Aralarında Antakya Kadın Dayanışması’nın da yer aldığı 152 kadın örgütünden ortak açıklama
Aralarından Antakya Kadın Dayanışması’nın da yer aldığı Türkiye’de kadın mücadelesi alanında faaliyet yürüten 152 kadın örgütü ortak bir açıklama yayınladı. “Haklarımızdan da mücadelemizden de vazgeçmeyeceğiz” mesajını verdi, iktidarın kadın haklarını yasalardan budamasına karşı olduklarını bildirdi, siyasi parti ve STK’lara da çağrı yaptı.
AKP iktidarının çıkardığı yasalarla kadın lehine olan ne varsa budayarak, haklarını ellerinden almaya çalıştığını savunan kadın örgütleri, “haklarımızdan da mücadelemizden de vazgeçmeyeceğiz” dedi. Hükümetin kadınların hakları için mücadele edenleri hedef göstermesine de tepki gösterilen açıklamada, siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerine de bir çağrı yapıldı.
“Kadınların eşitlik, özgürlük ve insan onuruna yakışır yaşam şartlarına sahip olma mücadelesi yüzyıllardır sürüyor. Bu topraklarda yaşayan kadınlar olarak, mücadelemiz ve dayanışmamız sayesinde eşitlik yönünde siyasal ve toplumsal değişimi sağlayacak anayasal ve yasal reformların gerçekleşmesini ve ilgili mekanizmaların kurulmasını sağladık” denilen açıklamada kronolojik olarak kadın mücadelesine ilişkin önemli tarihler şöyle hatırlatıldı: 1841- Kadı önünde evlenme hakkı; 1845- Köle-cariye satın alma yasağı; 1856- Kızlara mirastan hak verilmesi; 1860’lar- Kızlar için rüştiye (ortaokul) mektebi, ilköğretimde eşitlik, kız öğretmen okullarının açılması; 1917- İslam hukukunda ilk aile düzenlemesi ile evlenme ve boşanmanın kayıt altına alınması; 1926- Medeni Kanun; 1930 ve 1934- Seçme ve seçilme hakkı; 1985- BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) imzalanması; 1990, 1991- Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın kurulması; 1998- Kadına karşı şiddetle ilgili ilk özel yasa olarak Ailenin Korunmasına Dair Kanun (4320); 2001, 2004, 2010 Anayasanın eşitlik (10) ve aile (41) maddelerinde yapıcı yönde değişiklikler; 2002- Aile reisliğini kaldırıp eşlere eşit haklar getiren yeni Medeni Kanun; 2004- TBM
M’de Töre ve Namus Cinayetleri, Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddet Araştırma Komisyonu kurulması; 2005- Kadın ve çocuklara karşı suçlarda etkili cezalar getiren yeni Türk Ceza Kanunu; 2009- TBMM’de Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun kurulması; 2011 ve 2015 – Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin (İstanbul Sözleşmesi) imzalanması ve Türkiye’nin dünyada imzalayan ilk ülke olarak örnek oluşturması; Türkiyeli kadınların mücadelesi sayesinde, sözleşmenin izlenmesi ile ilgili kurul olan GREVİO’nun başkanlığına 2015 yılında Türkiye’den bir kadının seçilmesi; 2012- Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun (6284); 2013- Devletin ve belediyelerin kadına karşı şiddeti önlemek üzere sığınaklar açmasını sağlamak konusundaki kazanımlara ek olarak tüm illerde en az bir Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi’nin (ŞÖNİM) kurulması.”
En temel haklar bile tehdit altında …
“Her kesimden kadının, etnisite, sınıf, dini inanç, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, dil, engellilik, yaşlılık, sığınmacı/mülteci gibi farklı kimliklerini kapsayan hukuki ve fiili eşitliğin sağlanmasının, toplumsal bir sorumluluk ve devletin yükümlülüğü olarak kabul edilmesi yolunda önemli mesafeler aldık. Devletin, ulusal ve yerel eylem planları oluşturmasını sağladık” denilen açıklamada, Türkiye’deki mevcut ortamda gelinen son noktada ise kadınların en temel haklarının dahi tehdit altında olduğu belirtilerek şöyle devam edildi: “Ancak bugün, ulusal ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış en temel yasal haklarımız ve kurumlarımız ciddi bir tehdit altındadır. Bunun en son örneği, kadınlarla ilgili tek bakanlığın adının önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirilerek işlevsizleştirilmesi ve ardından da Çalışma Bakanlığı’na bağlanmasıdır. Yıllardır, kadınların yasal ve kurumsal kazanımlarına karşı siyasi iktidar içinden ve dışından yürütülen kampanyalar, TBMM Boşanma Komisyonu Taslak Raporu ile adeta fiili bir hükümet programına dönüşmüş idi. Bu rapor ile çocuk yaşta zorla evliliklerin teşviki, çocuk istismarcılarına af, tecavüzcü ile evlendirme, kadının ev içi emeğinden kaynaklanan miras hakkını elinden alma, erkeklerin boşanmasını kolaylaştırma, boşanmak isteyen kadını ise (nafakasını evlilik süresine bağlayarak nafakasız bırakma tehdidi ve ‘aile arabulucuları’ gibi yöntemlerle) boşanmaktan vazgeçirme; şiddete karşı devlet korumasını belge sunma şartına bağlama gibi düzenlemelerin önü açılmak isteniyordu.”
Kadın lehine maddeler budandı …
Yasalarda kadınlar lehine olan tüm maddelerin, siyasi iktidar tarafından budandığının, kadının hakları için mücadele edenlerin de hedef gösterildiğini belirten kadın örgütleri açıklamasının devamında şunlara yer verildi: “Yasalarda kadınlar lehine olabilecek her ne varsa bunları budama girişimleri bugün hızla yasaların tamamen kaldırılması taleplerine dönüşmüştür. ‘Aile reisliği geri getirilsin’, ‘çocukların velayeti babaya verilsin’, ‘ev içi emek nedeniyle evlilik içinde edinilen malların eşit paylaşımından vazgeçilsin’, ‘kadına karşı şiddetle ilgili 6284 sayılı yasa tamamen kaldırılsın’, ‘Avrupa Konseyi’nin şiddetle ilgili sözleşmesinden Türkiye imzasını çeksin’ gibi talepler yaygınlaştırılmaya başlandı. Daha da ötesi, bu taleplerin gerçekleştirilmesinin önünde engel olarak görülen kadın örgütleri de açıkça hedef olarak gösterilmektedir.”
“Söz konusu bu sürece karşı biz aşağıda imzası bulunan kadın örgütleri/grupları, mücadelelerle kazandığımız haklarımızdan, eşitlik ve özgürlük talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz ve cinsiyet ayrımcılığını pekiştiren her türlü söylem, siyasi pratik ve uygulamanın karşısında duracak ve sorumluları teşhir edeceğiz” ifadelerini kullanan kadınlar, açıklamalarını, siyasi partilere ve demokratik kitle örgütlerine yaptıkları şu çağrıyla sonlandırdı: “Kendi hayatlarımız hakkında karar verme yetkisine sahip olan özgür ve eşit bireyler olarak, emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerinde kurulmak istenen tüm tahakküm biçimlerine karşı çıkmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin tüm siyasetçilerini, siyasi partilerini ve sivil toplum bileşenlerini siyasal/toplumsal sorumluluk almaya ve kadınları eşit yurttaşlar olmaktan çıkarmak, kadınların emeğini sömürmek ve kadınları güçsüzleştirmek isteyen söylem ve politikalara karşı çıkmaya ve kadın örgütleriyle dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz.
Biz kadınlar, Türkiye’nin tarih boyunca değişen erkek egemen yapılarına her zaman karşı durduğumuz gibi, bugün de karşı duracağız. Biz kadınlar, binlerce yıllık ortak mücadele tarihimizin bize kazandırdığı bilgi, deneyim ve dayanışma ile diyoruz ki ‘haklarımızdan da mücadelemizden de vazgeçmeyeceğiz!” -Mehmet ÖZGÜN-