Eleştirilerin hedefindeydi…

Sahne sırası yine Hatay’da! Hatay İl Kültür  ve Turizm Müdürlüğü ile DOĞAKA koordinasyonunda düzenlenen Hatay 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı Sonuç Raporu ile gündeme taşınan Hatay Günleri, eleştirilerin ardından ‘perde’ demeye hazırlanıyor! Peki, açılacak perdenin arkasından çıkacak ‘yeni’ Hatay, bu defa ‘ne’ anlatmaya hazırlanıyor? “Hatay Turizm ve Gastronomi Günleri” etkinliklerine belirli bir […]

Sahne sırası yine Hatay’da!

Hatay İl Kültür  ve Turizm Müdürlüğü ile DOĞAKA koordinasyonunda düzenlenen Hatay 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı Sonuç Raporu ile gündeme taşınan Hatay Günleri, eleştirilerin ardından ‘perde’ demeye hazırlanıyor! Peki, açılacak perdenin arkasından çıkacak ‘yeni’ Hatay, bu defa ‘ne’ anlatmaya hazırlanıyor?

“Hatay Turizm ve Gastronomi Günleri” etkinliklerine belirli bir standart getirilmesi maksadıyla düzenlenen toplantı, Vali Rahmi Doğan başkanlığında, İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası (İTSO) ev sahipliğinde yapıldı. Önceki örneklerin ışığında, daha iyisi ‘nasıl yapılabilir’ başlığında düzenlenen toplantıya katılanlar, yapılan sunumlar eşliğinde söz aldı, fikirlerini paylaştı.
Bilindiği gibi, Mayıs ayında düzenlenen Hatay 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı’nda masaya yatırılan başlıklardan biri olan Hatay Günleri, en sert eleştirileri alan kurumsal organizasyon olmuş, bu konuda kısa bir değerlendirme yapan Vali Rahmi Doğan da bu eleştiri sahiplerinden biri olarak dikkat çekmişti. Yaptığı değerlendirmede, bugüne kadar yapılan Hatay Günleri örneklerinin ‘kabul edilemez’ hatalarla sonlandırıldığını dile getiren Vali Doğan, şu tespiti paylaşmıştı:
“Bir takım derneklerin eline geçmiş. Onlar da tamamen kendi amaçları doğrultusunda kullanmışlar. Hatay Gastronomisi ya da Hatay Günlerini, kendi adına patent aldırmak isteyen bir girişim olmuş. Bunu da durdurduk. Hatay Valiliği adına bu patenti almak için başvuruda bulunduk. Bununla ilgili de 81 il Valiliği ve Belediye Başkanlıklarına yazı yazdık. Şayet ilinizde, ‘Hatay Günleri, Hatay Gastronomi Günleri’ adı altında düzenlenecek bir etkinlik olursa, bizim iznimiz olmadan, buna izin verilmemesi konusunda tedbir aldık. Hatay gastronomisinin bir ağırlığı var. Bir marka değeri var. Hatay Günlerini, ‘ticaret odalarıyla, esnaf kefalet odalarıyla’ birlikte yapmaya karar verdik. Bu günlere katılacak olan firmaları, daha kaliteli ve akredite belgesi almış firmalar arasından belirleyeceğiz.”
-TARAFLAR-
Hatay Valisi Rahmi Doğan yanı sıra Antakya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Hikmet Çinçin, Hatay Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Fedai Yücedal, Arsuz Belediye Başkanı Asaf Güven, İskenderun Belediye Başkanı Fatih Tosyalı, Samandağ Belediye Başkan Yardımcısı Aydın Duran, İl Kültür ve Turizm Müdürü Hüsnü Işıkgör, Hatay Esnaf ve Sanatkarlar Odası (HESOB) Başkanı Kadir Teksöz, DOĞAKA Genel Sekreteri Onur Yıldız, Antakya Medeniyetler Korosu Başkanı Yılmaz Özfırat ve ilgililerin katıldığı toplantıda, katılımcılara da söz verildi. Taraflar, geçmiş senelerde gerçekleştirilen Hatay Günleri’ne ekli eleştirilerden bir ders çıkartılması gerektiğinde dururken, özellikle tanıtım ve reklam başlıklarının altını çizdiler.
-NE OLMUŞTU?-
Toplantıda “Hatay Turizm ve Gastronomi Günleri” etkinliklerine dair görüş ve öneriler, hazırlanan bir sunum eşliğinde masaya yatırılırken, konu hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. Peki, geride kalanlara en sert eleştirileri ekleyen Vali Rahmi Doğan noktasında durup, ‘ne olmuştu’ diye sorsak ve kendi kelimelerimizi o günden bugüne taşısak mı?
İlk yazımız, 9 Nisan 2015 tarihli. Peki, Hatay Günleri’ne kurumsal davet alan bir mozaik sanatçısının, eserleriyle ilgili yaşadığı ‘nakliye’ sorunu noktasında dile getirdiklerimiz mi? “Bavulları Toplayın, Eve Dönüyoruz!” başlığında…

Hatay Günleri’nin “Valilik Himayesindeki” misafir sanatçılarının yaşadıkları son sorunu haber sayfalarından okurken, bir şeyi düşündüm… Hani, o “HİMAYE” adına… Eldeki “ORGANİZASYON” adına… Organizasyonu “ÜSTLENENLER” adına… Sorumluluğu “DAĞITANLAR” adına… Dağıtıp, “KARIŞTIRANLAR” adına… Ama asıl olarak da… ! Adına MARKA denilen bir kentin “SANATA & SANATÇIYA SAYGISI” adına…
Düşünün, akşamın bir saati yola çıktınız… Davet edildiğiniz için, hareket noktasındasınız… Davet aldığınız için zahmetli bir hazırlık yapmışsınız… Günlerce ve hatta haftalarca çalışıp emek vermişsiniz… O yorgunluğu bir güzel paketleyip yola çıkmaya hazır etmişsiniz… Ardından da “YER YOK” denince, ek otobüse yönlendirilmişsiniz, ama ona binmek için de para ödemenizi isteyenler karşısında “OLUR” dememişsiniz, ki “VALİLİK” ve “HİMAYE” kelimeleri adına sahiplenme beklemişsiniz… Ama olmamış… ! Bavulları toplayıp, geri eve dönmüşsünüz… ! Misafir edilmeyi beklerken, MAĞDUR olmuşsunuz… !
Evet… Bu, HATAY GÜNLERİ’nin “Hatay” kısmı ! Peki ya HATAY GÜNLERİ’nin “İstanbul” kısmı… ! O nasıl?

Ve bir diğer yazı gelsin, “bir HATAY GÜNLERİ daha” başlıklı ve 29 Ocak 2015 tarihli, ki o anlatsın ‘neyi neden eleştirdiğimizi’…

Başlasa da bitirsek… Bitse de gitsek… Sahi bu defa ki nasıl olur? Yine KENDİN ÇAL KENDİN OYNA mı? Yoksa KENDİN PİŞİR KENDİN YE tadında mı? Belki de hepsinin ötesinde, İŞTE BU modunda… ! Peki, o HEPSİNİN ÖTESİNDE durumu için NE yapıyoruz? Önceki hataları tekrar etmemek için neleri değiştiriyoruz?
Kimlerle bu işi yapıyor ve hazırlıkları götürüyoruz? Sahi, 8-12 Nisan Feshane için ne kadar hazırız? Tanıtımın pazarlığında ne durumdayız? Hatay’ı ne kadar anlatabiliyoruz? Tamam da, ne anlatıyoruz? Nasıl anlatıyoruz?
Garip olan şu ki, daha önceki katılımcılarla konuşup eksiklikleri yazmak istediğinizde, kelimeler birden bire derine kaçıveriyor, konuşmalar kesiliyor, sesler sessizliğe ekleniyor ve yorumlar da AMAN HA noktasında birikiyor, ki konuşursa KATILIMCI listesinden çıkarılacağını düşünüyor, hatta bu durumun YOL-SU ve ELEKTRİK hikayesinden yıl boyunca yararlanabileceğini (!) belki de çok iyi biliyor!
Peki, katılmayıp da dışarıda kalan MARKALAR mı? Onların katılmama sebepleri daha farklı, ki yukarıdaki sorularla da ÇOKÇA ilintili, belki de verilemeyen cevaplarıyla, cevapların İDARE ET kısmıyla, idare ediliş şekliyle ve de tanıtım (!)…
İzmir’de YAPILANI (!) hatırlıyorum, ardından da İstanbul’u… O yüzden soruyorum, ki eldeki, avuçtaki belli, kaybetmeyelim istiyorum… Kaybettiklerimizi NİYE KAYBETTİK cevaplarını unutmayalım istiyorum… Bu arada, bir şeyi merak ettim… PR denilen TANITIM boyutunu… Öncekilerde çok yapamadığımızı… Hatta elimize yüzümüze bulaştırdığımızı…
O zaman soralım… ! Sahi İSTANBUL öncesi tanıtımı nasıl yapıyoruz, o tanıtımı KİM’e ya da KİMLER’e devrediyoruz, REKLAM işini nereye TESLİM ediyoruz, kaç yerel ya da ulusal gazete ile çalışıyoruz, buna dair tanıtımın DAVET’ini neye göre yapıyoruz, reklam panolarına nasıl bir slogan ile çıkıyoruz, neyi ÖN plana alıyoruz, NELERİ arkaya saklıyoruz, ilk günün açılışını KİMLERLE yapıyoruz, İstanbulluyu bu ÖZEL güne ne kadar hazırlıyoruz, FESHANE öncesinde İstanbul’da ne kadar VAR oluyoruz, ki VAR olmak için, sahi HAZIR mıyız?
Soruyorum, ki dedim ya, hatırlıyorum… Defne ve Apollon rolünü oynayanların ayaklarına giydirilen Timberland model ayakkabıları… Antik Yunan Mitolojisinde anlatılan bir destanı, üstü açık bir arabayla dolaştırdığımız zamanları… Tek bir Oruğun fahiş fiyatla satılmasının TANITIM olarak kabul edildiği GÜNÜN KARI mantığını… İzmir’deki o ilk güne ekli protokol ve heyet yürüyüşünü, yalnızlığımızı, BİZ BİZE halimizin komedisini… Hele ki Taksim meydanında bol kepçe KÜNEFE dağıtırken ki kuru kalabalığı… Hatay Günleri açılış gününde etrafta BİZ’e dair bir şey göremediğimiz zamanları, olmayan TANITIM’ı… Şehrin Billboardları’na ekli tek bir Hatay’ın ya da Antakya’nın olmayışını, belki de gerek görülmeyişini… Marka Tanıtımı denen şeyin “MARKA YÖNETİMİ” olduğunu, ama “BİZ BİZE YETERİZ” mantığını…
Kim bilir, belki bu defa İstanbul FARKLI olur… Ama yine de bir TAVSİYEM olsun TEPE isimlere, hani en önde yürüyeceklere, olanı biteni KONTROL edeceklere, hatta katılımcı listelerindekilerin KADERİNE hükmedeceklere…
Antakya Simidi’ni de alsınlar aralarına, eldeki bu lezzeti de kullansınlar, KÜNEFE kadar popüler ( ! ) olmadığını düşünüp yanılmasınlar, ama var olan eksik parçalardan biri olduğunu bilsinler, hatta sıcak sıcak servis etsinler, kimyon ve tuz karışımını da unutmasınlar, İstanbul Simidi ile de tanıştırsınlar… İstanbul’u İstanbul yapan simidin hikayesinde kendi simitlerini ES geçmesinler ve MARKA denen şeyin sessizliğinde fark edilemeyenin altını çizsinler… Bizden söylemesi… !
-BEKLENTİ!-
İTSO ev sahipliğinde ve Hatay Valisi Rahmi Doğan başkanlığında gerçekleşen “Hatay Turizm ve Gastronomi Günleri” hazırlık toplantısında paylaşılan çağrılardan biri, “Fuar’a, Hataylıdan çok, yerli turist potansiyeli olan İstanbulluları çekmeyi hedefliyoruz. Fuar’a gelen her ziyaretçiye Hatay’ı çok iyi tanıtarak merak uyandırmayı, gastronomi değerlerimizi kaliteyle ön plana çıkarmayı hedefliyoruz” oldu.
Son söz, Antakyalı bir turizmcinin olsun…
“Bu defa herkes farklı bir şeyler bekliyor. Klasik künefe kuyrukları değil, ama tarih ve kültür özelinde yükseltilecek bir Hatay bekliyor. Bu kentin nadasa alınmış turizmini uyandıracak yenilikler bekliyor… Önceki hataların uzağında, hatasız atılacak adımlar bekliyor. Reklamı ve pazarlaması iyi yapılmış bir kent stratejisi bekliyor. Olur mu? Ben de orada olacağım! Dilerim olur… Olsun ve profesyonel bir kent tanıtımı nasıl yapılır, en azından bu defa o nasıl oluyormuş, görürüz ve bir ‘oh’ çekeriz, keyifle!” -Tamer Yazar-

Exit mobile version