Emeklilik Hakkı

Gasp edilmiş olanlar! Hataylı Akademisyen-Hukukçu Neval Oğan Balkız, “Emeklilikte yaşa takılanlar diye bir tanımlama olmaz! Kanun eliyle yaratılan bir mağduriyet, ‘sokakta yürürken ayağı takılanlar’ der gibi, hayatın doğal akışında gerçekleşen bir olay basitliğine indirgenemez! Tıpkı ‘ataması yapıl(a)mayan öğretmenler’ tanımlamasında olduğu gibi” derken, yaşananlara net bir tanımlama ekledi… Emekliliğine 1 yıl ve daha az bir süre kalan ve […]

Gasp edilmiş olanlar!

Hataylı Akademisyen-Hukukçu Neval Oğan Balkız, “Emeklilikte yaşa takılanlar diye bir tanımlama olmaz! Kanun eliyle yaratılan bir mağduriyet, ‘sokakta yürürken ayağı takılanlar’ der gibi, hayatın doğal akışında gerçekleşen bir olay basitliğine indirgenemez! Tıpkı ‘ataması yapıl(a)mayan öğretmenler’ tanımlamasında olduğu gibi” derken, yaşananlara net bir tanımlama ekledi…

Emekliliğine 1 yıl ve daha az bir süre kalan ve prim gün sayısını doldurmasına rağmen yaş engeline takılanlar için emeklilik hakkı isteyen kesimler, konunun ‘hak gaspına’ girdiğinde hem fikir! Bu konuda konuşan isimlerden biri, Hataylı Akademisyen-Hukukçu Neval Oğan Balkız. Balkız, “Faturayı krizi çıkaranlar ödesin” dedi ve şunları ekledi:
“Büyük sermayedarların vergi borçları yüzde yüz-yüzde 92 oranlarında silinerek, işsizleri korumak üzere kurulmuş olan İşsizlik Sigortası Fon’un dan 11 milyar TL’nin kamu bankaları aracılığı ile kimi şirketlere kaynak aktarılarak, diğer yandan ‘Yeni Ekonomik Program’ adı altında işçiden-emekçiden zorla kesintiler yapılarak, kıdem tazminatlarına, emeklilik haklarına saldırılarak, sosyal güvenlik harcamaları azaltılarak, özelleştirmeler ile kalan kamu işletmeleri ve taşınmazlar yağmalanarak verileceği iddia edilen bu ‘ekonomik kurtuluş savaşında’ halk kesimleri olarak; işsizlik, yoksulluk, enflasyon karşısında yenik durumda olmamak için, ‘ödemiyoruz, faturayı krizi çıkaranlar ödesin’ demek gerekir! Başka yol yok…”
-MADEM TASARRUF!-
Konu eğer ‘topyekûn bir tasarruf’ eylemi ise, bunun farklı bir şekilde hayata geçirilebileceği konusunda da fikirlerini paylaşan Balkız, “Bu savaş verilecek ise, örneğin…” diyerek, önerilerini şöyle sıraladı:
* Bakanlıklar dururken, halen ne iş yapacakları belirsiz olan, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı dokuz ayrı Politika Kurulu’na yapılan, her birine aylık 11 bin 794 lira verilecek olan 76 kişinin atamasının iptal edilmesi ve Cumhurbaşkanlığı bütçesine yıllık maliyeti olan 10 milyon 765 bin TL masraftan dönülmesi;
* Sayıştay’ın Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2017 yılı icraatlarına ilişkin Denetim Raporunda yer alan, Müdürlüğün döner sermaye hesabında oluşan 8 milyon TL tutarındaki zararın nasıl ve kimler tarafından oluşturulduğunun peşine düşülmesi ve sorumluların ortaya çıkarılması;
* Sayıştay Başkanlığı’nın 2017 yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu’na göre, denetlenmiş olan 372 kamu kurumundan, gelir gider hesabının tutulduğu raporu yayınlamamış olan 30’nun (bunlardan 24 Belediye, biri de üniversite) hesap denetiminin yapılmasının ve usulsüzlüklerin giderilmesi, zararların iadesinin sağlanması;
* Bu raporda yer alan ve aralarında Diyanet Vakfı gibi “kar amacı gütmeyen kuruluşlara” 2017 yılında bağış adı altında yapılan 113 milyon 319 bin T L’nin hazineye iadesinin sağlanması;
* Sayıştay Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Denetim Raporunda yer alan , hak sahiplerince aranmayan mevduat hesaplarının usulsüz şekilde zamanaşımına uğratılarak, fonda oluşan 1 milyon 759 bin TL, 66 bin 85 Avro,61 bin 546 ABD Doları zararın peşine düşülmesi ve sorumlulardan hesap sorulmasının sağlanması; Fon personeline KHK ile belirlenen sınırı aşan 417 bin 373 TL fazla ödemenin geri alınması;
* Milli Eğitim Bakanlığı’nın dersliği ve öğrencisi olmayan Akşam Sanat Okullarına 2017 yılında yapmış olduğu 3 Milyon 62 Bin 623 TL ‘nin nereye gittiğinin peşine düşülmesi;
* Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ( 2017’de 3 milyon 181 bin TL) ve diğer kurumların Taşıt Kanunu düzenlemelerine aykırı şekilde edindikleri lüks araçların iadesinin sağlanması ve bedellerinin alınması;
* Aynı şekilde, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün bünyesinde bulunan ve izin belgeleri olmadan usulüne aykırı şekilde başka kurumlara devredilen çok değerli binlerce metrekarelik arsaların peşine düşülmesi ve devirlerin iptalinin sağlanması ;
* Son iki yılda tören, yalnızca temsil, ağırlama, tanıtım harcamalarına 572 bin 673 TL harcayan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı gibi, diğer bakanlık ve kamu kuruluşlarının bu gibi harcamalarının kısıtlanmasının yapılması ve denetimin sağlanması;
* 2019 yılı bütçesi, bu yıla oranla yüzde 233 oranında arttırılan Cumhurbaşkanlığı Bütçesinde bir tasarruf yapılması;
* Ankara Büyükşehir Yeni Belediye Başkanı ile önceki dönem başkanı arasında yaşanan ve belediyenin hafriyat gelirinin aylık 30 binden 15 milyona çıktığı yönündeki beyanat üzerine, gereken soruşturma ve kovuşturmanın yapılarak, belediye gelirinde oluşturulan kayıpların belediyeye geri kazandırılmasının sağlanması; ya da
* Hazine Müsteşarlığının altına dayalı kira sertifikalarında yapılan hatalı değerlendirme ile oluşan 1.9 milyon TL’lik eksik kaydın peşine düşülmesi; veya işsizlikle mücadele kapsamında yürütülen Toplum Yararına Programında bin kişiye usule aykırı şekilde ödenmiş olan 4 milyon 269 bin 233 TL ödemenin iadesinin sağlanması yoluyla gerçekleşebilir!

-SOSYAL GÜVENLİK-
Yaşananları ‘ekonomik bir kurtuluş savaşı’ olarak niteleyenlere son bir mesaj daha veren ve ‘sosyal güvenliğin’ bir hak olduğunun altını özenle çizen Neval Oğan Balkız, şu tespiti yaptı:
“Sosyal Güvenlik, Sosyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 102 sayılı Sözleşmesi’nin ve Avrupa Konseyi Avrupa Sosyal Şartı hükümlerinin de bir gereğidir! Dolayısıyla, bu durumdaki yurttaşların haklarını vermek, devletin anayasal, yasal ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklı ödevi ve görevidir! Burada söz konusu olan, iktidar partisinin programı dahilinde yurttaşlara sağlamayı vadettiği ‘bir sosyal yardım’da bulunmak değildir. Anayasa’da (ve kanun hükmü niteliği kazanmış uluslararası sözleşmelerde) temel bir insan hakkı ve yurttaşlık hakkı olarak düzenlenmiş olan sosyal güvenlik hakkıdır ve bu hak, ertelenemez, ortadan kaldırılamaz! Bu hakkın gereğini yerine getirmek, ‘milletin sırtına bindirilecek bir yük’ değildir, bu milletin bir parçasını oluşturan altı milyon yurttaşın kazanılmış hakkının gereğini yapmaktır. ‘Ekonomide bir ekonomik kurtuluş savaşı’ vermeyi engelleyecek bir koşul değildir! Çünkü bu ‘ekonomik kurtuluş savaşı’, emekçilerin kazanılmış hakkını ellerinden almak ve ertelemek ile başarıya ulaşacak bir savaş değildir!” -Tamer Yazar-

Exit mobile version