Hatay Mimarlar Odası, İmar Affı’na karşı:

Derhal geri çekilmeli… Mimarlar Odası’na göre, imar aflarının yarattığı ‘sağlam olmayan yapı stokları’ depremlerde yıkılarak, ağır bedeli topluma ödetiliyor. Mimarlar Odası Hatay Şubesi, hükümetin çalışmalarını yürütmekte olduğu İmar Affı uygulamasını desteklemediklerini ve tasarının derhal geri çekilmesi gerektiğini savundu. Mimarlar Odası Hatay Şubesi Yönetimi adına yapılan açıklamada, son 20 yılda “küreselleşme” adı altında ortaya konulan yeni […]

Derhal geri çekilmeli…

Mimarlar Odası’na göre, imar aflarının yarattığı ‘sağlam olmayan yapı stokları’ depremlerde yıkılarak, ağır bedeli topluma ödetiliyor.

Mimarlar Odası Hatay Şubesi, hükümetin çalışmalarını yürütmekte olduğu İmar Affı uygulamasını desteklemediklerini ve tasarının derhal geri çekilmesi gerektiğini savundu. Mimarlar Odası Hatay Şubesi Yönetimi adına yapılan açıklamada, son 20 yılda “küreselleşme” adı altında ortaya konulan yeni liberal politikaların ülkemize yansımasıyla oluşan ekonomik darboğazın sonuçları olarak, “Kent topraklarını ve doğal kaynakları pazarlayarak aşmaya çalışan AKP Hükümetleri; planlama ve imar mevzuatı ile getirilmiş olan düzenleyici kural ve sınırlandırmaları, ekonomik gelişimin önünde engel görmekte, özellikle son yıllarda birbiri ardına değişiklik ve düzenlemeler gerçekleştirmektedir” denildi.
İmar aflarının, sağlam olmayan yapı stoklarına yol açtığı, bunların da olası depremlerde yıkılarak topluma ağır bedeller ödetildiği görüşüne de yer verilen Mimarlar Odası açıklaması şöyle:
“Ülkemizde şimdiye kadar çıkarılan tüm imar afları; mevcut iktidarların seçim dönemlerinde ekonomik gelir ve oy elde etmek amacı ile gündeme getirilmiştir. İmar afları kaçak yapılaşmayı, arazi gaspını ve bu yolla yerleşmeyi gelenek haline getirmiştir. Aflar; toplumsal adalet ve barışın zedelenmesine, planlama ve imar ile ilgili kurumlara yönelik güvenin azalmasına, zengin doğal kaynakların amaç dışı kullanımına ve çevre sorunlarına yol açmıştır.
Bu kez ise ‘İmar Barışı’ adı altında, hukuka saygılı yurttaşların cezalandırıldığı ve buna karşın imar suçu işleyenlerin ödüllendirildiği ‘İmar Affı’ bir kez daha gündeme getirilmektedir.
1984 Yılında çıkarılan 2981 Sayılı İmar Affı Yasası sonrası kaçak yapılaşma daha da artmış ve çevre sorunları büyümüştür. Ardından yaşanan 1999 Büyük Marmara Depremleri ile de büyük ölçüde imar aflarının yarattığı, sağlam olmayan yapı stokunun yıkılmasının ağır bedeli topluma ödetilmiştir. Yapıların, hatta mahallelerin yerle bir olması ve yaşanan can kayıpları nedeniyle; imar afları bugüne kadar gündemden kaldırılmıştı. İktidar tarafından seçim sürecinde yasalaştırılmak üzere TBMM’nin gündemine getirilen ‘İmar Affı’ ise oluşan tepkileri azaltmak amacıyla ‘İmar Barışı’ olarak tanıtılmak istenmektedir.
Yeni ‘İmar Affı’ ve denetimsiz yapılar ile; toplumun sağlığını ve can güvenliğini tehlikeye atan kentsel gelişmelere yol açacak, doğa olaylarının afete dönüşerek pek çok insanın hayatını kaybetmesine neden olacak popülist uygulamalar yeniden ve sınırsız bir şekilde yürürlüğe sokulmaktadır. Oysa topraklarının tamamı depremsellik koşullarında olan Türkiye’de, deprem nedeniyle ortaya çıkan toplumsal ve ekonomik kayıplar, ciddi tedbirler alınmasını gerektirmektedir.
‘Yurttaşların mağduriyeti’ gerekçe gösterilerek gündeme getirilen ‘İmar Affı’ ile; kıyı alanları, tarım arazileri, orman alanları, içme suyu havzaları ve tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen bina ve tesisler dâhil olmak üzere, bütün kaçak yapıların yasal hale getirilmesi söz konusudur.
Meslek Odaları, sivil toplum kuruluşları ve yurttaşlar tarafından açılan hukuk davalarında yargı tarafından planları ve ruhsatları iptal edilen, ayrıcalıklı imar hakları verilerek her biri bir ‘kent ve çevre suçu’ niteliğinde yükselen yapılar yasallaştırılmak istenmektedir.
Bu çerçevede, asıl olarak, tarihi İstanbul Boğaziçi’nde yapılan ilave katlar, tarihi kent merkezlerinde işlenen imar suçları, eşsiz doğa güzelliklerine sahip kıyı bölgelerinde, orman ve tarım arazilerinde, doğal ve arkeolojik sit alanı olan Kapadokya ve ören yerlerinde, Doğu Karadeniz’in yaylalarında, korunması gereken dağlar, akarsu yatakları ve vadilerde hukuksuz olarak yapılan oteller, turistik tesisler, rezidanslar ve ticari yapıların yasallaştırılması amaçlanmaktadır.
Ayrıca, İmar Affı ile beraber, tıkanan ve krize giren inşaat sektörü üzerinden yeni rantlar elde edilmesi hedeflenmektedir. TOKİ aracılığı ile iş yapan ve iktidarın koruması altında olan kimi inşaat firmalarına yeni imar alanları açmak, halkın yaşadığı mahalleleri bu kuruluşların şantiyesine dönüştürmek için altyapı hazırlanmaktadır.
Çıkarılacak ‘Yasa’ ile imar ve koruma ile ilgili Anayasa hükümlerinin ve yasaların geçersiz kılınması hukuken mümkün değildir. İktidar tarafından bu gerçeği yok sayarak yapılan açıklamaları; eksik ve yanlış bilgi verilmek suretiyle yurttaşların yanıltılması ve imar affının kabul ettirilmesi dışında değerlendirmek mümkün değildir.
TMMOB Mimarlar Odası olarak; seçim sürecinde, ‘İmar Barışı’ olarak topluma sunulan kaçak yapılaşma affının; halkın can güvenliğini tehlikeye atan, tarihsel ve doğal alanları tahrip eden, hukuk dışı uygulamaları yasallaştıran ve kentlerimizi yaşanmaz hale getiren bu girişimin geri çekilmesi gerektiğini ve sürecin takipçisi olacağımızı, kamuoyuna saygı ile duyururuz.” -Cemil Yıldız-

Exit mobile version