Günce’ye Mektuplar 2

Günce’ye Mektuplar 2 Evreni kurcalayan en önemli sezgi düşlerinin rengiydi kuşkusuz… Hangi sözcüğü yuvarlasan, durup umudu yeşertecekmiş gibi… Zihin dünyamızı allak bullak eden bir cümle kursan… Öğrendiğimiz her şeyi ve hatırladıklarımızı temelden değiştirecekmiş gibi… Belki sırf bu yüzden, her çocuğun mutlulukla bir veya birkaç bağı olmalı…  Yaşamı adımlayacak heyecanı… Rilke’nin fısıldadığı gibi; “Şimdi dünyada nerede […]

Günce’ye Mektuplar 2

Evreni kurcalayan en önemli sezgi düşlerinin rengiydi kuşkusuz…

Hangi sözcüğü yuvarlasan, durup umudu yeşertecekmiş gibi…

Zihin dünyamızı allak bullak eden bir cümle kursan…

Öğrendiğimiz her şeyi ve hatırladıklarımızı temelden değiştirecekmiş gibi…

Belki sırf bu yüzden, her çocuğun mutlulukla bir veya birkaç bağı olmalı… 

Yaşamı adımlayacak heyecanı…

Rilke’nin fısıldadığı gibi;

“Şimdi dünyada nerede biri yürüyorsa

Sebepsiz, dünyada, yürüyorsa

Bana gidiyor…”[i]

Bizi geleceğe sarmalayan şey neydi sahi?

Geçmişe ya da belleğe…

Bu çağ bugünü tanımlayamıyor…

Adaleti, duyguyu ve yaşama sevincini

Sanal gündemlere sıkışan kolaycılığı tanımlayamıyor…

Ama yine de çocuk olmak, algıların dışında, telaşlı bir süzgeçle geleceği yoklamak…

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF’in yayınladığı rapora göre, “COVID-19 krizi yoksulluğun artmasına yol açabileceği için, haneler hayatta kalmak amacıyla her türlü yönteme başvurabilir ve bu da çocuk işçiliğinde bir artışı beraberinde getirebilir. Bazı çalışmalar, belirli ülkelerdeki yoksulluk oranlarında yüzde 1’lik artışın, çocuk işçiliğinde en az yüzde 0,7’lik bir artışa yol açtığını göstermektedir…”  

Bu çağ çocukluğumuzu öteliyor Günce

Düşlerini, geçmişi ve geleceği…

Dün gibiydi, tebessümünden yeni yeni anlamlar çıkarıp, umutla güneşi selamladığım o heceler…

Aynı tebessüme sığınıp bir çark gibi işliyordu.

İçine doğduğun boyutun hangi anıyla bağ kurduğunu sorduğum gün

Hangi masalın, hangi karakteriyle yollarının nerede kesiştiğini…

Bu çağ yıkıcı bir çağ!

Sanal atıkların kümelendiği, gerçeğin canlıdan nemalandığı bir çağ…

Dün gibiydi, tebessümünden yeni yeni anlamlar çıkarıp, umutla güneşi selamladığım o heceler…

Aynı tebessüme sığınıp bir çark gibi işliyordu.

Bakışın, gezegenleri yoklayan düşlerin…

Eluard’ın yazdığı gibi;  
 “İnsanlarda tek güzel kanun,
suyu ışık yapmaları,
düşü gerçek yapmaları…”[ii] 

Belki en büyük engel, sınırlanmış gerçeklikle aynı boyutta olmak…

Görkemli hiçlik ya da sihrini yitiren alaşım…

Hiç biri o gelecekle ilgili kaygılar kadar zihnimi kurcalamıyor,

Çünkü susuşlarına takılıyorum en çok, derinleşen bakışlarına

Çağ yıkıcı bir çağ ama sen, umudunu masalların ötesine taşı…

Zamanı yuvarla

Renkleri karıştırmayı unutma, gökkuşağını kovalamayı…

“Çimenler örtüyor şimdi
nedenleri ve yaşananları.
Birileri yattığı yerden
ağzı açık bakıyor bulutlara…”[iii]

Kayıpla yaşamayı öğrenmenin zamanı değil ancak ritme dokunmanın tam zamanı…

Sürdürülen bir hayatı sorgulamanın, anlamın ve anlamlandırmanın…

Bizi geleceğe öteleyen şey neydi acaba?

Geçmişe ya da belleğe…

Bunu hangimiz sormuştu Günce?

Gidişleri ve kalanları hangimiz kurcaladı?

İnsan gidişleri saymamalı kızım,

Çünkü en derin acılar hazırlıklıdır, en derin yenilgiler de

Ama geçmişe takılan her söz pişmanlıktır


[i] Ciddi Saat, Rainer Maria Rilke, Çeviri : Behçet Necatigil

[ii] Asıl Adalet, Paul Eluard, Çeviren : A. Kadir
[iii] Bitiş Ve Başlangıç, Wislawa Szymborska, Çeviri: Özkan Mert  
Exit mobile version