Konuya kaldığım yerden devam ediyorum.
Kişisel hak ediş gibi, hak eden ülke veya toplumlara da son verilme veya ödüllendirilme prensibinin, yukarıda belirttiğimiz “Etme bulma Dünyası” olduğu İsra-16 ncı ayette açıklanmıştır.
İsra-16: Bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman oranın zenginlikler verdiğimiz ve şımarmış ileri gelenlerine emrederiz; onlar orada kötülük işlerler /olumsuzluklar sergilemeye başlarlar. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur! Artık onu yerle bir ederiz.
Peygambere atfedilen sözlerden kabul edilen bir sözde, puan kazanma veya kaybetme, Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e ilk muhatap olan topluma şu şekilde açıklanmıştır:
“Kul bir günah işlediği zaman, kalbinde (ruhunda) siyah bir leke oluşur. Eğer tövbe ve istiğfar edip o günahı atarsa, kalbi temizlenir. Ve eğer günahı artarsa leke de artar, bütün kalbini tutar (ruhunu sarar)-Kütubu sitte-858. İşte Mutaffifin-14’te olumsuzluk sonucu oluştuğu açıklanan pas budur.
Mutaffifin-14: Hayır, hayır! Onların kazançları kalplerinin üzerine pas bağlamıştır!
Dolayısıyla da ilk yaratılış kaderi değil de yaşam kaderini kişi kendi oluşturmuş veya etkilemiş olmaktadır.
Gerek hayr veya gerekse şer, ister yeni bir sınav olarak organize edilsin, ister kişinin puan durumu hak ettiği için kişi bunlara maruz kalsın veya Ruh seyrek olarak bir başkasının sınavı için görevlendirilmiş ise ve bu görevi gereği hayr veya şerre uğrasın, temelde hepsi kişinin son puan durumuna göre gerçekleşmektedir. Bazen hayr veya şerden sadece biri veya her ikisi ile beşer olan Öğrenci Ruh, sınava tabi tutulmaktadır. Hayr ve şerri, bazen de beşerin nefsi niyetlenerek başlatmakta ve nefsin istediği hayr ise ve puan durumu da uygun ise Allah bu hayrın gerçekleşmesini onaylamakta, nefsin istediği şer ise, bu defa şeytan devreye girecek ve beşerin bu şerri gerçekleştirme isteğini kesinleştirmesi için fısıltılarına başlayıp karar vermesini, son olarak da Allah bunun gerçekleşmesini onaylayacaktır. Bu duruma göre “Hayır önce kuldan, sonra Allah’tan, Şer ise önce kuldan, sonra Şeytan’dan, en sonunda da Allah’tan” dır diyoruz.
İnsanın puan durumuna göre olacak olumlu veya olumsuz senaryoları Meleklerin gerçekleştirdiği ve bu aktivitelerin ancak Allah’ın kuralları çerçevesinde olacağı Enbiya-28 de vurgulanmaktadır.
Enbiya-28. Allah, Meleklerin yaptıklarını, yapmakta olduklarını ve yapacaklarını bilir. Onlar, Allah’ın evrensel ilâhî kurallara göre uygun buldukları ve izin vereceği kullarından başkasına ve O’nun izni olmaksızın şefaat (af ve yardım) etmezler, gücü ve azameti nedeniyle de Allah’a daima samimi bir saygı içindedirler.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz “Hayır önce kuldan sonra Allah’tan, şer ise yine önce kuldan, sonra şeytan’dan, en sonra da Allah’tan”. Tabi Allah’ın onaylaması, kulun puan durumu uygun ise ve sınav için gerekli ise gerçekleştirilmektedir diye düşünüyorum. Allah, hem yaratılış bilgi ve prensiplerini, hem de olacaklarda sebep-sonuç prensiplerini Levh-i Mahfuz denilen ve Evren’in idare merkezi olan Arş’ta bulunan Kozmik Kitap veya Bilgisayarda kaydetmiştir.
Nahl-63 ncü ayete baktığımızda, Şeytan’ın ancak riyakâr ve iman etmeyenlerin dostu, diğer bir ifade ile ancak bu kişileri ikna edebildiği ve bunlara musallat olabileceği görülmektedir.
Nahl-63. Ya Muhammed! Allah’a yemin olsun ki, Senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik. Fakat şeytan, kendisine uymuş olanlara telkinleri ile o toplumlara yaptıkları kötülükleri cazip ve kabul edilebilir gösterdi de, yaptığı telkinlere kanıp elçilerinin bildirdiklerine inanmadılar. Nitekim bugün, Senin bildirdiklerine inanmayanların dostu /velisi yine odur. Şeytan, o gün de bugün de şirk koşanların, riyakâr ve iman etmeyenlerin dostudur /velisidir. Bu nedenle de ayrıca ona uyup yanlış yola saptıkları için onlara acı bir azap da olacaktır.
Şeytan, olumsuz nefsimizi kullanmak üzere pusuda beklemektedir ve sadece insanların düşüncede uyanan olumsuz nefslerini benimsetmesine müsaade edilmiştir
A’raf-16. İblis de “Allah’ım, Sana yemin olsun ki bana verdiğin süre boyunca, onlar için beni kovduğun insanların nefslerini, sıratın müstakiym /itidal /orta yola uygun aşamaya getirmemeleri, Allah ile yapılan anlaşmaya sadık kalmaya ulaşmamaları ve vahiy kitaplarında bildirdiğin muhkem /değişmez amaç ana hükümlerinden uzaklaşmaları için yolları üzerinde oturup bekleyeceğim”, 17. “Sonra, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından /kuzey taraflarından kendilerine yaklaşacağım. Böylece Sen, onların çoğunu Sana şükreder bulmayacaksın” demişti.
A’raf-27…….Çünkü şeytanı siz göremezsiniz, ama o sizi daima görmekte ve olumsuz nefslerinizle ilgili düşüncelerinizin başlamasını kullanmak üzere pusuda beklemekte ve bu düşüncelerinizi destekleyip sizi kandırmak üzere gözleyip durmaktadır. Biz, şeytanları, inanmayan /iman etmeyen kimselerin dostları /evliyası /velileri yaptık.
Görüldüğü gibi Şeytan nesli, durup dururken insanlara musallat olan ve kötülük yapan varlıklar değildir. Şeytan, ancak insanda oluşan olumsuz düşünce ve nefs uyanması ile o insan tarafından bir nevi çağırılırsa, ancak bunun üzerine ona yaklaşıp, olumsuz olan düşünce ve niyetini benimsemesi için fısıltılar /sinyaller göndermeye başlar.
Bakara-169. Şeytan, olumsuz nefsleriniz olan kötülüğü, çirkinliği ve aşırılığı seçmenizi bekler ve seçiminiz üzerine, hemen fısıltılarına başlayıp hakkında kesin bilginiz olmadığı yakıştırmalarla Allah hakkında konuşmanızı ve Allah’ın adına hükümler koymanızı önerir durur ve sizi kandırmaya çalışır.
İşte, gerçek iman etmiş olanlarda ve özellikle mümin aşamasında olanlarda olumsuz düşünceler çok az olacağı ve Allah’ın da desteğini görecekleri için, şeytanın bu yaklaşımı olamayacak veya böyle bir çağırılışı engellenecektir. Bu nedenle de gerçek korkulacak olanın, Allah’ın bu desteğinden mahrum olunması olduğu vurgulanmaktadır.Dolayısıyla dagerek düşüncemizde olumsuz bir nefs uyanınca ve gerekse Kur’an okumaya başlarken Euzu Besmele okunması ve olumsuz bir nefsi kullanmasına fırsat verilmemesi istenmektedir.
Beşerleri gözlemekte olan şeytan, onların olumsuz nefslerine ait olumsuz bir düşünce oluşmaya başladığında, hemen dikkati çeken bir lamba yanmış gibi bu düşünceyi fark eder etmez, kabul etsinler diye fısıltılarına başlamakta ve onları kandırmaya uğraşmaktadır. Beşer, beyninde oluşup şeytana uymuş olduğu bu kendi olumsuz düşüncesini kabul edince de şeytanın kandırmasına uymuş olarak bu olumsuzluğu uygulamaya başlamaktadır. Dolayısıyla da “Şer dediğimiz bir olumsuzluğu, düşünerek önce beşer başlatmakta, şeytan da bu olumsuz düşünceyi destekleyip gerçekleşmesi için onu kandırmakta ve Allah’ın Levh-i Mahfuz’da kaydetmiş oluğu prensiplere göre olumsuz amel gerçekleşmiş olmaktadır” diye bir sonuca varıyoruz.
Sonuç olarak Günah işleyen insan, sebebin sonucu olarak karşılığını veren ise Allah’ın bir kitabı olan
Levh-i Mahfuz’daki sebep-sonuç prensipleri olmaktadır. Doğrudan doğruya Allah değil.
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR” ve “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”