Düşman kuvvetlerinin Ankara yakınlarına geldiği bir ortamda, ülkenin içinde bulunduğu duruma da şöyle bir bakalım:
Ülke padişahlıkla, yani tek adam anlayışı ile yönetiliyordu.
Ulus ve vatandaşlık anlayışı yerine ümmet ve kul anlayışı hakimdi.
İşte böylesi bir ortamda 30 Ağustos’un gerçekleşebilmesi için hâkimiyetin kayıtsız şartsız ulusta olduğu ilkesi ile hareket eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşları, başkumandanlık savaşında önce millet meclisini toplamak ve ondan yetki almak için gerekenleri yapmışlardı.
Bunun sonucu olarakta başkumandanlık meydan muharebesinden başarı ile çıkılmış ve o tarihe kadar padişahlıkla yönetilen ülkemiz adım adım demokrasiye geçme becerisini göstermiştir.
Bu nedenledir ki, kısa sürede Türkiye dünya ülkeleri arasında etkin ve saygın bir yer edinmiş ve her geçen yıl bu saygınlığını da arttırma yoluna gitti.
Bu gerçekleri göz önünde tuttuğumuzda nereden nereye geldiğimizi ve neleri yapma başarısı gösterdiğimizi bilmek, anlamak ve dünya durdukça daha ileriye ve çağdaşlığa gitmek suretiyle belirlenen kuralları uygulama yoluna gidilmiş idi.
Meydan muharebesinin öncesinde Atatürk isteseydi tek adam olarak hareket eder ve gerekli gördüğü adımları atabilirdi.
Ama bunu yapmadı.
Meclisten yetki istedi.
Bu yetkiyi almakta kolay olmadı. Ama sonunda meclisin verdiği yetki doğrultusunda hareket ederek başarıya ulaştı.
Bu nedenle 30 Ağustos’un değerini bilmek ve ona göre de hareket etmek gerekir.
Eğer kalbinde demokrasi sevgi ve anlayışı olmasa idi.
Eğer Cumhuriyet rejimine inanmamış olsa idi.
Eğer hâkimiyetin kayıtsız şartsız ulusta olduğu ilkesini benimsemiş, özümsememiş olsa idi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşları başarıya ulaşamazlar ve amaçladıkları hedefleri elde edemezlerdi.
Bugün büyük bayram 30 Ağustos’un 100. Yılını idrak ediyoruz.
Bu bayram dünya durdukça kutlanacak ve örnek almak isteyenlere de yol gösterici olacaktır.
Bu nedenle 30 Ağustos’un değerini bilmek ve ona göre gereken adımları atmanın zorunlu olduğunu anlamak ve o doğrultuda hareket etmeliyiz.
Bu nedenle bize bu bayramı kazandıran ve armağan edenlere şükran ve minnet duygularımızı bir kez daha belirtiyoruz.
Eğer o büyük insan ve dava arkadaşları olmasa ve inandıkları doğruları uygulamaya geçirme yolunda sağlam adımlar ve temeller atmasa idiler bugünlere gelinmesi oldukça zor ve hatta imkânsız olabilirdi.
Nice 30 Ağustoslara ve nice 100. Yıllara diyerek zafer bayramımızı kutluyoruz…
nabiinal@hotmail.com