Ekonomi Nedir? Ne değildir?

Ekonomi üstüne yaklaşımlar değişim gösterir. Çok açıktır ki belirleyici, kararları güdüleyen seçimlerdir, yeğlemelerdir. Rantiyeyi (durduğu yerde kazananı) yeğlersen başka, emeğiyle geçineni yeğlersen başka karar alırsın. Ekonomi birinci sınıfta bir tanım yapılır: Sınırlı olanaklarla, sınırsız gereksinimleri karşılama tekniği ekonomidir, diye. Gereksinimler neden sınıfsız olsun sorusunu sorana rastlamadım. Yapay gereksinimler anamalcı (kapitalist) düzenin vazgeçemediklerindendir. İnsanın başat gereksiniminin […]

Ekonomi üstüne yaklaşımlar değişim gösterir. Çok açıktır ki belirleyici, kararları güdüleyen seçimlerdir, yeğlemelerdir. Rantiyeyi (durduğu yerde kazananı) yeğlersen başka, emeğiyle geçineni yeğlersen başka karar alırsın. Ekonomi birinci sınıfta bir tanım yapılır: Sınırlı olanaklarla, sınırsız gereksinimleri karşılama tekniği ekonomidir, diye. Gereksinimler neden sınıfsız olsun sorusunu sorana rastlamadım. Yapay gereksinimler anamalcı (kapitalist) düzenin vazgeçemediklerindendir. İnsanın başat gereksiniminin beslenme, barınma, saygınlık, kitap, kültür, müzik olduğunu güçlü biçimde görmek gerekir. Bu ise bizi başka yere götürür; “insanca ve insanca” bir yere. Toplumcu ekonomiyi ne yazık ki henüz hiçbir halk ve devrim kuramadı. Denemeler hemen çıkarcılaştı, yozlaştı, “anamalcı”laştı! Sovyet deneyimi, Çin deneyimi böyledir. Giderek Türk Devrimi de doğarken boğuldu. Ne ki içlerinde temeli en güçlü kurulduğu, Atatürk’ün en gerçekçi öngörülerine dayanan devrim belli ki ker olumsuzluğa karşın Türk Devrimidir. Bu boş söz (hamaset) değildir. Söz konusu devrimlerin halklarının bugünkü bakış ve algısının ayrılığı gerçeği gösteriyor. Atatürk Devrimi yeniden sağlıklı biçimde doğacaktır. Açıkça görülüyor. Yaptıkları öylesine benimsendi ki Cumhuriyetimizin 100. yılında devrim diridir. Arkalarında emperyalizm bulunmasına karşın bir çakıl tanesi bile koparamadılar. Gerçek budur.

Koparamadılar ama ekonomi hiç girmediği kadar büyük bunalımda. Türkiye Dış Borç Stoku 30 Haziran 2023 itibarıyla 475,8 milyar ABD doları ve tutarın ulusal gelire oranı yüzde 46,5’tir. Bir ulusal gelirin neredeyse yarısının borç olması nasıl bir durumdur? Enflasyon kamu rakamlarına göre bile çok yükselmişken bilimcilerin hesabına göre %130’un üzerindedir. Piyasayı dengelemek amacıyla tonlarca altın satıldı, milyarlarca döviz satıldı. Ekonomi bilimine aykırı biçimde defalarca politika faizi düşürülünce allak bullak olan kur yapısı sonucu dolar, Euro… aldı başını gitti. Üretim maliyetleri bir yana sıradan ekmek neredeyse on lira. Belediye otobüsü bile lüks oldu… Sıradan yurttaşın ev, araba alabilmesi olanaksızdır.

Ücretlerle fiyatların yarıştığı ortam ekonomi değildir. Ücretlerin artışı derken de artık artmadığı açıkça görüşüyor. O bir iki göz boyama uygulamasıydı. Kaldı ki para basmak her zaman enflasyon anlamına gelir. Taşıyacak ekonomi ayrı sorundur; bu biçimiyle Türkiye ekonomisi taşıyamaz.

Temel gereksinim tarım da dışalıma zorunlu kılınmıştır. Büyük kentlere düzensiz göç yetmezmiş gibi, üretim maliyet artışı kentlere yeni göç dalgaları yarattı.

Ekonomik bunalım yardıma gereksinim duyan yurttaş sayısını da artırmaktadır. Bu ise “demokrasi”ye yol, su, elektrik olaak dönmektedir! Varın çözüm yolunu siz düşünün…

Peki, gerçek ekonomi nasıldır? Ekonomi başlıca üretime, yeniliğe, teknolojiye (günümüzde yapay zeka), verimliliğe dayanır. Bunların bulunmadığı ya da çarpık yaşandığı ortam ekonomi değil kumarhanedir.

Exit mobile version