Gerçekçi Ol, İmkansızı İste!

“Tüm çiçekleri kopartabilirler; ama yine de baharın gelmesini asla engelleyemezler.”                                    Pablo Neruda Hayat bir yol bizler ise bu yolun yolcusuyuz. Bu yolculukta kimi zaman şahsımızla kimi zaman da herkesle ilgili engeller oluşabilir. Bu engellere karşı koyacağımız tavır, sergileyeceğimiz duruş, yolculuğumuzun yapısını, bizlerin ise karakterini belirleyecektir. Kendi hayatını kendince yaşamalı, sorunlarını kendince çözmeli, engelleri kendince […]

“Tüm çiçekleri kopartabilirler; ama yine de baharın gelmesini asla engelleyemezler.”

                                   Pablo Neruda

Hayat bir yol bizler ise bu yolun yolcusuyuz. Bu yolculukta kimi zaman şahsımızla kimi zaman da herkesle ilgili engeller oluşabilir. Bu engellere karşı koyacağımız tavır, sergileyeceğimiz duruş, yolculuğumuzun yapısını, bizlerin ise karakterini belirleyecektir.

Kendi hayatını kendince yaşamalı, sorunlarını kendince çözmeli, engelleri kendince aşmalısın. Öğretmek, olanaklı olanı göstermektir yalnızca. Öğrenmekse onu kendin için olanaklı kılmaktır.

Hayat, hiçbir zaman sorunsuz ilerlemez. Ancak gelişimi sağlayan, sorunları çözebilmek ve onların önüne geçebilmektir. Böyle bir bakış açısı geliştirmek, özgüvenimizi de arttıracaktır.

Engelden kaçmayalım, etrafından dolaşmayalım. Engele yaklaşalım ve onu tanıyalım. Böylece onunla başa çıkmanın yollarını keşfedebilir ve yeni bir beceri edinebiliriz. Unutmayalım ki, her engel bir fırsattır. Çünkü bir hayali gerçekleştirmek istediğinizde hiçbir şey imkansız değildir.

Düşüncedeki engelden kurtulmanın yolu, sabır ve azimle önüne gelen engelleri aşacağını inanmakla başlar.

 Pek çok insan size yapamayacağınızı, yapmak için gerekli şeylere sahip olmadığınızı söyler. Ancak kalpten istiyorsanız ve onu yüreğinizde hissediyorsanız, sizi durduracak hiçbir şey yoktur. Tıpkı bir güneş gibi engellenemez. Eğer istediğiniz şey gerçekten buysa ne olursa olsun ışığını yayacaktır.

Che Guavera’nın dediği gibi:

“Gerçekçi ol, imkansızı iste!”

Hadi o halde kahve tadında öykümüzü okuyalım.

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu.

Bakalım neler olacak?

Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve zorlanarak itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde.

“Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir” diyordu kral.

“Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır.”

Exit mobile version