2014 senesinde başlatılan Habib-i Neccar Camii Çevre ve Meydan Düzenlemesi Restorasyon çalışmalarının bugüne ulaşan son halini işaret edenler, ‘ortaya çıkan mucize’ için yetkililere teşekkür ediyor. Ancak, kent kimliği adına kazanılan bu alana ekli yapıların tentelerle kapatılan taş bedenlerine şikayet eklemeyi de ihmal etmiyor.
Kur’an-ı Kerim’de, Yasin Suresi’nde, bir şehir halkına, Allah’a inanmaları için gönderilen iki elçi ile daha sonra onları desteklemek için gönderilen üçüncü bir elçiden söz edilir. Halkın bu elçileri yalanlamaları üzerine, şehrin öbür ucundan koşarak gelen bir adamın onlara iman etmesi üzerine öldürülmesi ve cennetle müjdelenişi anlatılır. Birçok İslam tarihçisi ve müfessir, bu olayın Hz. İsa’nın tebliği döneminde gerçekleştiği görüşündedir. Bazı müfessirler, sözü edilen şehrin Antakya olduğu kanaatindedir. Şehrin öbür ucundan gelerek elçilere inanan ve bu yüzden şehit edilen kişi de Habib’ün Neccar’dır. Bu nedenle Habib’ün Neccar, “Sahib-i Yasin” olarak da anılmıştır.
Kutsal kitaba da giren bir ismin hikayesinde bedenleşen ve Antakya’yı bu anlamda önemli bir yere taşıyan Habib-i Neccar Camii, “Çevre ve Meydan Düzenlemesi” adı altında geçirdiği son restorasyonu ardından çevresine de hayat verdi ve harabeye dönen eski yapıların restorasyonu ile ortaya çıkanlar ise bu kent adına memnuniyet yarattı.
Ancak, zorlu ve yorucu çalışmaların ardından kiralanan dükkanların, restore edilen eski yapıların ön cephesini ve tüm görselliği neredeyse kapatan ‘tente’ çalışmaları bir çok vatandaşın ‘bu iş daha estetik yapılamaz mı’ eleştirilerine neden oldu, olmaya da devam ediyor. Beklenen ve istenen, burada iş yapan esnafı da mağdur etmeden, ancak restore edilen binaların görselliğini de kapatmadan ortak bir yol bulunması. -Tamer Yazar-