Güler, Can ve Günebakan Çiçeği

Güler’in en sık karşılaştığı soruymuş, “Can’la nasıl yaşıyorsun?” Can Yücel aramızdan ayrıldıktan sonra ise “Can’sız nasıl yaşıyorsun?” “Bizim evde şiir pişerdi, aşk pişerdi…” diye başlarmış Güler. Şiir ve aşk pişirmek kaç insana nasip olur? “Düşünün ne kadar şanslı olduğumu” diye eklermiş… Datça’nın daracık sokaklarına ve o büyüleyici ahengine sessizlik henüz inmişken, şiirin gözüne sokulan gürültüyle […]

Güler’in en sık karşılaştığı soruymuş, “Can’la nasıl yaşıyorsun?”

Can Yücel aramızdan ayrıldıktan sonra ise “Can’sız nasıl yaşıyorsun?”

“Bizim evde şiir pişerdi, aşk pişerdi…” diye başlarmış Güler.

Şiir ve aşk pişirmek kaç insana nasip olur?

“Düşünün ne kadar şanslı olduğumu” diye eklermiş…

Datça’nın daracık sokaklarına ve o büyüleyici ahengine sessizlik henüz inmişken, şiirin gözüne sokulan gürültüyle irkilirmiş Güler…

Gündem biriktiren haberler; rakamlar, bankalar, krediler, indirimler ve taksitler…

Sıkılgan bir şehrin temposuna sırnaşmak veyahut kırılgan bir keşfin akışına kapılmak

Can’la birlikte çağın ve içinde yaşadığı toplumun kırılmalarıyla ilgiliydi hep…

İşçinin, memurun, yoksulun, kentlinin ve yalnızlaşmanın adımlarıyla

Şiir pişirmenin sıkıntısı burada başlar. Aşk pişirmenin sıkıntısı özellikle…

Karşılaştığımız hemen her olaya anlamlar yüklemek… Canlı cansız tüm duygulara…

İçinde bulunduğumuz kaygılı yaşam, karşı karşıya olduğumuz fiziksel ve düşünsel çöküş… Salgınlar, nükleer tahribat, doğal kaynakların ufalanması, çevre sorunları, toplumsal sorunların yığın sorunlarına dönüşmesi ve daha bir sürü bireysel sarmal…

Can Yücel’in şiirini yaşayanlardandı Güler…

Bireyleşemeyen toplumun garip ruh haliyle inatlaşıyordu sanki.

Can Yücel’in dizeleriyle sesleniyordu;

“başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta…

Can Yücel, taşlama ve toplumsal duyarlılığın ağır bastığı şiirler yazdı. Yalın dili ve etkili sözcükleriyle hemen herkesin ilgisini çekti.

“Gelirim demişti bugün için
Gözlerim güneş saatinde…”

Çeşitli dergilerde yayınlanan şiirlerini, 1950’de basılan ilk şiir kitabı “Yazma”da topladı. Bu kitabın ardından uzunca bir süre kendini aradı. 1973’te basılan ikinci şiir kitabı “Sevgi Duvarı”nda insan ve doğa ilişkilerini konu alan şiirleri ile göze çarptı. 1974’te çıkan üçüncü kitabı “Bir Siyasinin Şiirleri”, önceki dönemlerin bütünüydü adeta…
Ekranları kaplayan boy boy grafikler, küresel çatışkılar, sözde uzmanlar, ittifaklar, borsa ve ekonomi haberleri…

Dün neyse bugün de o… Yine televizyonun değişmez görüntüsü… Boy boy grafikler, Herkesin her şey olduğu uzmanlıklar, yemek ve evlendirme programları, borsa ve ekonomi haberleri…

“Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha…”

Bir duyguyu yerleştirmek, bir duyguya karşılık bulmak, bir acının, bir sevincin aritmetiğine dokunmak… Pişirdiği aşk ve şiirle mutlu olabilme meselesi biraz da…

Bir ifadenin veyahut bir kurgunun altyapısını bilmek, hem okur hem yazar olmak…

Güler, hayatı çok sevdi. Yürümeyi, resim yapmayı, şiiri, Can’ı ve Datça’yı…

Can Yücel, 12 Ağustos 1999’da çok sevdiği günebakan çiçekleriyle uğurlanırken, Mart 2020’de Güler Yücel’i de uğurladık…

“Bir gece sevgi duvarını aştık
Düştüğüm yer öyle açık seçik ki
Başucumda bi sen varsın bi de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi…”

Murad DEMİRKOL

Exit mobile version