Türkiye doğumlu Suriyeli bebek sayısı artıyor!
29 Nisan 2011 tarihinde 252 kişilik bir grupla başlayan Suriye’den Türkiye’ye kaçışların bugün geldiği noktada oluşan milyonlarca sığınmacı, statüleri ve toplum içindeki trafikleri nedeniyle, Hatay’dan İstanbul’a tartışma konusu olmayı sürdürüyor.
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi-HUGO ile İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi-IGAM işbirliğinde gerçekleşen Suriyeliler Barometresi 2017 Çalışma-sı’na göre; Türkiye’deki Suriyelilerin sayısı 2011 sonunda (2012’de) 14.237’ye, 2013’te 224.665’e, 2014’te 1.519.286’ya, 2015’te 2.503.549’a, 2016 sonunda ise 2.834.441’e ulaşırken, Türkiye’ye gelenler içinde başka ülkelere gidenler olsa da, 9 Kasım 2017 itibari ile sadece “geçici koruma” verilen Suriyelilerin sayısı 3.303.113’e ulaşmış durumda. 2017 itibariyle, Ocak-Kasım aylarında Suriyelilerin sayısındaki yaşanan artış ise 468.672’dir.
Prof. Dr. M. Murat Erdoğan’ın önderliğinde gerçekleşen ve Hatay’ı da içine alan araştırma sonucuna göre, kayıtlama ve geçici koruma statüsü işlemleri yoğun olarak devam ediyor. Son dönemde yeni doğanlar ve henüz kayıtlanmamış olanların kayıt altına alınma süreci devam ederken, günde ortalama 1.250-1.500 arasında yeni kayıt yapılıyor. Kayıtlı olmadıkları için sisteme yeni girenlerin sayısının 2018’de azalması bekleniyor. Kayıtlama devam ederken, GİGM ve BMMYK işbirliğinde kayıtların güncellenmesi de devam ediyor. Güncelleme ve yeni kayıtlamalar sonrasında beklenen, Türkiye’deki Suriyelilerin sayının 3 ile 3,5 milyon arasında netleşmesi yönünde.
-ARTAN DOĞUMLAR-
Önemli rakamsal oranları da içeren araştırma sonuçlarının ortaya koyduğu en net detaylardan biri, Türkiye’deki sayıları artık ortalama bir Avrupa ülkesi nüfusuna ulaşan Suriyelilerin doğal artışının devam ediyor olması! Kasım 2017’ye kadar 295 bini aşan Türkiye doğumlu Suriyeli bebek sayısı, 2017’de günde ortalama 306 doğum ile devam ediyor. Yani, Suriyelilerin kalıcılık eğilimleri ve ortak yaşamın kaçınılmazlığı her geçen gün kendisini daha yoğun hissettiriyor.
-EN KAPSAMLISI-
Bugüne kadar Türkiye’deki Suriyeliler konusunda yapılmış en kapsamlı ve daha da önemlisi, kamuoyu ile bütün ayrıntılarının paylaşıldığı alan çalışmalarından birisi olan SB-2017 Araştırması, Hatay’ın da içinde olduğu 26 ilde 2.089 T.C. Vatandaşı ile “kişi bazlı”, 11 ilde, 348’i kamplarda ve 887’si ise kamp dışında yaşayan 1.235 Suriyeli aile ile “hane bazlı” olarak gerçekleştirildi.
-ELEŞTİRİ–
Prof. Dr. M. Murat Erdoğan tarafından kamuoyuyla paylaşılan SB-2017 Çalışması, çalışmayı yapan ekibin 2014’ten bu yana öngördüğü üzere, Türkiye nüfusunun % 4’ünü aşan sayıda Suriyelinin Türkiye için geçici değil, artık kalıcı bir husus olacağından hareket ediyor. Bu anlamda ortaya koyduğu bulguları politika önerilerine dönüştürerek uyum politikalarına katkı sağlamayı da hedefliyor. Bunu yaparken de oldukça net bir eleştiriyi gündeme taşıyor.
Araştırma, toplamda 3.7 milyonu aşan sığınmacı nüfusunun Türkiye’ye etkilerinin yeterince ciddiye alınmadığı yönünde bir tespiti ortaya koyarken, kapsamlı ve stratejik bir ‘göç yönetimi’ yerine, geçicilik üzerine bina edilen politikalarla günün kurtarılması yaklaşımının ciddi sorunlar yaratma riski taşıdığına işaret ediyor.
-KENT MÜLTECİLERİ-
Araştırmanın netleştirdiği bir diğer durum ise… Suriyeliler, sadece kamp ya da sınırdaki Hatay, Kilis, Şanlıurfa, Gaziantep illerinin bir konusu değil; İstanbul’un da, Bursa’nın da, Konya’nın da bir konusudur. Türkiye’nin Artvin’inden Edirne’sine, Antalya’sından Kars’ına her yerinde artık Suriyeliler yaşamaktadır. Hayatın her alanı, siyasi kararları beklemeden, kendi gerçekliğini yaşamaktadır. Öyle ki, bugün itibariyle, 10 bin civarındaki kayıtlı olmak üzere, 800 bin ile 1 milyon arası geçici koruma altındaki Suriyeli çalışma hayatına katılmış durumda, Suriyeliler tarafından kurulan şirket sayısı ise 10 bin rakamını aşmış durumda. Türkiye’de, 2017’de, her gün ortalama 306 Suriyeli bebek dünyaya gelirken, bu doğanlara ölenler de eklenmiştir, ki son 6 yılda yaklaşık 10 bin Suriyeli Türkiye’de ölürken, ölenlerin bir kısmı Türkiye’ye bir kısmı ise Suriye’ye gömülmüştür.
-VATANDAŞLIK-
Araştırma’nın en dikkati çeken kısmı, Suriyelilerin ne kadarının ‘vatandaşlık’ aldığı ve durumun bugün itibariyle ne durumda olduğu… Bu konuda ortaya konan tablo ve değerlendirme ise şöyle:
“Türkiye’deki Suriyelilerin içinde ‘nitelikli’ olan ve Türkiye’ye katkısını olan kişilerin vatandaşlığa alınmasına yönelik bir politika Temmuz 2017’den beri uygulanmaktadır. Ancak burada 3 önemli sorun ile karşılaşılmıştır: 1. Suriyeliler içinden yeterince ‘nitelikli’ kişilerin bulunamaması, bu nedenle ancak 12 bin kişinin tespit edilmesi ve aileleri ile bu sayının ancak 50 bin civarında kalması… 2. Suriyeliler içindeki kendilerine vatandaşlık verilmesi planlanan niteliklilerin, ya halen Türkiye’de sahip oldukları avantajları kaybetmemek ya da üçüncü bir ülkeye gitme ihtimallerini ortadan kaldırmamak için vatandaşlığa mesafeli bakmaları… 3. Türk toplumundan bu konuda gelen yoğun itiraz… Bütün bunlar nedeniyle, Suriyeliler içinden Kasım 2017’ye kadar vatandaşlık verilenlerin sayısı 38 binde kalmıştır. Önümüzdeki dönemde de bu konuda çalışmalar devam edecek görünmek-tedir. Ancak özellikle toplumdan gelen yüksek itirazlar nedeniyle bu politikanın kitlesel vatandaşlığa alma değil, istisnai şekilde yürütüleceği tahmin edilebilir.”
–HATAY’IN DURUMU!-
Eldeki tablonun Hatay ayağında durup da ‘biz ne durumdayız’ diye soran ve bu şekilde ‘daha ne kadar gidebiliriz’ diye ekleyen oldukça fazla insan var. Araştırma sonuçlarının uzağında kalıp bu duruma ayrı bir bakış katmaya çalışanların gördüğü ise çok da umut vermiyor. Zira Hatay, 2011’de başlayan sürecin hem ekonomik hem de toplumsal boyutunda ciddi zararları olan illerin başında geliyor. Ancak bu zararlar ne istendiği ve beklendiği gibi tazmin edilebildi ne de buna dair çözümlerin masaya yatırılması sağlanabildi. Kent yönetiminin, yüz binlerce Suriyeli sığınmacıyı ‘bir gün nasılsa giderler’ mantığında ‘özgür’ ve ‘denetimsiz’ bırakması ise beklentilerin ucunda asılı kalan soruların artmasına ve sorunların derinleşmesine neden oldu.
Bir vatandaşın bu konudaki yorumu da buna dair:
“Herkes, ‘bir gün giderler’ dedi ama… Artık görüldü ki, gidecekler çok az. Kalacaklar ise çok fazla. Bu ise, birlikte yaşamanın sırrını çözmemiz gerektiğini hatırlatıyor bizlere. Peki, denetim ve kontrol nasıl işliyor, belli mi? Arapça tabelaları indirdik, sonuç ne oldu? Her şeyi çözdük mü? Tabelaları Türkçe yaptık ve ekonomi içindeki bu kalabalığın kayıt dışılığını hallettik mi? Günü kurtarmak değil, ama toplumun hassasiyetlerini pansuman etmek gerekiyor. Ama şu ana kadar yapılanlar da pansuman konusunda çok da iyi olmadığımızı net bir şekilde gösterdi. Göstermedi mi?”
-SONUÇ-
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi-HUGO ile İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi-IGAM işbirliğinde gerçekleşen Suriyeliler Barometresi 2017 Çalışması’ndan bağımsız bu son ‘Hatay’ başlığında ortaya konanlar, ‘Suriyeli Sığınmacı’ diye ifade edilenin artık ‘kalıcı’ bir ‘sorun’ bağlamında ele alınmasını zorunlu kılıyor. Ve bu zorunluluk, kent içindeki karar organlarının daha sık bir araya gelmesini ve ‘uyum sürecini, ama her başlıkta muhafaza etmenin yollarını aramasını bekliyor. Tamer Yazar