Harvard’da Hataylı, Samandağlı…

Dr. Semir Beyaz: “ABD’ye gittiğim günden itibaren, hem Türkiye’deki hem de dünyadaki bilime gönül vermiş gençlerin önünü açabilecek şeyler yapmaya çalıştım. Çünkü ben, Hatay’ın Samandağ ilçesinden, yani küçücük bir yerden geliyorum.” Bilim dünyasında ses getiren çalışmalara imza atan Dr. Semir Beyaz, Samandağlı yoksul bir ailenin çocuğu. Beyaz, Antakya Y.Acun A.L. mezunu. Daha sonra İzmir İleri […]

Dr. Semir Beyaz: “ABD’ye gittiğim günden itibaren, hem Türkiye’deki hem de dünyadaki bilime gönül vermiş gençlerin önünü açabilecek şeyler yapmaya çalıştım. Çünkü ben, Hatay’ın Samandağ ilçesinden, yani küçücük bir yerden geliyorum.”

Bilim dünyasında ses getiren çalışmalara imza atan Dr. Semir Beyaz, Samandağlı yoksul bir ailenin çocuğu. Beyaz, Antakya Y.Acun A.L. mezunu. Daha sonra İzmir İleri Teknoloji Enstitüsü Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde okudu. Şimdi ise Harvard Üniversitesi Cold Spring Harbor Laboratuvarı’nda “bağışıklık sistemi, kanser ve beslenme” konularında çalışmalar yapıyor.
Gazeteci Eser Akgül’e röportaj veren Hataylı Dr. Semir Beyaz, Türkiye’den Amerika’ya uzanan hayatı adına şunları söyledi:
“Türkiye’de çok iyi bilim insanları var. Ben Amerika’dayım, ama Türkiye’deki bilim için ne yapıyorum? Mesela buraya gelip projeler yapmaya çalışıyorum. Buradan öğrenci alıp, yetiştirmeye çalışıyorum. Bilimsel iklime bu şekilde katkı sağlıyorum. İnsanların da bunu düşünmesini isterim. Herkes, bu konuda bir şeyler yapabilir. Mesela hurafelere inanmamayı seçebilirsiniz. Bilim için sorgulamayı öğrenebilirsiniz. ‘Bilim için ne yaptım’ diyebilirsiniz. Bilime ayrılan bütçeyi sorgulayabilirsiniz ya da eğer çok paranız varsa ve yatırımcıysanız, bunu bilim için harcayabilirsiniz.
Onkolojide İz Bırakanlar Zirvesi’nde çok güzel bir şey oldu. Yatırımcılar geldi ve bir tıp kongresinde, projelere destek oldular. Bu gibi etkinliklerin daha çok olmasını isterim. Dünyada etki yapan işler Nobel ile ödüllendiriliyor, ama işin özünde, benim açımdan keşif, en önemlisi. Yani bir bilim insanı için en önemli görev, keşif yapmak. Sonra bunu insanlığa sunmak. Ama şimdi modern bilimde, keşif biraz unutuluyor. Para, ünvan, şan şöhret devreye girince, insanlar, keşiflerini satmaya çalışıyorlar. Bu konuda bir bilim insanı olarak sorumlu davranmaya çalışıyorum.
Laboratuvarımızda 8 kişi var. Bunlardan ikisi Türk. Biri Onur Eskiocak. İTÜ’den geldi. Bir senedir bizimle çalışıyor ve 4 makaleye girecek çalışmalar yaptı. Diğer Türk öğrencim de Ilgın Ergin. O da yeni başladı, benimle doktora yapmaya. Mikrobiyota ile ilgili çalışmamızda yer alıyor. O da Bilkent’ten, Moleküler Biyoloji ve Genetik öğrencisi.
Onlar, benim için büyük bir gurur kaynağı. ABD’ye gittiğim günden itibaren, hem Türkiye’deki hem de dünyadaki bilime gönül vermiş gençlerin önünü açabilecek şeyler yapmaya çalıştım. Çünkü ben, Hatay’ın Samandağ ilçesinden, yani küçücük bir yerden geliyorum. O küçük yerde, 4 yaşında bir çocukken ilk hatırladığım şey, ‘neden’ sorusunu sormamdı. Bilim insanı olmak istediğimi hatırlıyorum, ama bu kolay bir yolculuk değildi.
Sürekli karşıma engeller çıktı. Sürekli karşıma, ‘neden yapamayacağımı’ bana göstermeye çalışan şeyler ve insanlar çıktı. Ama amacımdan bir milim vazgeçmiş olsaydım, ben şu anda sizinle bu konuşmaları yapmıyor olurdum. Beni bu noktaya getiren şeylerin yüzde 99’u sıkıntı, yüzde 1’i ise hayatıma dokunan, bir sözüyle beni yüreklendiren insanlar oldu. Ailem, annem, babam beni hep yüreklendirdi. Babam, benim en büyük mentorum, ilk öğretmenimdir. Gece yarılarına kadar ben sorardım, o anlatırdı. Tıp tarihini, bilim tarihini çok severdi. Benim en büyük ilham kaynağımdı. Oradan, imkansızlıkların içerisinde bu şekilde çıkıp, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’ne geldim. Birinci sınıftan beri çalışmalar yaptım. O çalışmaları sonuca götürdüm. Ben de dedim ki kendi kendime, ‘bu süreçte öğrendiğim ne varsa, benim bunu gençlerle paylaşmam gerekiyor’. Şimdi iki tane Türk araştırmacı var yanımda ve umarım, onlar benden daha güzel işler başarırlar. Eğer bilim insanı ya da öğrenci, politik gerekçelerle strese girerse, saçma sapan egolar yüzünden kendini yetersiz hissederse, onun yapacağı bilim de engellenmiş olur. Bizim, bu yüzden yüreklendirmemiz lazım gençleri. Ama boş güven de çok kötü bir şey. Benim laboratuvarımda kimse -miş gibi yapmaz! Yani biliyorsan, biliyorsundur. Bilmiyorsan, öğrenirsin. Budur felsefemiz. Newton’un dediği gibi, ‘biz, devlerin omuzlarından bakıyoruz geleceğe’. Yani bilim, bir birikimin ürünü. Ben bugün bir parça koyuyorum, yarın öğrencim koyacak, buradaki hocalar koyacak ve böyle ilerleyeceğiz. Bilim, bir kişinin egosunun alet edilebileceği bir şey değil, kollektif bir çabanın ürünü ve bence insanlığın başardığı en inanılmaz şey. Yani bu merak duygusu ile başlayan şey, belki hayatın anlamına yön verecek. Hastalıklardan falan konuşuyoruz, ama bunun altında bence insan olmanın erdemi de yatıyor.”
-EN ZORU, İYİ BİR İNSAN OLMAK-
Hataylı bilim insanı Semir Beyaz, ‘başarının esiri olmayın’ derken, şunları söyledi:
“34 yaşındayım ve şanslıyım ki, erken yaşta bilim yapmak adına bir farkındalığa eriştim. Bu farkındalığın temelinde şu yatıyor… ‘Başarının esiri olmamalıyım. Her zaman için, kritik düşünme ile hem kendimi hem de bilimsel sistemi tahlil etmeliyim. Ve son olarak da, iyi bir insan olarak kalmalıyım. Çünkü bu işin temelinde bu var.’
Ben, bilimin bu gücüne inanıyorum. Bizi daha güzelleştireceğine, daha iyileştireceğine inanıyorum. O yüzden en son aşamaya onu koydum. Yani iyi biri olmanın erdemi, her şeyin üzerinde. Babamın bana vasiyeti bu. Babam bana dedi ki, ‘nereye gidersen git, ne yaparsan yap, ne kadar başarılı olursan ol, yeter ki iyi bir insan olmak için çabala. Onu yaparsan, geri kalan her şeyi iyi yaparsın zaten.’ İyi bir insan olmak da en zoru sanırım.” -Cemil Yıldız-

Exit mobile version