Tarihler 17.12.2014 tarihini gösterirken, Favar Deresi’ne karışan kanalizasyon için Büyükşehir Belediyesi’ne bir dilekçe yazılmış ve ‘önlem alınsın’ istenmiş. Ama aradan geçen yaklaşık 4 senede ne çözüm bulunmuş, ne proje üretilmiş. Mahalle sakini Mahir Mansuroğlu’nun deyişiyle, ölen artık sadece dere de olmamış! Toprak da ölmüş, etrafında onunla hayat bulan meyve ağaçları da, sebzelerde…
Aşağıokçular Mahallesi’nin içinden akan Favar Deresi için çok şey söylenir, çok şey anlatılır. Ama söylenen de, anlatılan da eskilerin dilindeyken güzel! Kimi, içinde yüzen balıktan bahseder, kimi suyunun temizliğinden, berraklığından… ‘Çay suyumuzu buradan alır, hatta içerdik bile’ diye konuşanların ‘bir zamanlar…’ diyerek gerisinde bıraktığı bir dereden bahsederken, kah üzülür kah iç çekersiniz, ama ötesine geçemezsiniz! Yaşanan karmaşanın içinde debelenen birçoğu gibi, şehirleşme denen ‘beton işgalinde’ kaybolan eski hikâyelerin arasına karışır gidersiniz.
-4 SENE OLDU!-
Antakya, Dursunlu, Defne üçgeninde ‘kanalizasyon’ katkılı ve bol kokulu, hatta sinekli akmaya devam eden dereye dair bir dilekçe, bu
“Aşağıokçular Mahallesi’nde bulunan Favar Deresi’nde kanalizasyonun olmayışından dolayı, çevre mahalleler başta olmak üzere, herkes lağım suyunu açık bir şekilde dereye akıtmaktadır. Çevreye verdiği rahatsızlıktan dolayı, kanalizasyon çalışmalarının başlatılması için gereğini bilgilerinize arz ederim.”
Peki, sonucu mu? Ne gelen olmuş, ne giden! Ne proje üretilmiş, ne de eldekini düzelten! Bu dilekçenin çok öncesinde, “Atık su bedeli ödemeye zorlanan bizler, hizmet vermeyen sizler” diyerek eylem yapan Mahalleli adına eldeki son dilekçenin sahibi ise Mahalle Muhtarı olmuş!
-SON ADRES VALİ!-
Aşağıokçular Mahalle Muhtarı Hüsamettin Uzun imzalı, Büyükşehir’e bağlı HATSU Yönetimi’ne yönelik dilekçenin tarihi 03.09.2018, yani henüz 21 günlük! Denilen değişmemiş ama, öfkeli vatandaşın Hatay Valisi’ne çıkma hazırlığında olduğunun altı özenle çizilmiş…
“Defne ilçesine bağlı Aşağıokçular Mahallesi’nin içinden geçmekte olan Favar Deresi, akan lağım suları ve bunun çıkarttığı koku nedeniyle mahalleliye büyük rahatsızlık vermektedir. Mahalleli, kokulardan dayanamaz hale gelmiştir.
Bu derenin ıslahı için acilen müdahale edilmesini, içine bırakılan tuvalet kanallarının bir an önce kanalizasyona bağlanmasını, derenin istinat duvarlarının yükselmesini, mahallelinin bu rezaletten kurtarılmasını ve bir an önce müdahale edilmesini arz ederim.”
Aynı dilekçeye Muhtar tarafından bir de ‘not’ düşülmüş!
“Mahallelinin şikayet etmesini engelleyelim. ‘Muhtarım, şikayete gideceğiz’ diyerek, derenin fotoğraflarını önce Vali’ye, sonra Bimer’e göndereceklerini söylediler. Ben, mahalleliyle konuşarak, şikayet etmesini engelledim. Lütfen bizi mağdur etmeyin.”
-ASİ’YE AKIYOR-
Geçtiği toprakların yaşam kokan her zerresine ‘zehir’ bıraktığı ve toprakta kök veren her şeyi kirlettiği söylenen dere için bugüne kadar yerel idarecilerden bekledikleri ilgiyi göremeyen ve bu süreçte bir de Milletvekili ağırladıklarını söyleyen isim ise Mahir Mansuroğlu oldu.
Kaç senedir Aşağıokçular bölgesinde yaşıyorsun?
Kendimi bildim bileli… 40 sene oldu desem! Ailem hala burada. Aslında dedelerim de, onlardan öncekiler de hep buradaymış. Muhtemelen benim çocuklarım da burada doğacak, büyüyecek ve bir gelecek kuracak.
Peki, dere ile ilgili sorun için ne söylemek istersin?
Aslında şimdilerde dere olarak ifade etmek çok zor! Belki eskiden öyleymiş, ama bugün, açık ve kontrolsüz bir kanalizasyon! Okulda hocalarımız bize şöyle derdi… ‘Bir ülkenin gelişmiş olup olmadığını anlamak için iki tane kıstasa bakacaksın. Bir tanesi çocuk ölümleri, diğer ise altyapı. Düşünün ki, yıl 2018 ve bizlerin evlerinin yanı başından geçen, bir zamanlar içinde balıkların yüzdüğü derede insanların pislikleri akıyor.
Buradaki yaşam ne kadar etkilendi bu kirlilikten?
Bir zamanlar insanlar burada ciddi anlamda toprağı işlerdi. Bahçeleri vardı, meyve ağaçları da, ekilen maydanoz ve teresi de. Hepsini bu dere ile sulardı. Şimdi mi? Bu imkan ortadan kalktı. Ama her şeye rağmen sulayan da olmuş, yaşanan kirliliğe aldırmadan ama… Denildiğine göre, üretilen maydanoz ve nanede yapılan bir analiz sonucu insan sağlığına zararlı ciddi maddelere rastlanmış.
Peki, sorun madem bu kadar ciddi, kurumların ya da ilgili sorumlu kişilerin buraya bakışı ne oldu? Hiç geldiler mi? Gelip de sordular mı?
2000’li yılların başlarından beridir bu sorun yaşanıyor ve o dönemlerden bugünlere kadar devam eden bir çözümsüzlük süreci var açıkçası. Tabi bu bölge insanının, sorunu eylemlerle ve dilekçelerle dile getirme çabası da. Eskiden bu bölgede birçok belediye vardı ve bir muhatap bulmak hep daha zordu. Bugün ise bahaneleri ‘iş çok büyük’ kısmında! Zaten bizlere iletilmiş resmi bir cevap da yok. Dolaylı yollardan gelen
Mehmet Bey geldi, ‘peki ne oldu’ diye soracak olursanız eğer… ‘Bu sorunu çözeceğim’ dedi. Hatta Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ile bu konu hakkında görüşeceğini de söyledi bizlere ama… Olmadı! Sorun hala acı bir şekilde bağırıyor.
Aşık İhsani’nin bir lafı vardır, bilir misiniz bilmiyorum. Şöyle der orada:
Lağım akar oluk oluk,
Sinekler aldırmaz soluk,
Düşman yoktur sinek gibi,
Her birisi inek gibi…
Şu an yaşadığımız da tam da buna dair. Derenin aldığı bu son hal yüzünden geceleri ağır bir koku yanı sıra, adeta sinek ve sivrisinek işgalindeyiz. Ama bu öyle bildiğiniz cinsten sinek ve sivrisinek değil! Soktuğunda hasta eden, ciddi ciddi sizi rahatsız eden sinek ve sivrisinekten bahsediyorum. Aslında ne istiyorum, biliyor musunuz? Sayın Lütfü Savaş gelsin, bir akşam burada bizim misafirimiz olsun. Çayımızı içsin. Hatta o bahse konu sinek-sivrisinek onu da bir ısırsın… Bunu niye diyorum? Emin olun, onun evindeki sinek ya da sivrisinek ile buradakiler arasında çok fark var. Buradakiler insanı hastanelik ediyor. Niye? Çünkü yanı başımızdan bir dere değil, ama bir mikrop yuvası akıyor.
Ciddi bir sorundan bahsediyoruz ama… İl Sağlık Müdürlüğü ya da başka ilgili kurumlardan, dere ile ilgili ‘analiz yapılsın’ yönünde bir talebiniz oldu mu?
Oldu tabi… Ama ‘geri dönüş oldu mu’ diye sorun! Olmadı!
Yani ne İl Sağlık Müdürlüğü’nden ne de Halk Sağlığı ekiplerinden buraya yönelik bir araştırma, inceleme ya da tespit olmadı, öyle mi?
-SON ÖRNEK!-
Asi’ye karışan ‘kanalizasyon’ katkılı Favar Deresi’nin ‘hastalık’ saçan hali, gündeme taşınan son örnekle ne kadar ilgilidir bilinmez ama, Hatay’ın Samandağ ilçesinde, Asi Nehri ile Akdeniz’in buluştuğu noktada yaşanan balık ölümleri akla çok sayıda soruyu getirdi. İnceleme başlatılan balık ölümlerinin, Asi Nehri’de yaşanan ciddi kirliliğin sonucu olduğunu söyleyenler ise oldukça fazla. Bu isimlerden biri, Hatay Tabiatı Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Ögünç. Twitter hesabı üzerinden ‘fotoğraflı’ bir durum değerlendirmesi yapan Öğünç’ün ilk kelimeleri oldukça çarpıcı:
“Hatay Asi Nehri’nde bugün yaşanan kıyım… On binlerce balık ölmüş. Daha göremediğimiz binlerce farklı canlı da ölmüş olabilir. Ölümlerin nedenini su sümbüllerine bağlayan da var, oksijen azlığına bağlayan da… Bana göre kesinlikle toksit (zehirli) madde salımına bağlı ölümler. Bunca kitlesel ölümün başka bir nedeni olabilir mi?”
Samandağ Tekebaşı Mahallesi’ndeki, tatlı su ile deniz suyunun buluştuğu Meydan Köyü mevkiinde yaşanan bu son ‘ölüm’ olayını ‘Favar’da yaşana soruna paralel mi düşünmek gerek, yoksa ‘bağımsız’ mı bilinmez ama, sorunları rafa kaldırmaktan vazgeçsek mi?
Peki, söz hakkı isteyen! Konuşmak için ayağa kalkmak isteyen! En çok da… Sorumluluk almak isteyen! -Tamer Yazar-