Eğitimin yükü ve karmaşası

Merhaba. Uzun yıllardır aileler, çocuklarının eğitimine çok çok önem vererek imkanlarını hep seferber etti. Yemedi, içmedi, giymedi, gezmedi çocuklarını okutmaya ve istikballerini kurtarmaya çalıştı, çalıştı, çalıştı, çabaladı. Kimisi sonuç aldı kimisi alamadı, kimisi ulaşabildiği seviyeye razı oldu. Eskiden dara düşünce, oradan buradan borç harç almaya çalışarak karşılanırdı, çocuklarda bunun farkındaydı çünkü her şey gerçekti, herkesin […]

Merhaba.

Uzun yıllardır aileler, çocuklarının eğitimine çok çok önem vererek imkanlarını hep seferber etti.

Yemedi, içmedi, giymedi, gezmedi çocuklarını okutmaya ve istikballerini kurtarmaya çalıştı, çalıştı, çalıştı, çabaladı.

Kimisi sonuç aldı kimisi alamadı, kimisi ulaşabildiği seviyeye razı oldu.

Eskiden dara düşünce, oradan buradan borç harç almaya çalışarak karşılanırdı, çocuklarda bunun farkındaydı çünkü her şey gerçekti, herkesin çıtası kendine göre idi.

Çocuklarda bu emeğin hakkını vermeye çalışır, derslerine asılır, eğitimlerini ciddiye alırlardı. Bazen yarı aç yarı tok, bazen de hem çalışır, hem okuyup mezun olurlardı. Hayata atılıp seçtikleri mesleklere adapte olup başarılı olmaya çalışırlardı.

Çünkü ailelerinin koşullarının farkındaydı çoğu.

O zamanlarda da aileler çocuklarının Doktor, Mühendis, Avukat, Öğretmen vb. olmasını çok isterdi ama yine de çocukların kapasitesi göz önünde tutulur, o şekilde desteklenirdi. Genellikle, öğretmenlerin de tavsiyeleri dikkate alınır, danışılırdı.

Okulların ve eğitimin kalitesi ve ciddiyeti vardı, netti, anlaşılabiliyordu.

Günümüzde de aileler çocuklarının çok başarılı, kariyer sahibi olmasını istiyor ama… Bu eğitim, öğretim karmaşası içinde, çoğu zaman hem çocuğun kapasitesi ve yetenekleri göz ardı ediliyor, hem de önüne konulan çıtaların yüksekliği öğrenciyi de, aileyi de zorluyor bunalıma sürüklüyor.

Yüklenen ders programları, özel dersler, kurslar arasında koştururken çocuk, hem aile sıcaklığını hem de evinin huzurunu hissedemeden büyüyor.

Hafta sonları aileleriyle kahvaltı yapamayan, evin ortamından, sofrasından sürekli uzak kalmak zorunda kalan, evde ailesiyle geçirdiği zamanın kısıtlı olması sebebiyle çocukların yaşadığı ruhsal boşluğun yerini hiçbir şey dolduramıyor, adını da genellikle koyamıyor çünkü hemen anlaşılamıyor.

Ailenin de, çocuğunda dışarıdan destek alması yetersiz kalıyor, yetmiyor.

Üstelik doldurulmaya çalışılan boşluk, çoğu zaman başarısızlığa ve trajik sonuçlara sebep olabiliyor.

İlla başarı, illa kariyer diyerek ebeveynlerin karşılamaya çalıştığı masraflar ve yaşam koşulları yüzünden çalışmak zorunda kalması, ebeveynlerin yoğun temposu ve yokluğu, bu yoğun ve karmaşık yaşam şartlarında çocukların kendini savunmasız hissetmelerine yol açabiliyor, buda başka boşlukların oluşmasına ve adaptasyon sorunlarına zemin hazırlıyor.
Kredi yığınları ve ödeme tarihleri, taksitleri altında eziliyor çoğu aileler.

Bu yarışın ailelere de, çocuklara da ciddi yükler ve yıpranmalar getirdiği, dramlara sebep olduğu aşikar.

Günümüz koşullarında ki karmaşanın yarattığı zamansızlık ve yıpranmanın telafisi mümkün olacak mı bilmiyorum ama… Beklentiler yükseldikçe, yükseltildikçe, stresten tahammülsüzlüğe ve adı konulamayan depresyonlara doğru gidiyor neredeyse.

Çocuklarda ziyan oluyor.

Geçmişte aynı kitaplarla birbirlerinden fikir alışverişi yaparak ders, ödev yapan ve derslerini, konularını anlayan, sindiren ve başarılı olan öğrencilik yıllarından … Çok fazla dersler, kurslar, eğitim kurumlarından geçerek okuyan, mezun olan ama neden okuduğunu ve mezun olunca ne yapacağını bilmeyen yığınlar yarattık ne yazık ki.

Hepimizin bunda payı var.

Yaratıcılığı, üretkenliği ölmüş, ne yapacağını bilmeyen mutsuz öğrenciler ve mutsuz ailelerin sayısı küçümsenmeyecek kadar fazla. Kendi yeteneklerini fark edip kullanabilen çok az, ne yazık ki.

Sosyal medyada, çocuklarla, gençlerle, aileler ve iletişim ile ilgili, şöyle olmalı, böyle olmalı, böyle olsa daha iyi olur gibi o kadar çok bilgi dolaşıyor ki…

Ebeveynlerin hem birbirleriyle hem de çocuklarıyla doğru iletişim kurabilmek ve çocuklarını dengeli yetiştirebilmek için kurstan kursa gittiğini okuyorum.

Aslında kafamızdaki bütün karmaşa, kendi özümüz ve kültürümüzden, manevi değerlerimizden uzaklaşmaktan başka bir şey değil, modernleşmeye koşarken …

Bir taraftan AVM kültürü, diğer taraftan dışarıda yemekler, alışverişler, arabayla gezmeler ki bunlar çocukları mutlu etmiyor, mutsuzlukları, huzursuzluklarından belli.

Patlayan kredi kartlarının ve kredilerinde aileleri mutsuz ve huzursuz etmesi ayrı bir dert.

Bunlar çocukları mutlu etmiyor, daha önemlisi aile sıcaklığı yaratmıyor, ISITMIYOR YANİ …YAPAY…SOĞUK ORTAMLARIN ETKİSİ VAR.

Aileler bu aktiviteleri seviyor olabilir ama çocuklar kendi doğal ortamlarından uzak olmak değil, akranlarıyla top oynamak, bisiklete binmek istiyor olabilir.

Bizim bir kere bu sürükleyen güçlü akıntıdan kendimizi kurtarmaya, gerçekçi olmaya, nasıl huzurlu olabileceğimizi dolayısı ile çocuklarımızın başarısı ve psikolojik ve ruh sağlığı için, nerde nasıl mutlu ve huzurlu olduğunu bulmaya ihtiyacımız var. Gerçek aile sıcaklığına, nene, dede sıcaklığına, motivasyonuna ihtiyacı var.

Eskiden insanlar birbirlerine daha çok saygı gösterir, özel hayatını korumaya çalışırdı.

Şimdi her şey ortada konuşuluyor ve çocuklar her şeye tanık oluyor. Zihin karmaşası yaşanıyor.

Biz nerede kaybolduk acaba

Dışarıdan gelen telkinlerden, etkilerden mi daha çok yoksa … Biz mi başkalarına bakarak kendimizi bu akıntıya kaptırdık.

Sistemin, koşulların karmaşık olduğu tartışmasız gerçek ama yine de bir yerden toparlamaya başlamak gerekiyor.

Çocuklarımızın kapasitesini anlamak ve hem bizim hem onların omuzlarındaki ve zihinlerindeki yükü azaltmak ve yaşanmaya değer daha huzurlu ve sıcak aile ortamı, bir hayat yaratmaya çalışmak, amaçlamak en iyisi ve sağlıklısı …

Kolay mı?… Beklentiler azalırsa, mütevazilik ön planda olursa daha kolay.

Bir yazı okudum ve not aldım … İzninizle paylaşmak istiyorum.

Bir okulun duvarında şöyle bir yazı asılıymış.

BURADA HİÇBİR BALIK UÇMAYA HİÇ BİR KUŞ YÜZMEYE ZORLANMAZ ….17.04.1951.

Zamanında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bayan müfettiş bir okulu teftiş etmek için görevlendirilir.

Müfettiş okula gitmek için yola koyulur, ancak yolda arabası hararet yapar ve aracı çalışmaz. Oradan geçen bir çocuk araca doğru yanaşarak yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorar.

Müfettiş: Araçlardan anlar mısın

Çocuk: Babam tamircidir, bende bazen ona yardım ederim.

Arabanın motoruna bir bakış attıktan sonra alet edavat çantasını ister. Çocuk birkaç dakika uğraştıktan sonra müfettişten, aracını çalıştırmasını rica eder.

Bu arada müfettiş, bütün bu olanları dehşet içerisinde izlemektedir.

Araç tekrardan hareket etmeye başlar.

Müfettiş çocuğa teşekkür eder ve bu saatte neden okulda olmadığını sorar.

Çocuk: Bugün okulumuza müfettiş gelecekmiş ve öğretmenin dediğine göre benim, sınıfın en tembel öğrencisi olmamdan dolayı evde kalmam gerekiyormuş.

Fikir, yetenekler böyle bitirilir. Zeka ve üreticilik sadece dersi anlamak ile alakalı bir şey değildir. Her şahsın yeteneklerini ortaya çıkarabilmek için onu uygun ortama koymak gerekir, yetenekler ziyan olmaz.

Gurur veren başka bir konu…

Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde yaşayan ve ailesine destek olmak için bir taraftan koyunlarını otlatırken, diğer yandan ders çalışan TEOG BİRİNCİSİ … MAHİR GÜNDOĞDU … ROBERT KOLEJİ NE GİRMİŞ…

EN AYDINLIK VE GÜZEL YAŞAMLAR BÜTÜN ÇOCUKLARIN OLSUN.
HUZURLA KALIN взять кредит на квартиру

Exit mobile version