‘’İnsan…
Hayatına anlamlı bir amaç koyamaz ise …
Emekli olduktan sonra…
Sislerle kaplı bir geçmişe bakar dururmuş .
Geçmişi özleyip, yapamadıklarına yanarmış.
Ve aslında, gözünün önünden akmasına rağmen zamanın…
Ve hayatın…
Yaşadığı saniyelerin… dakikaların… günlerin… haftaların toplamından oluştuğunu…
Fark etmeden yaşarmış’’ .
Dün gitti…
Yarın belli değil…
Ama bugün var ve gerçek.
Hayatı… bir şeyleri sürekli ‘’beklemekle ‘’ geçiyorsa bir insanın…
Mesela…
O, ilk ‘’bisikletin ‘’alınmasını…
‘’Okulun’’ başlamasını …
Yaz tatilinin gelmesini…
Büyük bir sabırsızlıkla… 18 yaşına gelmeyi…
Sevgiliye kavuşmayı …
Okulu bitirmeyi…
Hayat, işte o zaman ‘’başlayacaktı ‘’.
İş bulmayı, çalışmaya başlamayı …
Böylece para kazanabilecekti.
Para kazanmaya başladı.
Aşık olup evlenmeyi … yuva kurmayı bekledi …
Aşık oldu evlendi.
Çocuk bekledi, çocuk geldi…
‘’şu gece uyanmaları düzene girse ‘’ diye bekledi.
‘’ çocuklar hayırlısıyla okula başlasın ‘’diye bekledi .
‘’çocuklar hayırlısıyla mezun olsun ‘’ diye bekledi.
‘’çocukları evlendirip, evden gittiklerinde…
Kendine ancak o zaman vakit ayırabilecekti ‘’
‘’ Kendine zaman ayırabilecekti ‘’.
Yani…
Hep ‘’mutluluğu ‘’ bekleyerek…yaşamı erteleyerek..gerekçelerini sıralayarak ve kendine sebepler üreterek…
Ve…
O… sebeplerin arasında bölünerek…
Bekledi …bekledi .
Hayatımız sadece birşeylerin sonuçlarını beklemekle geçerse…yanına gelecekle ilgili, anlamlı bir amaç koyamazsak…
Gelecekte…
Sisli bir geçmişe bakarak hayıflanır dururuz.
Gerçekleştiremediğimiz verimli ve üretken hobilerimize, amaçlarımıza pişman oluruz.
Bundan dolayı insanın hayatının sorumluluklarını yerine getirirken…
Lütfen…mümkünse…
Psikolojisine …ruh sağlığına iyi gelecek…
Verimli bir hobi-alışkanlık edinmeli.
24 saatin …hiç olmazsa bir saati kendine ait olmalı.