En az kayıpla…

Sınırlarımızın ötesi barut fıçısına dönüşmüş durumda. En ufak bir kıvılcım etrafımızın alev topuna dönüşmesine neden olacak. Bundan ülkemizin ne denli zarar göreceği ve hangi olumsuzluklarla karşı karşıya kalacağı net bir şekilde görülmektedir. Bölgemizin bu hale gelmesinin nedeni ise, emperyalist güçlerin Ortadoğu üzerindeki emellerini gerçekleştirebilmek için hazırladıkları ve uygulamaya koydukları plan ve projedir. Ne yazık ki […]

Sınırlarımızın ötesi barut fıçısına dönüşmüş durumda. En ufak bir kıvılcım etrafımızın alev topuna dönüşmesine neden olacak. Bundan ülkemizin ne denli zarar göreceği ve hangi olumsuzluklarla karşı karşıya kalacağı net bir şekilde görülmektedir.

Bölgemizin bu hale gelmesinin nedeni ise, emperyalist güçlerin Ortadoğu üzerindeki emellerini gerçekleştirebilmek için hazırladıkları ve uygulamaya koydukları plan ve projedir. Ne yazık ki bu plan ve projeye, bölge devletleri de bilerek ya da bilmeyerek zaman zaman destek verir duruma düşmüşlerdir.

Şöyle bir geriye dönüpte bakalım. Körfez savaşı, Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesinin teşvik edilmesi. Bunun sonucu olarak Irak’ın işgali, parçalara bölünmesi. Daha sonra Suriye’de iç karışıklıklar çıkartılması ve Suriye’nin de parçalara bölünme projeleri…

Tüm bunlar emperyalist güçlerin Ortadoğu üzerindeki emellerinin birer sonucudur.

Neden Ortadoğu üzerinde bu hesaplar yapılıyor ve var olan devletlerin bölünerek birçok küçük devletlerin oluşturulması isteniyor diye sorarsanız, bunun kökeninde petrol ve doğalgaz zenginliklerinin yattığını kolaylıkla görebilirsiniz.

İşte bu hesaplar çerçevesinde Doğu ve Güneydoğu sınırlarımızda Irak’ın böldürülmek istenmesi sonucu Kuzey Irak bölgesel Kürt yönetimi diye bir oluşum meydana getirilmişti. Bu oluşum bağımsızlığını ilan edebilmek için de Eylül ayında bir referandum yaptı.

İsrail devleti hariç hiçbir devletin bu referandumu kabul etmediği gelişmelerden anlaşılmaktadır.

Ancak Barzani bir adım atmıştır ve bu adımdan da şu ana kadar geri dönmemektedir. Bunun sonucu olarakta Türkiye; Irak ve İran’la ortak hareket etmek suretiyle Kuzey Iraktaki Barzani yönetimini etkisiz hale getirebilmek için adımlar atmaya, kararlar almaya başlamıştır. Atılacak adımların, alınacak kararların sonuçları zaman içinde kendini gösterecektir.

Irak’taki gelişmeler bu minval üzerine devam ederken, Suriye’de de önemli gelişmeler olmaya, önemli kararlar alınmaya, önemli adımlar atılmaya başlanmıştır.

Bilindiği gibi bir süredir Astana’da, Türkiye, Rusya ve İran arasında Suriye ile ilgili görüşmeler yapılmakta ve bazı kararlar alınmaktaydı. Alınan bu kararlar çerçevesinde de Güney sınırlarımızda Suriye’nin bazı bölgelerinde, çatışmasızlık alanları oluşturulması konusunda da mutabakata varılmıştı.

Bu mutabakat çerçevesinde, şuan için ağırlıklı olarak El-Nusra terör örgütünün egemen olduğu İdlip’te bu çatışmasızlık bölgeleri arasına dahil edilmişti.

İdlip’in ülkemizin güvenliği açısından büyük bir önem taşıdığı bilinmektedir. Zira PYD-YPG terör örgütünün İdlip’i ele geçirmek suretiyle, Güney sınırlarımızda birbirine bağlı kantonlar oluşturarak, Suriye içerisinde özerk bir bölge oluşturmak ve daha sonra bağımsızlık yoluna giderek Güneyimizde çıban başı olacak yeni bir oluşumun yaşama geçirilmesine çaba sarf etmektedir.

Geçte olsa bu tehlike görüldüğü için Astana’da, İdlip’e yönelik bir çatışmasızlık bölgesi oluşturulması yolunda Rusya ve İran’la birlikte ortak bir karara varılmıştır.

Bu doğrultuda da, geçtiğimiz günlerde , İdlip’e ÖSO güçleri, intikal ettirilmiş ve bunlara destek içinde birliklerimiz sınırda konuşlandırılmıştır.

Kısa süre içerisinde İdlip’te güvenliğin sağlanması ve burada çöreklenen teröristlerin def edilmesi suretiyle güvenli bir bölge oluşturulması için gereken yapılacaktır.

AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin Afyonkarahisar kampında “yeni bir kobaniye izin vermeyeceğiz” yolundaki sözleri kararlılığı ifade etmektedir.

Yine “saldırıları kendi topraklarımızda karşılamak yerine kaynağında bu sorunları çözme stratejimizi adım adım hayata geçiriyoruz…” yolundaki konuşması da dikkat çekicidir.

Politikada hiçbir zaman yanlıştan dönmemek diye bir husus söz konusu olamaz. Hele hele dış politikada bu kural daha büyük önem taşır. “Hatadan dönmek erdemliliktir. Kobani’nin yaratılmasında, ne gibi hatalar veya ihmaller yapıldığı belleklerde tüm tazeliğini korumaktadır.” Ancak bu hatanın veya ihmalin anlaşılıp yeni hata ve ihmallere izin verilmemesi de takdirle karşılanmalıdır.

Bu nedenle “zararın neresinden dönülürse kardır” özdeyişini akıldan çıkarmadan ,İdlip’te yaşayanların güvenliğini sağlamak, orada çatışmasızlık bölgesi ihdas etmek suretiyle, hem yeni bir göç dalgasına engel olmak, hem de PYD-YPG terör örgütünün heveslerini kursaklarında bırakarak , en az kayıpla başarıya ulaşabilmek için , herkesin kendine düşeni yapması gerekliliğini hatırlatıyor ve yangının ülkemize sıçramamasını temenni ediyoruz….

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version