Eğitimde tasarruf olmaz

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı ilimize geldi, öğretmenlerin sıkıntılarına dikkat çekti, taleplerini sıraladı Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, geçtiğimiz hafta sonunda ilimize geldi, sendikalarının Hatay Şubesi tarafından düzenlenen öğretmenler Günü etkinliğine katıldı. MHP Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı ve Hatay İl Milli Eğitim Müdürü Kemal Karahan’ın da yer aldığı etkinlikte Geylan yaptığı konuşmada, öğretmenlerin sıkıntılarına bir […]

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı ilimize geldi, öğretmenlerin sıkıntılarına dikkat çekti, taleplerini sıraladı

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, geçtiğimiz hafta sonunda ilimize geldi, sendikalarının Hatay Şubesi tarafından düzenlenen öğretmenler Günü etkinliğine katıldı.
MHP Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı ve Hatay İl Milli Eğitim Müdürü Kemal Karahan’ın da yer aldığı etkinlikte Geylan yaptığı konuşmada, öğretmenlerin sıkıntılarına bir kez daha dikkat çekti ve taleplerini sıraladı.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 97 bin öğretmen ihtiyacı bulunduğunu, ancak 2019 yılında 20 bin atama yapılacağını söylediğini hatırlatan Geylan, “Gelin 97 bin öğretmen açığını kapatalım. Ülkemizin ekonomik sıkıntı yaşadığını, kamuda tasarruf tedbirlerinin uygulandığını biliyoruz. Ama eğitimde tasarruf olmaz” dedi. Öğretmenlerin eğitimin taşıyıcı kolonu olduğunu söyleyen Geylan, “En fazla bütçeyi eğitime ayırsanız da, fiziki alt yapınızı kâmil şekilde oluştursanız da, en son teknolojik gereçleri sunsanız da öğretmen ayağınız eksik ise eğitime yapılan yatırımların hepsi heba olmuş demektir” dedi.
Sözleşmeli öğretmenlik kaldırılmalı …
.Sözleşmeli öğretmenlere eş durumundan dolayı tayin hakkı vermemenin anayasa ihlali olduğunu söyleyen Geylan, kadrolu öğretmen dışındaki istihdam türlerine karşı çıktıklarını ifade etti. Sözleşmeli öğretmenliğe yönelik eleştirilerini dile getiren Geylan, “2011 yılında kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik, aynı Hükümet tarafından 2016 yılında geri getirildi. Üstelik bu kez sözleşmeli öğretmenlikte hem mülakatla atama hem de çakılı istihdam var. Sözleşmeli öğretmenler 4 yıl sözleşmeli, 2 yıl kadrolu olmak üzere 6 yıl çakılı çalışıyorlar. Türk Eğitim-Sen olarak bunu şiddetle reddediyoruz. Konuyu yargıya da taşıdık. Umuyoruz ki yargı talebimiz doğrultusunda karar verir ve sözleşmeli öğretmenlik kaldırılır. Tabi bu yapılana kadar sözleşmeli öğretmenlere eş durumu tayin hakkı verilmelidir. Sözleşmeli öğretmenlere eş durumundan dolayı tayin hakkı vermemek Anayasa’nın 41. maddesini ihlal etmektir. Devletimizi yönetenler anayasanın herhangi bir maddesini, herhangi bir gerekçeyle ihlal edemez” dedi.
Ücretli öğretmen görevlendirmelerine de dikkat çeken Geylan, “Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında 63 bin 656 ücretli öğretmen görevlendirilmesi yapılmıştır. İki yıllık meslek yüksek okulu mezunları dahi ücretli öğretmenlik yapabiliyor. Üstelik ücretli öğretmenler girdiği ders başına ücret alıyor, hiçbir özlük hakka sahip değil. Talebimiz, Hükümetin yeterli sayıda atama yapması ve ücretli öğretmenliği kaldırmasıdır. Türk Eğitim-Sen olarak 2019 yılı içinde 100 bin atama yapılmasını istiyoruz” dedi.
Öğretmenlik mesleği itibar kaybı yaşıyor
Öğretmenlik mesleğinin itibar kaybı yaşadığına değinen Geylan, “Bundan bir süre öncesine kadar insanlarımız çocuğunu okula kaydettirirken öğretmenlere, ‘Eti senin kemiği benim’ derdi. Toplumumuz nereden nereye geldi. Gazetelerde her gün öğretmenlere yönelik şiddet haberleri okuyoruz. Nitekim eğitimcilere yönelik şiddet, sendikamızın 24 Kasım Öğretmenler Günü anketinde de net olarak görülüyor. Ankete katılanların yüzde 29.3’ü okulda/okul çevresinde şiddete maruz kaldığını söylüyor. Şiddete maruz kalanların yüzde 67’si de öğrenci ve veli tarafından şiddete uğradığını ifade ediyor” dedi.
Geylan, öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının şiddete maruz kaldığında bir şikâyete gerek kalmadan fail hakkında kamu davası açılmasını ve caydırıcı müeyyideler uygulanmasını istediklerini de bildirdi.
Öğretmenlerin itibar kaybına uğramasının, öğretmenlik mesleğinin saygınlığının azalmasının en önemli nedeninin sorumluluk makamını işgal edenlerin öğretmenleri tahkir edici söylemleri olduğuna dikkat çeken Geylan, “Biz nice yöneticiler gördük; ‘Öğretmenler haftada 15 saat çalışıyor. Bürokratlarımız da eşlerini öğretmenlerden tercih ediyor’ dediler. Öğretmenleri Eminönü’nde yem bekleyen güvercinlere benzettiler. Öğretmenleri 3 ay tatil yapmakla itham ettiler. Ülkeyi yönetme sorumluluğu taşıyanlar öğretmenlere bu kadar hakaret ederse, vatandaş da öğretmene şiddet uygular” dedi.
3600 ek gösterge sözü yerine getirilmeli ….
Seçim öncesi verilen öğretmenlerin ek göstergelerinin 3600’e çıkarılması sözünün yerine getirilmesini, tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin 800’er puan artırılmasını, yardımcı hizmetler olmak üzere ek göstergeden faydalanmayan kamu çalışanlarına da ek gösterge verilmesini talep ettiklerini belirten Geylan, memurlara ek zam yapılmasını da talep etti ve şunlara değindi: “Kamu çalışanları tarihinde ilk kez aldıkları maaş zammından fazla enflasyon farkı alacak. Bunun nedeni toplu sözleşmeyi imzalayan beceriksizlerin öngörüsüzlüğüdür. Kamu çalışanları artık bunu görmeli ve kendilerini hakkıyla o masada temsil edecek sendikalara yetki vermelidir.”
Öğrenci andı çözüm sürecine kurban edildi
Öğrenci Andı ile ilgili de önemli açıklamalar yapan Geylan, Öğrenci Andı’nın 2013 yılında çözüm sürecine kurban edildiğini söyledi.
Geylan açıklamasında şu ifadelere yer verdi. “Andımız 2013 yılında çözüm adı verdikleri bize göre çözülme olan sürece kurban edilmiştir. MEB’in önceki hafta Danıştay’a sunduğu temyiz dilekçesinde yer alan ‘Yapılan değişiklikle toplumumuzun geçirmiş olduğu sosyo-kültürel değişimler neticesinde andımızda yer alan ifadelere dair yanlış anlaşılmalara sebep olacak yaklaşımların önüne geçilmesi amaçlanmıştır.’ şeklindeki ifade de bunu doğrular niteliktedir. MEB’in Danıştay’a gönderdiği 11 sayfalık dilekçenin geri kalanının tamamı laf kalabalığıdır aslında. 2013 yılında Öğrenci Andı’nın neden kaldırıldığı bu itiraf cümlesiyle ortaya konulmuştur. Oysa aynı iktidarın Milli Eğitim Bakanlığı 2009 yılında Öğrenci Andı’nı savunmuş, Öğrenci Andı’nda geçen Türk ifadelerinin Anayasamızın 66. Maddesinde de yer bulan milli kimlik ifadesi olduğunu belirtmişti.” -Mehmet ÖZGÜN-

Exit mobile version