Hatay’dan Şanlıurfa ve Mardin’e…

Bu haritada Anadolu Mutfağı var… Gelenekseli yaşatmaya çalışan esnafın desteklenmesi gerektiğinin altını çizen usta şef Ömür Akkor, “Tabii ki oralara gidip yemek yemeliyiz. Zor zamanlarda destek vermeli ve her zaman arkasında durmalıyız. Bir daha o esnaflar gelmeyecek” tespitinde dururken, buna dair son kitabının sayfaları arasında da benzer hikâyelere yer veriyor. – Şef, Seyyah ve Araştırmacı […]

Bu haritada Anadolu Mutfağı var…

Gelenekseli yaşatmaya çalışan esnafın desteklenmesi gerektiğinin altını çizen usta şef Ömür Akkor, “Tabii ki oralara gidip yemek yemeliyiz. Zor zamanlarda destek vermeli ve her zaman arkasında durmalıyız. Bir daha o esnaflar gelmeyecek” tespitinde dururken, buna dair son kitabının sayfaları arasında da benzer hikâyelere yer veriyor.


Şef, Seyyah ve Araştırmacı Ömür Akkor’un Türkiye’yi karış karış keşfe çıkışının 25. yılı. ‘Türkiye Gastronomi Atlası’ rehberliğinde Türkiye’nin lezzet duraklarını Ömür Akkor ile keşfetmeye davet ediyoruz sizi. Akkor, önüne rengârenk kalemler, silgiler ve kâğıtlar aldı ve sizin için tek tek Türkiye’nin lezzet rotalarını çizdi. Sayfalar arasında dolaşırken, tat ve koku hafızanızın derinliklerine uzanan bir yolculuğa çıkacaksınız. Belki çocukluğunuzda, ailenizle yediğiniz pidenin kokusu, belki de komşunuzun memleketten getirip size ikram ettiği o tulum peynirinin lezzeti geçmişten bugüne gelecek.
Her rota, yemek kültürü ile coğrafyanın bizlere sunduğu serüvenleri buluşturan özel bir deneyim sunuyor. Hünerli bir el, meraklı bir göz, zevk sahibi bir zihin, Türkiye’yi coşkuyla adımladı ve kaydetti. Eşlik etmek isteyen herkes için geriye sadece, Atlas’ın ilk sayfasını çevirmek kalıyor…

Bu kelimeler, ‘Türkiye Gastronomi Atlası’ adlı kitabın içeriğini merak edenler için, son 25 yıldır Türkiye mutfağı üzerine çalışmalar yapan şef, seyyah ve araştırmacı Ömür Akkor’a dair. “Türk Mutfağı için 350 bin km” projesini tamamlayan ve 81 İl’i gezen ünlü şefin kitabında Hatay da, var, Mardin de, Gaziantep de, Konya da… Kısacası, Anadolu’nun hem çok bilinenleri, hem de kendini çok anlatamayanları var.
-KAYBOLMASIN!-
Yerel lezzetlerin kaybolmaması, yaşatılması adına bir şeyler yapılması gerektiğini söyleyen Akkor’un buna dair tespiti, çarpıcı:
“Ben, çok eski bir köfteciye gittiğim zaman, onun ne kadar kıymetli olduğunu bilerek gidiyorum. ‘Burası, biraz fazla ayaküstü bir yermiş. Masasını da pek hijyenik bulmadım’ diyerek gezmiyorum. Emin olun, o da çok dikkat ediyor. Ama sizin beklentinizin, önceliğinizin, ‘kültürün devam etmesi’ olması gerekiyor. Benim önceliğim, kültürün devam etmesi. Her şey öğrenilir, ama o dükkân kapanırsa, bir daha ondan hiçbir şey öğrenemeyiz. O yüzden, gezdiğim bütün lokantaları da bu düsturla geziyorum ve onları kayıt altına almaya çalışıyorum. Yoksa benim son zamanlarda açılmış bir lokantayla pek işim olmuyor ve geleneksel yemek yapmayan hiçbir yerle ilgilenmiyorum. En gelenekselini bulmaya ve onu desteklemeye çalışıyorum.”
-İL İL GEZDİM!-
Bu konudaki tanıtım toplantısında, kitabın ortaya çıkış hikâyesini de anlatan Akkor, “Her zaman, bir şey öğreneceksem yazardım. Yazıya merakım var. 15 yıldır harita çiziyorum. Son 10 yıldır da bunu insanlarla paylaşmaya karar verdim ve insanların istediği gibi çizmeye başladım.
Biz Türkler, çok heyecanlıyız ve bir an önce sonuca varmak istiyoruz. Ben de okurlar için İlleri çizdim. Nerede ne yiyecekler, nereden ne alacaklar, hangi tarihi eseri görecekler, Gaziantep’te 24 saatte ne yenilir gibi notlar hazırlamıştım. Sonunda, 25. yılımda, benim için çok kıymetli olan bir kitap ortaya çıktı” diye konuştu.
-KIYMETİNİ BİLİN!-
Gastronomi kültürünün uluslararası ünvanlı Hatay coğrafyasında da benzer hikâyelerin ve kaybolmaya yüz tutmuş Anadolu tarifleri olduğunu bilirken, Türkiye mutfağı üzerinde çalışmalar yapan şef, seyyah ve araştırmacı Ömür Akkor’da durmamak mümkün değil, en çok da şu uyarısında…
“25 yıldır geziyorum. Bu kadar seyahat etmemin sebebiyse, Anadolu’daki malzemelerin kalitesi ve bunları insanların bilmemesi. Her gittiğimiz yerde başka bir unutulmuş tarif görüyorum. Yani… Türkler ölüyor, yemek yiyor. Doğuyor, yemek yiyor. Askere gidiyor, yemek yiyor. Düğün, nişan, kına yapıyor, yemekli. Neden? Çünkü Türkler, hayatının tam ortasında, yemekle yaşıyorlar. Siz, bu yemeklere ait herhangi bir tarifi unuttuğunuzda, kültüre ait çok önemli bir nüansı da kaybediyorsunuz.
İşte bu düsturla, öğrendikçe daha çok öğrenme isteği doğdu bende ve hala düzenli olarak, ayda ya da haftada, Türkiye’de seyahatlerime devam ediyorum. Artık köy köy, ilçe bazlı geziyorum. Buradaki tek amacım, Anadolu’daki malzemenin kıymetinin bilinmesi.”
Türkiye Mutfak kültürü üzerine yazdığı 28 adet yemek kültürü kitabı olan Ömür Akkor; içinde Hatay olan, İzmir olan, Diyarbakır olan, Bitlis olan, Gaziantep olan… Anadolu olan kitabında, ‘kendinizi okuyun, bilin’ derken, Hatay’ın kendi gastronomi hikâyesinin yol haritası adına yapılması gerekenin de altını çiziyor aslında.
-GERÇEK KÜNEFE-
Anadolu’nun lezzet haritası üzerinden çizdiği rotası üzerinde, Hatay coğrafyası hep olmuş, Ömür Akkor’un. Hatta Antakya Künefesi için özel bir bölüm açmış, yazıları içinde ve demiş ki…
“Antakya Künefesi, bizim bildiğimiz ve yediğimiz künefe değilmiş, bunu öğrendim, hatta şaşırarak öğrendim. Kadayıf, 1 gün önce, kalın telli dökülmeli, tazesi ile yapılmıyor. Yağ, klasik Samandağ köy tereyağı, tuzsuz ve açık sarı renginde olmalı. Tepsi, bakır ve orta kalınlıkta (0,5 cm) olmalı. Ateş, kömür ateşi ve kömürü portakal kömürü olmalı. Peynir, Antakya tuzsuz taze peyniri, köy mandırasından, %50 yağı alınmış. Çünkü sünmesini buna borçlu. Çok yağlı peynir, sünmüyor. Kestane peyniri kullananlar da var. O daha çok sünüyor, ama soğuyunca taş gibi olduğundan tercih edilmiyor. Yapılışına gelince… Kırık kadayıfı yağlıyoruz ve yağladığımız bakır tepsiye yayıyoruz. Öyle pekmez, salça sürmüyoruz. Ortaya peynir, üste tekrar kadayıfı koyup kömür ateşinde çevire çevire pişiriyoruz. Şerbetini verip, sıcak sıcak afiyetle yiyoruz.”
-İYİ Kİ GELMİŞİM-
Hatay coğrafyasının son dönem yaşadığı olumsuzlukların gölgesinde kalan turizmi için çok şey söylenebilir belki ama… Kitaplarının yol haritası üzerindeki Hatay’daki mola anlarından birinde, Ömür Akkor, hepimiz adına söylenmesi gerekenin altını hem kalbiyle, hem de o ana biriken keyfiyle çizmiş…
“Seyahatlerim esnasında gezdiğim yerleri ve etrafı, söylenenleri duymadan geziyorum. Mülteciler, kaçaklar, terör örgütü vs. beni ilgilendirmiyor. Hatay’a bunları duyarak ve okuyarak geldim. Samandağ’da, dünyanın en uzun kumsalında, tam da güneş denizden batarken suyu kulaçladığımda, iyi ki de gelmişim dedim. Burası dünyanın en güzel yeri.” -Tamer Yazar-

Exit mobile version