Halklara Mal Olan Aydınlar Unutulmaz

“Güldürmek istiyorum insanları Hep güldürmek Bu sevda başka sevda canım” Aziz Nesin Yaşamıyla, aydın duruşuyla, duyarlılığıyla ve yazdıklarıyla ülkemizin yetiştirdiği örnek aydınlarımızdan olan Aziz Nesin 20 Aralık 1915 tarihinde İstanbul Heybeliada’da doğmuş, 6 Temmuz 1995 tarihinde Alaçatı’da bir söyleşi sırasında kalp krizi nedeniyle yaşama veda etmiştir. Vasiyetine uyularak, kurmuş olduğu vakfın bahçesinde kimsenin bilmediği bir […]

“Güldürmek istiyorum insanları
Hep güldürmek
Bu sevda başka sevda canım” Aziz Nesin

Yaşamıyla, aydın duruşuyla, duyarlılığıyla ve yazdıklarıyla ülkemizin yetiştirdiği örnek aydınlarımızdan olan Aziz Nesin 20 Aralık 1915 tarihinde İstanbul Heybeliada’da doğmuş, 6 Temmuz 1995 tarihinde Alaçatı’da bir söyleşi sırasında kalp krizi nedeniyle yaşama veda etmiştir. Vasiyetine uyularak, kurmuş olduğu vakfın bahçesinde kimsenin bilmediği bir yerde toprağa verilmiştir.

Sendikamızın ( TYS) kurucu başkanı da olan Aziz Nesin’i,. Bizim Azizimiz’i, doğumunun 105, yitirişimizin 25. yılında saygı, sevgi ve özlemle anıyorum.

Nesin, yaşamı boyunca ürettikleriyle, ölümünden sonra da yaşamımızı aydınlatmayı sürdürmektedir.

2 Temmuz 1993 Sivas katliamından tesadüf eseri kurtulup direnç örneği veren Aziz Nesin’i anmak demokrasi savaşımı veren her insanımızın görevidir.

Aziz nesin, bir aydınlanma öncüsüdür, her yapıtı aydınlığımızın damarına eklenen zengin gıdadır.

Aziz Nesin, İlki 1976’da çıkan ve ancak birkaç yıl yayımlanabilen “Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı”nı çıkardı. 120’nin üzerinde kitap yazdı. Onun her yapıtı insanımızın panoramasını, toplumsal gerçekliğimizi yakalamıştır. İşte Zübük, Damda Deli Var, Gol Kralı, Biz Adam Olmayız, İstanbul Kazan Ben Keepçe, Kazan Töreni, Böyle Gelmiş Böyle Gitmez…. Güncelliğinden bir şey yitirmemiştir.

O; soyadı kanunu çıktığında kendine “Nesin” soyadını alacaktı, neden? Çünkü o sıralarda bu sorunun yanıtının peşindeydi. İstedi ki; hayatı boyunca “ne olduğunu” unuttuğu zamanlarda bu soyadı kendisini uyarsın, “ne olduğu”nu ona hatırlatsın.

Hep düşünmeden yana oldu. “Düşünmemiz gerekir. En az yaptığımız, yapmasını en az bildiğimiz şey: Düşünmek! Düşünmek, niçinin, niçinlerin yanıtını araştırmaktır. Bulmak, demiyorum, araştırmak diyorum. Kolay iş sanılmasın düşünmek. Zor iştir düşünmek, belki de dünyanın en zor işi, belki de değil… Bizler, salt bugün için değil, kuşaklar boyunca düşünmeye, düşündürülmeye alışmamış, alıştırılmamışız.” diyor bir konuşmasında.

1972’de varını yoğunu harcayarak, kimsesiz çocukları okutmayı amaç edinen, Nesin Vakfı’nı kurmuştur. Yaşamını, kitaplarının bütün gelirini Vakf’a ve çocuklara adamıştır. Ölümsüzlüğü aydın

kimliğiyle, yazarlığıyla, doğrunun ve adaletin yanında verdiği mücadeleyle kazanan Aziz Nesin, Mum Hala adlı yapıtında şöyle diyor: “Anadolu’yu otomobille, yaya, trenle, uçakla gezenler çok olmuştur ama benim gibi gezen var mı bilmem ki… Ben Anadolu’yu ellerimde kelepçe, süngülü ve tüfekli jandarmalarla dolaştım bir uçtan bir uca…”

Aziz Nesin’in Türk yazınındaki yeri, kuşkusuz ayrı bir yazı konusudur. Ancak unutulmaması gereken onun öykücülüğümüze yeni bir soluk getirdiğidir. Öykücülüğümüzün yakın geçmişine bir göz atacak olursak 1940-1960 döneminin Türk öykücülüğünde hem yeni açılımların yaşandığı hem de olgunluk dönemi ürünlerinin verildiği yıllar olduğunu görürüz. Bu dönemin ilk kümesinde yer alan yazarlar

toplumcu gerçekçiliğe geçiş dönemini hazırlamıştır. Toplumcu gerçekçi öykücülerin içinde yer alan Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz öykücülüğümüzün gülmece türündeki iki büyük temsilcisidir.

Birçok yazar gibi şiir yazarak yazın yaşamına giren Aziz Nesin, ilk öykü kitabını 1948 yılında yayımlamıştır. Tan gazetesinde çalıştığı yıllarda mizah yeteneğini öne çıkaran köşe yazıları ve öyküler yazar. Yıllar geçtikçe de Türk mizahının en ünlü temsilcilerinden biri olur.

Yapıtları en fazla Arapça, elliye yakın dile tercüme edilmiştir.

Aydınlığınla Yaşa Aziz Nesin!

Exit mobile version