Erdoğan Netenyahu’nun değirmenine su taşıyor!

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener Cumhuriyetin babadan oğula geçen, saltanat yerine; egemenliği, kayıtsız şartsız millete veren,  bir büyük, medeniyet hamlesi olduğunu belirterek “Cumhuriyetimiz; Bir kişinin, keyfi kararları yerine;  Anayasa, hukuk ve adalet ile yönetilmektir. Cumhuriyetimiz; Tebaa yerine, millet olmaktır. Esaretin zincirlerinden kurtulup, hürriyete kavuşmaktır.  Coğrafya duvarlarını, yıkan; Cam tavanları, delip geçen; Gümüş kaşıkları, kenara […]

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener Cumhuriyetin babadan oğula geçen, saltanat yerine; egemenliği, kayıtsız şartsız millete veren,  bir büyük, medeniyet hamlesi olduğunu belirterek “Cumhuriyetimiz; Bir kişinin, keyfi kararları yerine;  Anayasa, hukuk ve adalet ile yönetilmektir. Cumhuriyetimiz; Tebaa yerine, millet olmaktır. Esaretin zincirlerinden kurtulup, hürriyete kavuşmaktır.  Coğrafya duvarlarını, yıkan; Cam tavanları, delip geçen; Gümüş kaşıkları, kenara iten; Türk milletinin her bir ferdine,  eşit şartlarda yarışma fırsatı sunan; bir toplumsal atılımdır” dedi. Akşener Erdoğan’ın Filistin İsrail savaşıyla ilgili açıklamalarını da eleştirerek “Sen Netanyahu’nun değirmenine su taşıyorsun” diye tepki gösterdi.

Partisinin Meclis Grup toplantısında konuşan Akşener Cumhuriyetimiz; Türk’ün;  akılla, bilimle, erdemle bezeli, medeniyet yoludur.   Bu topraklarda, emperyalizme karşı kazanılmış, en büyük zaferin, kreşendosudur.İşte bu yüzden; Cumhuriyetimiz, bizim için; başka hiçbir ülkede olmayan, derin ve çok özel bir anlam taşıyor. Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da eleştiren Akşener özetle şöyle dedi:

Biz evellallah, tarihi,  senin gibi, yarım akıllı, fesli meczuplardan öğrenmedik. Dış politikayı da; İdeolojik hezeyanlar yaşayan,  romantik saray danışmanlarından öğrenmedik. Sen, onun bunun elinde, bir o yana, bir bu yana,  savrulmaya alışık olabilirsin… Ama sakın beni, kendinle karıştırma.  Söyle bakalım; Sen;  sözde kürdistanın bir parçasını,  Türkiye’de gördüğünü söyleyen, Hamas’ı ne diye savunuyorsun?  Ortada, Filistin’in meşru bir hükümeti varken; sanki Filistinliler için, hayırlı bir iş yapmış gibi;  sen neden, Hamas’ı meşru görüyorsun? Bu kadar şaibeli bir eyleme imza atanları; sen, hangi akılla, “mücahit” diye lanse ediyorsun?

Amacın nedir Sayın Erdoğan? Filistin’in haklılığını, zayıflatmak mı istiyorsun? Netanyahu terörüne, zemin kazandırmak mı istiyorsun? Yoksa;  Zaten, aportta bekleyen dünya kamuoyunun, Filistinlileri, terörist diye etiketlemesini sağlamak mı istiyorsun?

Seni buradan uyarıyorum: Sorumsuzca yaptığın açıklamalarla; Netanyahu’nun değirmenine, su taşıyorsun. Türkiye’nin, bugüne kadar sergilediği, rasyonel duruşa, ve üstlenmeye çalıştığı, ara bulucu rolüne, zarar veriyorsun.  En büyük kötülüğü de,  Filistinli mazlumların, haklı davasına yapıyorsun. Senin, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Cumhurbaşkanı olarak,  yapman gereken; Türkiye’nin, terörün her türlüsüne, karşı olduğunu anlatmaktır. Yapman gereken;

Filistinli çocukları,  arasına sıkıştıkları, Netanyahu ve Hamas’tan,  kurtarmanın yolunu aramaktır. Yapman gereken; Netanyahu’nun yazdığı senaryoya, figüran olmak değil;

o kirli senaryoyu, bozan olmaktır. Yani aslında; Hamas’ın iletişim başkanı gibi değil;

Yüz yılını devirmiş, büyük Türk devletinin, Cumhurbaşkanı gibi davranmaktır.

“Ülkemizin, değişmeyen tek gündemi, ne yazık ki hâlâ, ekonomi”

Her geçen gün, ağırlaşan bir tablo ile, karşı karşıyayız. İnsanlarımız, gençlerimiz, çocuklarımız,

ve hatta bebeklerimiz,  sağlıklı ve dengeli beslenemiyor. Ve bu acı gerçek, maalesef;

Sokaklarda, dükkanlarda, evlerde, her gün, daha da çarpıcı bir biçimde, karşımıza çıkıyor.

Israrla sürdürülen yanlışlar, elbette, iktidardakilerin hayatlarını, etkilemiyor olabilir… Ancak vatandaşlarımız, ekonomideki yanlış kararlar yüzünden, ağır bedeller ödüyor.

Ekonomiyi, oyuncağa çeviren iktidar; seçimin üzerinden, 5 ay geçmesine rağmen; maalesef hâlâ, kapsamlı bir ekonomik reçeteyi, ortaya koyamadı.  Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon altında ezilen, insanlarımız; barınma krizi, açlık tehlikesi ve derinleşen yoksulluk gerçeği ile,

bir başlarına bırakıldılar.

Yurt sorunu, bir zihniyet sorunudur.

Yurt sorunu, ekonomik şartlara bağlı bir sorun değildir. Yurt sorunu, bir zihniyet sorunudur.

Bir vicdan sorunudur. Bir ciddiyet sorunudur.  Yurt dışına giden doktorlarımızın ardından; “giderlerse gitsinler” diyebilen, bir kara cehaletin sonucudur. Oysa; sadece Osman Gazi Köprüsü’ne, fazladan verilen parayla; sadece bir ihaleye, fazladan verilen, milyarlarca dolarlık garanti ödemesiyle; 600 bin öğrencimize, yurt yapılabilirdi. Hem de;

600 bin öğrencimizin tamamına;  modern, ferah, ve içerisinde kendilerini değerli  hissedecekleri,  Türkiye’ye yakışır yurtlar yapılabilirdi. Çünkü;  Türkiye’nin bir kaynak sorunu yok.  Türkiye’nin bir, ahlak sorunu var! Türkiye’nin bir, zihniyet sorunu var! Türkiye’nin bir, Ak Parti sorunu var!  Kendileri, sözüm ona itibarları için, hiçbir masraftan kısmıyorlar… 500 milyon dolarlık uçağa biniyorlar… Sadece o uçağın parasıyla bile; bugün, 30 bin öğrencimize, yurt yapılabilirdi. Ama kendi konforlarını, öğrencilerimizin geleceğine tercih ediyorlar.

Yani;  Türkiye’nin bir kaynak sorunu yok.  Türkiye’nin bir, israf sorunu var!

Türkiye’nin bir, vicdan sorunu var! Türkiye’nin bir, Ak Parti sorunu var!

Annelerimiz ve babalarımız; çocuklarının, ne olduğu belirsiz yurtlarda kalmasını değil;

devlet yurtlarında, rahatça ve güvende yaşamasını istiyor.  Bu yüzden de, devlet yurtlarının, sayısının olduğu kadar; bu yurtlarda verilen, hizmet ve personel kalitesinin de artması,

çok ama çok önemli.  (Sami Gökçe)

 

Exit mobile version