Görevli yok, Binalar ise boş!

Unutulan Bir Manastır 1000 mi? Belki 1500! Hatta daha fazla… Kaç yaşında olduğuna dair kesin bir rakam yok elimizde, ama… Ona dair kesin olarak söyleyebileceğimiz bir kaç şey var! Yalnız, kimsesiz, çaresiz, bir başına ve kaderine teslim! 500 rakımlı bir tepenin zirvesinde, tek bir yetkilinin dahi sizi karşılamadığı derin bir sessizlik içinde yürümeye hazır mısınız? […]

Unutulan Bir Manastır

1000 mi? Belki 1500! Hatta daha fazla… Kaç yaşında olduğuna dair kesin bir rakam yok elimizde, ama… Ona dair kesin olarak söyleyebileceğimiz bir kaç şey var! Yalnız, kimsesiz, çaresiz, bir başına ve kaderine teslim! 500 rakımlı bir tepenin zirvesinde, tek bir yetkilinin dahi sizi karşılamadığı derin bir sessizlik içinde yürümeye hazır mısınız?

Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıyan bir haberde, “Nevşehir’in Çalış beldesinde gün yüzüne çıkarılan, geçmişinin milattan önce 3 binli yıllara uzandığı tahmin edilen yer altı yerleşim alanının turizme kazandırılması hedefleniyor” ifadelerini okuyanlar, Hatay turizmi içinde olup da ‘kentsel turizm çerçevesi’ içinde kendilerine yer bulamayanlar adına tek bir şey sordu… “Yıllardır aynı sorunları ve aynı sorun başlıklarını gündeme getiren bir kent olarak, mevcutların tozunu ne zaman alır ve onları ne zaman gün ışığına çıkartırız?”
Bugün, bu sorunun ışığında adımlayalım ve geride kalan hafta sonunda gerçekleştirdiğimiz Saint Simon Manastırı ziyaretinden bize kalanları paylaşalım. Ama bunu yaparken de; Hatay 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı kapsamında; İSTE Öğretim Görevlisi Dr. Nihat Demirtaş tarafından sunulan “Sağlık, Doğa ve Kırsal Turizm Çalıştay Grubu” raporunun, DOĞAKA Genel Sekreteri Onur Yıldız tarafından sunulan “Hatay Gastronomi Turizmi Çalıştay Grubu” raporunun, İSTE Öğretim Görevlisi Kazım Kocabozdoğan tarafından sunulan “Kültür, İnanç ve Kongre Turizm Çalıştay Grubu” raporu ile İSTE Öğretim Görevlisi Ayhan Varol Bayar tarafından sunulan “Su Üstü ve Su Altı Sporları İle Kruvaziyer ve Yat Turizmi Çalıştay Grubu” sonuç raporunun, detaylarıyla beraber kamuoyu ile ne zaman paylaşılacağını da sorgulayalım.
….
-KİMSE YOK!-
Evet… Manastır’a uzanan yolun sonunda bizleri bu defa daha iyi bir tablonun bekleyeceği umuduyla ilerlediğimizi itiraf edelim. Ama bu beklentiye karşılık bulamadığımızın altını da özenle çizelim. Zira arabayla ana kapıdan içeriye girdiğimizde, ne bir güvenlik görevlisi ile karşılaştık ne de ‘var olduğu söylenen’ kafeteryaya dair tek bir çalışan! Hiç kimse yoktu. Peki, ilk girişteki tabelada yazan ‘Cafe’ ve ‘Danışma’ işaretlerinin karşılığı neydi? O tabela ne için oradaydı?
Bizleri asıl şaşırtan ise bir uyarı tabelası oldu… Hatay Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü tarafından ‘Değerli Ziyaretçilerimiz’ başlığıyla gelenleri karşılayan uyarı mı? Şöyle:
“Tarihi eserlerimizi ve kültürel mirasımızı BİRLİKTE KORURSAK, bizden sonraki nesillere sağlıklı bir şekilde aktarabiliriz. Bu kapsamda, lütfen, Saint Simon Manastırımıza hiçbir şekilde zarar vermeyelim, yazı yazmayalım, ÇEVREMİZİ TEMİZ TUTALIM. Ayrıca GEZİ GÜZERGAHININ dışına çıkılması, tehlikeli ve yasaktır. Bu uyarı, sizlerin can ve mal güvenliği ile tarihi eserlerimizin KORUNMASI için yapılmıştır.”
-SORULAR!-
Aylardır, ‘Cafe’ ve ‘Danışma’ işaretlerinin karşılığını soran ve cevap arayan turistler ve ziyaretçiler için soralım mı? O halde sorularımız; İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Hatay Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü ve Hatay Valiliği için gelsin!
Sahi, Müze İdaresi’nin, ‘birlikte korumak’ başlığı altında ifade ettiği uyarıda, resmi-kurumsal pay, bu koruma işlevinin tam olarak neresinde? Hiçbir görevli ya da yetkilinin olmadığı tarihi bir mekanda, ‘koruma’ kısmına katılım ‘resmi’ anlamda ne düzeyde? ‘İnsan’ merkezli güvenliğe ihtiyaç duymamamızın sebebi, Manastır’a giriş kısmına eklenen (çalışıp çalışmadığı belli olmayan) kameralar yüzünden mi? Peki, ‘çevremizi temiz tutalım’ derken, Manastır’ın olduğu alanın arkasında, eski bir bina inşaatından kalan kulanım dışı yapının iskeletini, eldeki çerçevenin neresine koymak gerekiyor? Tarihi yapının içine ve çevresine ‘bolca’ serpiştirilen metal çöp kovaları ile ciddi bir çirkinlik yaratırken, ‘temizlik çabamızı’, gelenleri tüketime davet eden bu metal kalabalıkla mı sağlama alıyoruz? Manastır’da, daha önceki dönemlerde oluşan ve sprey boyalarla gerçekleştirilen kirlilik bile tam anlamıyla temizlenememişken, yenilerin oluşması, eldeki yalnızlığın bir sonucu mu? Resmi ağızlardan ‘Gezi Güzergahı’ uyarısı yapıyoruz yapmasına da, içeride her hangi bir gezi güzergahı olmadığının farkında mıyız?
-NE SÖYLEDİLER?-
Manastır noktasında durup da, eldekinin kirli ve yalnız hikayesine soru ekleyenlere sıra gelsin ve ardından cevapları da, Hatay 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı sırasında oldukça net ve cesur ifadeler (eleştiriler) paylaşan Hatay Valisi Rahmi Doğan’dan bekleyelim! İşte söylenenler…
H.M. >> Bir arkadaş grubuyla geldik. Aslında Antakya’ya gelme sebebimiz de inanç merkezleri özelinde! Buradan önce Mersin’deydik. Buradan da Trabzon’a, Sümela Manastırı için gideceğiz. Ama gördüklerim beni şaşırttı desem! Bir kere üzüldüğüm nokta, hatta inanamadığım… Bir tek kişi bile yok burada, tek bir yetkili, tek bir çalışan, ne güvenlik adına ve ne de buradaki kafe denen yer için. Merak ettiğimiz hiçbir şeye cevap bulamadık. Oturup da şöyle bir keyif kahvesi içmek isterdik, ki gezinin ardından kritik yapmak için iyi oluyor böyle anlar, ama… Onu da yapamadık! Kafe var ama, yok! Birkaç bank koymuşlar, o kadar! Hediyelik eşya dükkanı da düşünsünler, tabi ona sıra gelirse… Bence bu durumunuz, Turizm Bakanlığı’nın, Anadolu’dan kaçırılanlar için ortaya koyduğu mücadeleye balta vuran bir fotoğraf karesi veriyor. Onlar, Anadolu’ya ve birikimlerine sahip çıkıyor, ama sizler; olanı, kiri ve çöpü içinde kaderine terk ediyorsunuz. Peki, niye? Buna neden olan ne? Size bunu yaptıran ne? Sanki olandan nefret ediyorsunuz ve yokmuş gibi davranıyorsunuz, ki böyle düşünmek beni bile korkutuyor. O zaman sebep ne?
G.Z. >> Bu ilk gelişim değil, ama açıkçası, burayı biraz daha iyi bulma umuduyla geldim! Yok, değişmemiş! Manastır duvarlarındaki sprey boyalara yenileri eklenmiş. Eskileri temizlemeye ‘kim’ ya da ‘kimler’ çalışmış bilmiyorum, ama hayatımda gördüğüm en acemice temizlik çalışması olmuş bu. Sanki çamaşır suyu ile silmişler de, silik kalmış yazılanlar ve altında gölge kalmış tüm o kelimeler! Bir de her yere çöp kovası yerleştirmişler! Bu kimin fikri bilmiyorum. Berbat bir görsellik! Bir kere bu tür alanlarda insanları tüketime sevk eder, böylesi bu durum!
P.İ. >> Arka planda bir seyir terası var ve manzaraya aşık oldum. Aslında burası rüya gibi bir yer. Düşünün ki, sizi eski bir manastır karşılıyor, ki ardından içinde adımlıyorsunuz, hayal ediyorsunuz ve sonunda da bu görkemli doğa harikası yer… Müthiş. Ama keşke, burada insanlara hizmet eden bir çalışmanız da olsaymış. Seyir terası, kafe ile bağlantılı bir yer de olabilir aslında. Burada tek bir kahveye 10 TL deseniz de, emin olun gelenler bu parayı seve seve verir. Para kazandıracak, turistle dolacak bir yer! Peki, böyle bir hazineyi neden kullanamıyorlar, biliyor musunuz?
S.F. >> Ben ne mi isterdim? Aslında, içeride dağınık şekilde gördüğüm manzarayı kafamın içinde birleştirmeye çalıştım. Şurası koridor, şurada sütunlar var, burada da odalar… Bunun gibi! Ama beceremedim! O yüzden, buraya dair bir kurgusal yapı görseli isterdim. İçeride, bu yapıdan geriye kalanları izleyeceksiniz, diyen bir hazırlık. Maket de olabilir. Bir de, sanki deprem sonrası bir alan burası. Neden bir toparlama yapılmamış? Bir de şu gereksiz otlar temizlense! Etraf biraz açılsa. Nerede yürüdüğümüzü bir bilsek, görsek. En çok da şeye güldüm bu yüzden! Girişte bir uyarı okudum, ‘gezi güzergahından çıkmayın’ diyen… Tamam da, ben içeride her hangi bir gezi güzergahı göremedim! Var mıydı?
-ÇATLAMALAR!-
Saint Simon Manastırı’nın bazı kısımlarında dikkati çeken çatlamalar ise bu alanı gezenler için de risk oluşturuyor. Yıllar içinde yaşadığı doğal aşınma ve ‘resmi/kurumsal’ ilgisizlik nedeniyle, Manastır’ın sağlam kalan yapı kısımları içinde büyüyen bitkilerin zamanla ‘çatlama’ ve ‘kırılma’ yarattığını söyleyenler, Müze İdaresi’nin ya da İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün buraya yönelik ilgisizliğine bir an önce bir son vermesi gerektiğinde birleşiyor.
-VALİ’YE DAVET!-
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Hatay 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı kapsamında yaptığı konuşmasında, “Bir Gaziantep gibi, ilin sorunları anlamında bir araya gelemiyoruz. Yani ilin bir sorunu var, herkes bu sorunu biliyor, ama çözüm noktasında kimse bir şey yapamıyor. Siyaseti bir kenara bırakıp, ortak hususlarda bir araya gelip bu konuda çalışabilecek bir yapı oluşturmamız lazım. Diğer illerde de benzer örnekler var. Sonuçta bu topraklarda yaşıyoruz. Buranın bir sorunu varsa, bu sizin sorunuz. Buradan ekmek yiyorsunuz. Buradaki sorunlar sizi etkiliyor. Dolayısıyla bu sorunların çözümü noktasında bir araya gelebilmek gerekiyor. Bizim de bu yönde bir çalışmamız olacak, en azından şehrin sorunlarını bir araya getirerek, çözüm bulmak için istişare yapan bir yapıyı oluşturmamız gerekiyor” diyen Vali Rahmi Doğan’ı da Saint Simon Manastırı’nın yaşadığı sorunları görmesi adına 500 rakımlı bu tepenin zirvesine davet edelim mi? Ardından da, yıllardır değişmeyen sorun başlıklarının neden çözüm bulamadığının cevabını kendisinden isteyelim. Bu alana ‘uyarı’ levhaları asan ‘resmi kurumların’ neden o tabela çalışmasının ötesine geçemediğini de unutmayalım ama! Zira eldekini bu halde fotoğraflayanların paylaşımında büyüyen sorunlarımız, tanıtım denen ‘PR’ başlığında bizleri her alanda sınıfta bırakmaya devam ediyor!
Samandağlı İşadamı Ayhan Kara’nın, aynı başlıktaki bir tespiti ile bugüne nokta koyalım…
“İtalyan Profesör Maria Andaloro’nun ifadesiyle… St. Simon Manastırı, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girecek potansiyelde. Neden olmasın!” -Tamer Yazar-

Exit mobile version