Güven…

Duyduklarımız, gördüklerimiz ve yaşadıklarımız nedeniyle bazı kuralları hatırlatma gereğini duyuyoruz.                   Güven; insan yaşamında en önemli olan bir duygudur.                   Eğer bu duygu kaybolursa, yani güvenin yerine güvensizlik duygusu ortaya çıkarsa, karşısındakinin her hareketi sorgulanmaya, attığı ve atacağı her adım şüpheyle karşılanmaya başlar. Böylece güvensizlik duygusu had safhaya çıkar. Bu nedenle de güven duygusunu kaybetmemek […]

Duyduklarımız, gördüklerimiz ve yaşadıklarımız nedeniyle bazı kuralları hatırlatma gereğini duyuyoruz.

                  Güven; insan yaşamında en önemli olan bir duygudur.

                  Eğer bu duygu kaybolursa, yani güvenin yerine güvensizlik duygusu ortaya çıkarsa, karşısındakinin her hareketi sorgulanmaya, attığı ve atacağı her adım şüpheyle karşılanmaya başlar. Böylece güvensizlik duygusu had safhaya çıkar. Bu nedenle de güven duygusunu kaybetmemek ve güvensizlik duygusunun ortaya çıkmasına neden olacak tutum ve davranış içinde olmamak gerekir.

                  Bu konuda bazı örnekleri hatırlamak ve neredeyse atasözü niteliğini almış olan kuralları bir kez daha gözler önüne serme gereğini duyuyoruz.

                  Dün ak dediğine bugün kara diyene hiçbir şekilde güven duyulmaz.

                  Sözlerini, fikirlerini, aldığı kararları eleştirenlere karşı uygun bir dille cevap verme yerine, ağır sözler söylemek, hakarete varan dil kullanmak, aileden başlamak üzere her kesimde birlik ve bütünlüğü bozacak tutum ve davranış içine girmek suretiyle yanıt vermeye kalkışanlara hiçbir şekilde güvenilmez.

                  Bunlar insan yaşamında vazgeçilmesi mümkün olmayan, başka bir anlatımla hayatın olmazsa olmazları arasında yer alan en önemli kurallardır.

                  Bunun içinde ağızdan çıkanı kulak duymalı, iyice düşünüp, ölçüp, biçip tarttıktan sonra konuşmalıdır.

                  Şöyle bir etrafımıza bakalım: Önce kendimizden başlayarak ailemize, sokağımıza, caddemize, mahallemize, bölgemize, ülkemize ve sonrada dünya ülkelerine bir göz gezdirelim.

                  Acaba güven duyulan, dün ak dediğine bugün kara demeyen, kırıcı, bölücü sözler söylemeyen bireyler mi yoksa bunun aksine bir tutum izleyenler mi aranıyor?

                  Buna verilecek yanıta göre kendimize bir çeki düzen vermek,  adımlarımızı buna göre atmak, kararlarımızı bu doğrultuda almak ve böylece de toplum içerisinde saygın ve etkin bir yer edinme yoluna gitmek gerektiğinin daha doğru olacağı kanısındayız.

                    Böyle yapıldığı takdirde, yerimiz ve konumumuz nerede olursa olsun, aranan, özlenen, istenen ve beklenen bir kişi olarak kendine güven duyulan bir birey olma imkânını elde ederiz.

                  Bunun aksine bir yol izlendiği takdirde, hiçbir zaman gönül rızası ile güven duyulan bir konumda olunamayacağını anlamak ve bilmek gerekir.  

                  Dünyanın neresinde olursak olalım, bu kuralın değişmez bir biçimde geçerli olduğunu göreceğiz ve anlayacağız.

                  Dünyanın her yerinde güven duygusu ön plana çıkar ve kendine güven duyulan kişiler aranır ve bulunmaya çalışılır. O’nun etrafında toplanılır, sözlerine, kararlarına, tavırlarına, attığı adımlara huzur içerisinde uyulur.

                  Şimdi kendi kendimize de şöyle bir soruyu sorabiliriz. Acaba bu kurallara uyan ve bu kurallar doğrultusunda kararlar veren, adımlar atan kişiler çoğunlukta mı?

                  Bunun yanıtını biz vermeyeceğiz. Yanıtını sizler vereceksiniz.

                  Eğer bir toplumda, bireyden başlayarak toplumun tüm katmanlarında bu kurallara uyan ve kendine güven duyulan kişi ya da kişiler çoğunlukta ise, o ülkede huzur, mutluluk, barış, sevgi ve saygı büyük ölçüde varlığını sürdürür.

                  Böyle olunca da o alanda kara bulutlar yerini aydınlık ve güneşli bir havaya bırakır.

                  Eğer aksine bir yanıt verilecek ise,  tablo bunun tamamen tersi olur, güvensizlik,  umutsuzluk, sevgisizlik, saygısızlık duyguları havada uçuşmaya başlar.

                  İşte buna tipik bir örnek:

                  Kendisine, sözlerine, kararlarına, attığı adımlara güvenilen bir kişi olan Uğur Mumcu bundan 29 yıl önce, 24 Ocak 1993 tarihinde hain bir suikast sonucu aramızdan ayrılmıştı. O’nu katledenleri lanetle anıyor ve nur içinde yat Uğur Mumcu; ilkelerinle güven duyulan kişiliğinle daima aranacak ve anılacaksın diyoruz.

                  Bunları hatırdan uzak tutmamak suretiyle kendimize bir yol haritası çizerek, güven duyulan biri olmak ve bize güvenenleri de mutlu ve huzurlu bir limana götürme imkânına sahip olacağımızı unutmayalım…

                                                                            nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version