Zaman zaman geriye bakıp, çok partili yaşama geçtiğimiz günlerde yaşananları hatırlamak suretiyle belleğimizi tazelemenin büyük yararları olacağını bildiğimiz için bu kez de 1950’li yıllara şöyle bir bakmakta yarar görüyoruz.
1946 yılında çok partili yaşam ile ilgili olarak yapılan ve tartışmaları halende devam eden 46 seçimlerinden sonrada 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan ve dünyaya örnek olacak nitelikteki yargı denetiminde gerçekleşen seçim sonucu Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı kaybetmiş, demokrat parti ise ezici bir çoğunlukla iktidar olmuş idi.
Demokrat parti(DP) kurulduğu günden itibaren “ülkeye tam anlamıyla özgürlükleri getireceğini, demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile egemen olması için gerekeni yapacağını, liberal ekonomiye geçiş yaparak halkın refah seviyesini yükselteceğini, milli geliri arttıracağını, gelir adaletsizliğini ortadan kaldıracağını…..” vaat etmek suretiyle seçmenin oyunu almış ve iktidar olmuş idi.
1950 seçimlerini 54 ve 57 seçimleri izledi.57 seçimlerinde DP oy kaybetti ise de yinede tek başına iktidar olacak çoğunluğu elde etti.
İşte yapılan her üç genel seçimde de tek başına iktidar olan DP’yi yönetenler vaatlerini bir türlü yerine getiremediler. Zira eleştiriye aşırı bir tahammülsüzlük göstermeye, bunun sonucu olarakta özgürlükleri kısıtlama yoluna gitmeye başladılar. Buna paralel olarakta ekonomide işler iyi gitmemeye, neredeyse rayından çıkmaya başladı. Bu kötü gidişi önlemek için alınan gelişi güzel tedbirlerle ekonomi daha da kötüye gitti. Muhalefetin “beş yıllık plan ve program yapılmalıdır yolundaki önerilerine, beş yıllık pilav mı dediniz sözleri ile dalga geçici ” yanıt verildi ve uyarılar hafife alındı.
Ekonomi kötüye gittikçe, vatandaşta huzursuzluk belirtileri ortaya çıkmaya başladı. Bunun üzerine DP yöneticileri özgürlükleri giderek kısıtlama yoluna gitti.
En ufak bir eleştiriye tahammül gösterilemez oldu. Basın denetim altına alınmak istendi. O tarihlerde sırtını holdinglere dayamış medya patronları olmadığı için daha çok yazarlar üzerine baskı kurulmak istendi. Demokratik haklarını koruyan 4. güç olarak basının hakkı olan görevi yapmaya devam edenler kendilerini cezaevinde buldular.
DP yöneticileri bununla da yetinmediler. Tüm güçlerin tek elde birleşmesi yolunda adım atmak istediler. Yargıyı ele geçirebilmek için meşhur “39. maddeyi yaşama geçirdiler.
Ne idi o 39. madde?. “39. madde ile hakimlerin lüzum gördükleri an görevlerini değiştirme ve görevden alabilme “hak ve yetkisi idi. Bu yetkide adalet bakanlığına verilmiş idi.
İşte böylece DP girdiği tüm seçimlerde tek başına iktidar olabilme imkânını elde ettiği halde bu sonuç onları tatmin etmedi. Hiçbir eleştiriye muhatap olmamak, tek doğru var o da benim doğrumdur anlayışının tartışmasız bir şekilde yurttaşlarca kabul edilmesi istenmiş ve böylece ülkeyi tek elden yönetme hak ve yetkisine sahip olunmak arzu edilmiş idi.
DP sertleştikçe muhalefet tarafından gereken uyarılar yapılmış ise de bir türlü bu uyarılara kulak verilmemiştir.
İşte çok partili yaşama girdiğimiz yılardaki yaşananlar.
Geçmişi bilmeyenler ve geçmişten yeterince ders alamayanlar, geleceğin şekillenmesinde sağlıklı adımlar atamaz ve rol oynayamazlar.
Bu nedenle belliğimizi tazelemek suretiyle ülkenin çok partili yaşama geçişi sürecinde yaşananları bir kez daha hatırlatarak “doğru ve yanlış değerlendirmesi” yapabilmek için gerekli adımları atabilmemize ışık tutulmasına yardımcı olunmasını istedik….
nabiinal@hotmail.com