bugün ülkemizde, kamudaki istihdam; parçalı, performansa dayalı, esnek, güvencesiz bir yapıya dönüştürüldü. Bu dönüşüm, beraberinde bize daha fazla eşitsizlik, yoksulluk, ayrımcılık, cinsiyetçilik, şiddet, taciz ve mobbingi getirdi. Bu kölelik koşulları; baskıyla, örgütlülüğümüz parçalanarak kabul ettirilmek isteniyor. Ucuz ve güvencesiz yedek iş gücü olarak değerlendirilen kadın emeği, ancak iş ve aile yaşamı uyumlaştırma anlayışıyla, istihdamda kendine yer bulabiliyor. Kamusal alandan dışlanmanın, istihdam alanından ayrılmak zorunda bırakılmanın nedenlerinin en başında, kamusal hizmetlerin yokluğu/özelleştirilmesi ile bakım sorumluluğunun kadınlara yüklenmesi geliyor. Haklarımız bir bir elimizden alınıyor. Din siyasallaştırılıyor, eşitsizlik fıtratla açıklanıyor. Savaşın, göçün ve ekonomik krizin en yakıcı sonuçlarını yine kadınlar yaşıyor.
Tüm bu politikalar, siyasi iktidarın tercihi. Ülke kaynakları istenirse; savaş, rant, belli kesimler yerine kadınların, emekçilerin, gençlerin, tüm toplumun ihtiyaçları için kullanılabilir. Bizim tercihimiz; yaşanabilir özgür, eşit ve sömürüsüz, savaşsız bir ülke ve bir dünyadan yana!”
Eğitim Sen kadın üyeleri adına, hemcinsleri kadınlara hitaben kaleme alınan mesajın devamında, “Sevgili kadınlar” başlığı altında şöyle denildi:
“Bize; baskı, sömürü ve şiddet dışında bir şey vaat etmeyen ataerkil kapitalist sisteme karşı, tarihimizden aldığımız gücümüzle mücadelemizi sürdürüyoruz. Çünkü adil, eşit ve özgür bir yaşamın, biz kadınların mücadelesi ile kurulabileceğinin farkında olarak, dünden bugüne, her biri yaşamsal değerde olan haklı taleplerimizle bugün yine 8 Mart alanlarındayız.
KESK olarak, kadın emekçilerin öne çıkardığı dört ana talebinin acilen karşılanması gerektiğini buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
– Doğum izinleri arttırılmalı,
– 8 Mart, kadınlar için ücretli izin günü sayılmalı,
– Kapatılan kamu kreşleri açılmalı,
– Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurulmalı,
– Eşit işe eşit ücret sağlanmalı,
– İşyerinde şiddeti, ayrımcılığı ve mobbingi önleyen düzenlemeler yapılmalı,
– Şiddet, ayrımcılık, mobbingin gerçekleştiği durumlarda etkili bir soruşturma mekanizması kurulmalı ve caydırıcı cezalar tanımlanmalı,
– Esnek-güvencesiz-kayıt dışı ve taşeron çalışmaya, kiralık işçilik uygulamasına son verilmeli, güvenceli iş, güvenli yaşam koşulları sağlanmalı,
– Kadınlara ve LGBTİ+’ lara yönelik her türlü şiddeti ve ayrımcılığı önleyici yasal düzenlemeler acilen yapılmalı,
– Grevli toplu sözleşme hakkı, sendikal hak ve özgürlüklerimiz önündeki engeller kaldırılmalı,
– Kamu kurumlarının bütçeleri toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle hazırlanmalı,
– OHAL Komisyonu derhal lağvedilmeli, KHK’lerle haksız hukuksuz yere işten çıkarılan tüm emekçiler görevlerine iade edilmeli,
– Kadınlar için daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaş politikaları son bulmalı. Eşit ve özgür biçimde, barış içinde bir arada yaşamın sağlanacağı demokratik koşulların oluşması sağlanmalı,
– Eğitim ve sağlık alanı başta olmak üzere, kamusal alanın tümüne yayılan dinselleştirme politikalarından vazgeçilmeli,
– İstanbul sözleşmesi başta olmak üzere, kadınlardan yana imza atılan uluslararası sözleşmelerin gereklikleri yerine getirilmelidir.”
-Cemil Yıldız-