Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Garip Turunç

FRANSA’DA YÖNETİM KRİZİ

Geçen hafta Fransa Ulusal Meclisi’nde merkez sağdan oluşan, üçüncü ayını dolduramayan azınlık hükümeti, sol ittifak Yeni Halk Cephesi’nin (NFP) verdiği gensoru önergesine aşırı sağcı parti Ulusal Birlik’in (RN) de destek vermesiyle düştü. Meclis’te, vergi oranlarını artıran ve kamu harcamalarını azaltmayı hedefleyen 2025 yılı bütçesi tartışmalarının odağındaki 89 günlük Başbakan Barnier, Perşembe gününü Elysee Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Emmauel Macron’a istifasını sundu. Böylece ülkede 1962’den bu yana ilk kez bir hükümet gensoru (güvensizlik oylaması) ile düşmüş, ülke hem siyasette hem de kamu maliyesinde belirsizlikle karşı karşıya.

 

Merkez sağ çizgideki Macron’un, geçen hazirandaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, partisinin güç kaybetmesi ve aşırı sağın sandıktan birinci çıkması sonrası erken seçim kararı almıştı. 7 Temmuz’da tamamlanan iki turlu erken seçimlerde hiçbir parti çoğunluğu sağlayamamış ve NFP ilk, Macron’un liberal ve merkez sağcı ittifakı ikinci, aşırı sağcılar ise üçüncü sıraya yerleşmişti. Fransız lider ise geçen eylülde hükümeti kurma yetkisini, NFP’yi göz ardı ederek doğrudan Barnier’e vermişti. Anayasaya göre cumhurbaşkanının meclisi feshetme kararı sonrası ülke bir yıl boyunca yeni erken seçime gidemiyor. Şimdiyse Macron, ülkeyi yeni bir erken seçime götürmesi için Temmuz 2025’i beklemek zorunda.

 

Macron, Barnier’nin istifasını kabul ettikten sonraki konuşmasında başbakanı ilerleyen günlerde atayacağını duyurdu.

 

Gensoru önergesini veren Yeni Halk Cephesi’nin (NFP) ana ortaklarından solcu Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) Partisi Milletvekili Eric Coquerel, Macron’un konuşmasın ardından onu istifaya çağırmaya devam edeceğini söyledi.

 

LFI Milletvekillerinden bir diğeri, Alma Dufour, X üzerinden ‘bir sonraki gensoru oylamasında görüşürüz’ diyerek Macron’u hedef aldı:

“Macron, her zamanki gibi Fransızların yaşadığı krizdeki rolünü kabul etmeyi reddediyor ve kemer sıkma bütçesini reddeden milletvekillerini suçluyor.” Birkaç gün içinde bir hükümet atamak istiyor: Bir sonraki gensoru önergesinde görüşürüz!” ‘Güvensizlik oyu verilen Macron’dur’

 

LFI’nin kurucu lideri Jean-Luc Melenchon da X hesabından şunları söyledi.

 

“Güvensizlik oyu alan Barnier değil, Macron’dur. Ülkenin yeniden sandığa gitmesi için Macron’un istifa etmesi gerekiyor. Ülkede neler olup bittiğini veya siyasi geleneklerini anlamıyor.”

 

Karşıtlarının soluğunu ensesinde hisseden Macron da, bir imaj atılımı olarak tasarladığı Notre Dame katedralinin açılışını bu yüzden asla düşmek istemediği topal ördek pozisyonunda yapıyor.

 

“Akılcılık” ve “Avrupa değerleri” taşıyıcılığı ile övünen Macron’un, bir yangın sonrasında yenilenen katedral açılışını bir “imaj operasyonu”na dönüştürmesi, gerçekte ülkemizde de Ayasofya üzerinden siyaset yapmaktan pek farksız değil. O ya da bu biçimde kitlelerin dini hassasiyetlerinden yararlanmak söz konusu.

 

Papa Françesko nitekim işin içinde yakışıksız bir samimiyetsizlik ya da oportünizm sezmiş olmalı ki dün akşam saatlerinde gerçekleşen propagandası bol, aşırı şaşaalı Notre Dame açılışına katılmadı.

 

Victor Hugo’nun yapıtı Notre Dame’ın Kamburu ile ölümsüzlüğe kavuşturduğu mitos mertebesindeki simge katedralin açılışı böylelikle Trump, Zelenski, Meloni kalibresindeki aktörlere kaldı.

 

New York Times’ın vurguladığı gibi özetle, “860 yıllık katedralin (5 yıl gibi) rekor süre içinde yeniden inşa edilerek onarılması, önemli bir başarı simgesi olacakken Emmanuel Macron’un sürüklendiği siyasi kriz batağının göstergesine dönüştü.”

 

Son olarak İtalya’nın önde gelen siyasi analisti Stefano Cigolani’nin özlü satırlarıyla bitirelim bu yazıyı:

 

“Fransa da Almanya gibi tıpkı, kendisine olan özgüvenini yitirdi. Yeni dünya düzensizliğinin ve liberal-demokrat paradigmaların denenmiş tüm versiyonlarının darbesini yiyen Fransızlar ne var ki Almanlardan farklı biçimde siyasi modellerinin krizde olduğunun ayırdına varmıyorlar. Kapitalizmlerin her çeşidini -Kıta Avrupa’sı ya da Anglo Amerikan kapitalizmlerini- değiştirmenin zorluklarının ayırdında değiller. Gerçekte hiçbir ülkenin bir başına üstesinden gelemeyeceği; toplumun, ekonominin, siyasetin ve kültürün içinden geçen bir krizle karşı karşıyayız. Mobilitenin artışı, iklim değişiklikleri, yapay zekânın itişi ile gelecek almış başını giderken gelecek korkusu artıyor. Halklar, bilinmeyene giden bu trenden lokomatifi durdurmayı kendilerine vaat eden her kim olursa, arkasından giderek inmek istiyor. Tabuları, ritüeller ve mitosları heybesinden atmak istemeyen halklardan söz ediyoruz. Fransa aslına bakarsanız, sarsıntılarla dolu tüm tarihi boyunca olduğu gibi hepimizin öyküsünü anlatıyor.” 

 

Pof. Dr. Garip Turunç – Bordeaux (Fransa) Üniversitesi ve İstanbul Galatasaray Üniversitesi Em. Öğt. Üy.

 

Antakya, Pazar 8 Aralık 2024

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER