Bazı insanlar, kendilerine bir haksızlık yapılmasını, hakkının yenmesini ve hak etmedikleri bir davranış veya sözü kabul etmez, karşılarındaki her kim ise hemen cevabını verirler. Ve varsa bir haksızlığı anında gidermek üzere harekete geçerler. Bu yapıda olan kişiler alttan almazlar, “ayıptır demezler, hakkımı ararsam karşımdakini üzerim veya kırılır, bana küser veya kızar” diye susmaz. İçlerine atıp kendi kendilerini yemek üzere strese fırsat vermezler.
İnsanların bazısı ise, kendisine yapılan bir haksızlığı, yersiz bir sözü, bir iftirayı, göz göre de olsa hakkının gasp edilişini karşılık vermeden sessizce karşılar, cevap vermeye ve hakkını aramaya cesaret edemezler.
Bazısı ayıptır der, haksızlığı yapan bir büyüğü de ise sineye çeker ve terbiyesizlik, saygısızlık diyerek susar.
Karşısındakini üzmeme ve kırmama uğruna, uğradığı haksızlığı içine atar. Ancak zaman içinde bu hak aramayışını kendine dert edinir, keşkelerle hayıflanır ve uykuları da kaçmaya başlar.
İş işten geçeceği için de artık yapacağı bir şey kalmayacağından, çekmekte olduğu stresin etkisi zamanla örneğin depresyon veya psikoz gibi psikolojik veya ülser, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, kalp damar hastalığı veya çok nadir de olsa kanser gibi organik bir hastalığa dönüşebilmektedir.
Gerçekte ise böylesi bir davranış, hem sağlık yönünden hem de Kur’an’a göre doğru değildir.
Kur’an’a baktığımızda ilk grup insan, Bakara-178 ve Nisa-89. ayetlerle önerilen prensibe uygun hareket etmiş, yani kısas anlayışına uygun olarak davranmıştır.
Bakara-178. Ey iman edenler! Masumları kasıtlı olarak öldürmede size adalet üzere karşılık vermek /kısas farz kılındı. Özgür kişiye karşı özgür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın. Ama öldüren, öldürülenin varsa kardeşi veya en yakınları tarafından bağışlanırsa, uygun görülen diyeti de güzelce ödemesi gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bu açıklamalara rağmen, her kim sınırı aşar ve onlara uymazsa onu acı bir azap beklemektedir.
Nisa-89…..Düşmanlıklarına devam eder ve size saldırırlarsa, siz de onlara saldırın, yakalayın ve cezalandırın (döveni dövün, öldüreni öldürün). Ve onlarla sırdaş dostluk ve içten bir yardımlaşmaya girmeyin.
Zaten Hz. Muhammed’in girişmek zorunda kaldığı bütün savaşları saldırı değil, birer savunma savaşı olmuştur. Bu duruma göre, hak aramak ve aynısı ile karşılık vermek, her biri birer ibad etme /kulluğu ifade etme olan ve Kur’an’da 440 sayıda belirlemiş olduğum ve hepsini ayetlerine göre “KUR’AN VE SON İSLAM” isimli kitapta toplamış olduğu Muhkem /değişmez ana ve farz kurallardan biri olmaktadır.
Ancak uğranılan bir haksızlığa verilecek karşılığın aynısı olması ve aşırıya gidilmemesi uyarısı da yapılmaktadır.
Nahl-126. Ve yine herhangi bir konuda olur da tartışma olur, saldırıya uğrar ve bir ceza ile karşılık verme durumu olursa, Sana uygulananın aynısıyla karşılık ver ve aşırıya gitme. Fakat sabreder ve uygun görüp affedersen, elbette bu sabredenler için daha iyidir /daha hayırlıdır.
Fatiha-7. Ayette “Sıratan Müstakiym” ifadesi ile tanımlanan her iş ve konuyu “orta düzeyde”, diğer bir ifade ile “itidal üzere”, ifrat veya tefrite sağmadan yapın uyarısı yapılmıştır. Bu uyarıya, haddini aşmama, saygıdan sapmamayı da ekleyebiliriz.
Dikkatedilirse, yapılan haksızlığa sabredilmesi ve affedilecek düzeyde ise affedilmesi üzerinde, ayrıca Şura-43. ayette de durulmakta ve önerilen bu yöntemi uygulamak için olgunluk seviyesine ulaşmanın oldukça zor ve her kişinin harcı olmayacağı da vurgulanmaktadır.
Şura-43. Fakat böylesi haksız saldırılara sabretmek ve bağışlamak, şüphesiz en zor ve çok üstün bir davranıştır.
Kaldı ki, haksızlık yapmış olanın da yapılacak bir affetme davranışını takdir edecek ve kıymetini bilecek düzeyde olması da gerekmektedir. İşte bu nedenle Şura-41. ayette, af etmese de hak arayanın bu davranışından dolayı kınanmayacağı ve cezalandırılmayacağına dikkat çekilmektedir.
Şura-41. Şüpheniz de olmasın ki,haksızlığa uğrayıp haklarını arayan, kendini savunmak için direnen ve hakkını ezdirmeyenler kınanmazlar ve cezalandırılmazlar.
Hatta, haksızlığa uğrayanın, bu konuyu başka kişilerle konuşması ve dedikodu gibi yaymasına da hoş bakılacağına Nisa-148. ayette açıkça değinilmektedir.
Nisa-148. Ve şunu bilin ki, Allah bir olumsuzluğun /kötülüğün açıkça konuşulmasından /dedikodu malzemesi yapılmasından hoşlanmaz. Bundan dolayı haksızlığa /zulme uğrayanların sözleri hariç. Allah işiten ve her şeyi bilendir.
Keşke uğranılan bir haksızlığı af edebilecek seviyede olabilsek! Çünkü Maide-45. ayette, böylesi bir affı yapmanın, af edenin günahlarından silinmeyi sağlayacağı, diğer bir ifade ile bir nevi günah kefareti sayılacağı vurgulanmaktadır.
Maide-45. ÖrneğinTevrat‘ta Yahudilere; “cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralanana yara” şeklinde, kısası /aynısı ile karşılık vermeyi buyurduk. Kim kısas hakkından vazgeçerse, günahları için bir nevi kefaret ödemiş gibi olur. Ve her kim Allah’ın indirdiği buyrukları doğrultusunda karar vermezse onlar artık zalimlerden olmuş demektir.
Hak arama çok önemli ki, Kur’an’da kesin bir ibad etme ve ibadet etme /kulluğu ifade etme hükmü olarak belirtilmiş ve mutlaka konuşulması üzerinde durulmuştur.
Çünkü İsra-53. ayete göre, bir şekilde haksızlığa uğrayan kişi, olur da hakkını aramaz ve sineye çekerse, sürekli olumsuz bir düşünceye saplanacak ve bu durumu, pusuda beklemekte olan şeytana koz olabilecektir.
İsra-53. Ya Muhammed! Kullarıma söyle: Birbirleri ile konuşurken sözlerine dikkat etsinler ve en güzel biçimde /hak gasp etmeden, hakaret edip gururu incitmeden, fakat hakkını ezdirmeden ve haksızlık edene gereğini de esirgemeden konuşup tartışsınlar. Yoksa şeytan, oluşacak olumsuz düşüncelerini kışkırtıp aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın pusuda bekleyen apaçık bir düşmanıdır.
Kur’an’da birçok ayette, yardımlaşılacaksa iyilikte, salih ameller /faydalı işler gerçekleştirmede ve takvada yardımlaşılması istenmektedir. Bu öneriler nasıl önemliyse ve uyulması istenmekte ise, hak aramada ve varsa herhangi bir haksızlığı gidermede de yardımlaşma üzerinde durulmaktadır.
Şura-39. Herhangi birhaksızlığı görünce de, o haksızlığı gidermek için yardımlaşırlar.
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR” ve “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”
YORUMLAR