Eskiden birbirlerine bakarlardı…

Şimdi beton binalar var karşılarında… Birçoğunun içinde uzun bir süredir kimse oturmuyor. Çökme riskine karşı alınan tedbir ise değişmiyor! Demir Maskeler! Kimine göre de ‘Demir Elbiseler’… “Eskiden, çok eskiden, bu taş ve ahşap evlerin karşısında da aynı taş ve ahşap evlerden vardı. Yeni oldukları o ilk zamanları bilen, gören, yaşayan biri olarak, hatırlamak üzüyor insanı. […]

Şimdi beton binalar var karşılarında…

Birçoğunun içinde uzun bir süredir kimse oturmuyor. Çökme riskine karşı alınan tedbir ise değişmiyor! Demir Maskeler! Kimine göre de ‘Demir Elbiseler’…

“Eskiden, çok eskiden, bu taş ve ahşap evlerin karşısında da aynı taş ve ahşap evlerden vardı. Yeni oldukları o ilk zamanları bilen, gören, yaşayan biri olarak, hatırlamak üzüyor insanı. Bende kemik erimesi varmış, doktor öyle söyledi! Bu evlerin de benden farkı kalmamış! Kemikleri, onları taşımıyor artık! Gözümüzün önünde eriyip gidiyorlar.”
Eski kentin, kent kadar eski, yaşlı yüzlerinde hüzün var, onlara bakarken. Dar sokakların taş ve ahşap evlerinin yerlerinde, artık beton evler, çok katlı apartmanlar var. Zaman içinde değişen kentin, sessizce azalan dün kimliğinin yorgun gölgesi var. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış, Karabük ilinin Safranbolu evlerinin bugüne kadar taşınabilmiş “keşke…” hali var. Camileri, çarşısı, mahalleleri, sokakları, tarihi evleri ile geçmişin hikâyelerini günümüze taşıyan Safranbolu’ya bakarken, “Ben de…” diyen bir iç çekiş var.
Tamer Yazar

Exit mobile version