Etraf toz duman. Göz gözü görmüyor. Sağduyu sahipleri görülenlere ve yapılanlara bir türlü akıl erdiremiyor. Oysa ki gelişmeler ülkenin geleceği açısından sağduyunun egemen olmasını, tüm kişisel beklentilerin, hırsların, ihtirasların ötelenmesini zorunlu kılacak bir boyutta olduğunu göstermektedir.
Buna rağmen kimse uyarılara kulak vermiyor. Ülkenin geleceği açısından, birlik ve bütünlüğümüzün korunması açısından gerekli olan olumlu adımlar atılacağına, aksine bir yol ve yöntem izlenmek suretiyle ülkenin üzerindeki umutsuzluk bulutlarının daha da yoğunlaşmasına neden olunuyor.
Siyaset dünyamızda ne yazık ki oyun kurallarına göre oynanmıyor. Ele geçirilen fırsatlar heba ediliyor. Olumlu yönde kullanılması gereken olanaklar ise bir türlü o yöne kanalize edilmiyor ya da edilemiyor.
Dünyanın dört bir yanında çıkan yangınlar tüm dünyayı kaplayacak boyuta ulaştırılmak isteniyor. Bunu önlemek için sağduyu sahiplerinin yaptığı çağrılara kulak verilmiyor, yangının sönmesi için gerekenler yapılmıyor. Bu yapılmayınca da dünyanın dört bir yanında olumsuzluk rüzgârları hızını giderek arttırıyor. O ülkeleri yönetenlerin derin derin düşünmelerine, ne yapabiliriz, ne edebiliriz gibi arayışların ortaya çıkmasına neden olacak durumlar meydana geliyor.
Sınırlarımızın çok yakınlarında ise daha önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Sık sık yazdığımız ve hatırlattığımız gibi özellikle Irak ve Suriye sınırlarımızın ötesinde önemli gelişmeler oluyor. Bu gelişmeler, ileriki günlerde ülkemizin birlik ve bütünlüğünü tehdit edebilecek boyuta ulaşabilme tehlikesi ile karşı karşıya kalınabileceğini gösteriyor.
Ne yazık ki bu duruma dost ve müttefik birliğimiz ülkelerin, terörü terörle sona erdirme gibi yanlış bir politikaları ve BOP projesi neden olmaktadır.
Elbette ki sınırlarımızın ötesindeki bu olumsuz gelişmelerin nereden kaynaklandığı sorgulandığında izlenen yanlış dış politikaların etkisinin de büyük olduğu görülecektir.
Yapılan yanlışları yeni bir yanlış ile düzeltme yerine yıllar yılı uygulanan ve başta komşularımız olmak üzere tüm dünya devletleri ile dost ve iyi geçinme politikasını yeniden yaşama geçirmenin zorunlu olduğu kanısındayız.
Nasıl ki; kimse kimsenin aşını-ekmeğini karşılıksız olarak vermiyor ve her şey karşılıklı çıkar ilişkiler esasına dayandırılıyorsa, tüm dış ilişkilerde de bu kuralın aynen geçerli olduğunu unutmamak ve gözden çıkarmamak gerekir.
Nasıl büyük balık küçük balığı yutarsa, büyük ve güçlü devletler de küçük ve güçsüz devletleri yutmak için manevralarını sinsice yaşama geçirme suretiyle adım adım amaçlarına ulaşmak için gerekeni yapıyorlar.
İşte bu aşamada bize düşen şudur: Kurulan tuzaklar görülmeli ve tuzaklara düşmemek için gerekenler yapılmalıdır. Bunun en yakın örneğini İkinci Dünya Savaşında ülkemizin izlediği politikada görmek mümkündür.
Savaşan iki gücün önde gelenlerinin hazırladıkları tuzaklarla ülkemizin kendi yanlarında savaşa girmesi için adımlar atılmaya çalışılmış, zaman zaman güzel sözler, zaman zaman da bir tür sopa gösterilmeye kalkışılmak suretiyle, Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşına katılması istenmiştir. Ama o tarihlerde izlenen sağlıklı bir dış politika ile ülkemiz savaşa girmemiş, tuzağa düşmemiş ve bunun sonucu olarak da büyük mağduriyetlerin, felaketlerin oluşmasının önüne geçilmiştir.
İşte şimdi de aynı taktiğin izlenmesi suretiyle ülkemiz aleyhine sonuç verecek olan tuzaklara düşmemek için gereken yapılmalıdır. Bunu da elbette ki dışişlerinde yetkili ve etkili olması gerekenler yapacaktır. Dışişlerinin bu yetkili ve etkili isimlerini “Monşer” olarak tanımlayıp hafife almaya kalkışıldığında bilinmelidir ki sonuç hüsran olacaktır.
Dış siyaset hiçbir zaman iç siyasete benzemez. Dış siyaseti yönetebilmek, ona yön verip yol gösterebilmek için bilgiye, tecrübeye ve özellikle nüansları anlayabilecek olan yetenekli isimlere ihtiyaç vardır.
Bu nedenle “Ben yaparım olur” anlayışı ile hareket etme yerine, saygın ve etkin bir dış politika izlenmek suretiyle ülke yararına olacak olan adımlar atılmalı, gerekenler yapılmalıdır. Aksi halde giderek bir bataklığa saplanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınabileceği bilinmelidir…
nabiinal@hotmail.com