“Her ıstırabın öğrettiği bir şey vardır.” Balzac
18 Aralık, Dünya Arapça Günü’ydü.
UNESCO Yürütme Kurulunda, 08 Ekim 2012 tarihinde alınan karar gereği bütün dünyada ilan edilen 18 Aralık Dünya Arapça Günü birkaç yıldır ülkemizde de kutlanmaktadır.
Bilindiği üzere Arapça, çoğunluğu Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaşayan yaklaşık 450 milyon kişi tarafından konuşulan bir dil olup Birleşmiş Milletlerin 6 resmi dilinden biridir.
Dünya Arapça Günü düşüncesi, Fas ve Suudi Arabistan tarafından önerilmiştir.
Arapça, UNESCO üyesi 22 devletin dilidir ve teşkilatın resmi dillerinden biridir. Arapça, çoğunluğu Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaşayan 450 milyon kişi tarafından konuşulan bir dildir.
Unesco’nun bu kararıyla ilgili olarak, Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı ve aynı zamanda Eski Tunus Eğitim Bakanı olan Abdullatif Abid, geçmişte şunları söylemişti:
“Bizler bir dil krizi yaşıyoruz. Adeta dili olmayan bir millet gibiyiz. Ne yazık ki bunun farkında da değiliz. Bu durum, değerlerimizin bizden alınmış olması ve yaşadığımız yabancılaşmadan kaynaklanıyor olabilir. Toplumlarımız güçlü şekilde içeriden ele geçirilme eylemine maruz kalmıştır. Bundan dolayı da dilimize, kültürümüze ve kimliğimize gerektiği gibi saygı duymuyoruz.
Tabii ki bu Batı’ya tabi olmanın ve zayıflığın da bir göstergesi.”
– “Fransızca yüksek öğrenim kurumlarında ağırlığını hissettiriyor”
Gerçekten de birçok Arap ülkesinde (Tunus, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri), Arapçanın yerine İngilizce, Fransızca hâkim durumda.
Birkaç yıl önce Tunus’ta bir sempozyuma katılmıştım. Bildirilerin çoğu Fransızca idi ve herkes rahatlıkla bildirileri anlayabiliyordu.
Ülkemizde hatırı sayılır sayıda anadili Arapça olan yurttaşımız vardır.
“Anadil öyle bir şeydi ki ayni şeyi başka dilde söylediğinde bütün anlam, rengi, kokusu yitip gidiveriyordu” (Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm S.165)
***
Maraş Katliamı, 19 Aralık 1978’de gerçekleşmişti.
Katliamın üzerinden tam 43 yıl geçti ama hâlâ içimizi acıtıyor,alçakça öldürülen vatandaşlarımızın acısını yaşıyoruz.
43 yıl içinde katliamla ilgili olarak gazetelerde, dergilerde onlarca yazı yazıldı, kınama, anma toplantıları yapıldı. Gerçi son yıllarda anmalara izin verilmiyor.
Katliamla ilgili romanlar yazıldı. Bir tanesi de sevgili arkadaşım Faruk Demirel’in Maraş Maraş adlı romanı. İbretle okunacak bir yapıt.
Sevgili hemşerimiz Orhan Tüleylioğlu’nun Uğur Mumcu Vakfı Yayınları’ndan çıkan Kahramanmaraş Katliamı adlı yapıtın arka kapak yazısında şöyle yazıyor: “Kahramanmaraş katliamı 12 Eylül darbesine giden kilometre taşlarının sonuncusuydu. Gerici ve faşistlerin işbirliğiyle sahneye konan katliamda hedef, Aleviler ve solculardı. Resmi rakamlara göre 111, araştırmacılara göre çok daha fazla insan, neden hedef seçildiğini bile anlamadan, işkenceyle öldürüldü. Öldürülenlerin arasında çocuklar, yaşlılar, özürlüler, hamileler ve bebekler de vardı..”
Maraş’ta yaşadığımız kırımın kırk üçüncü yılı da geçti, mahkemesi sonuçlandı ama zihinlerde hala tam anlamıyla aydınlatılamadı.
Maraş Katliamı’nın Bir numaralı sanığı vekil oldu, ‘İNSAN HAKLARI KOMİSYONU’ üyeliğine seçildi. Kenger olan soyadını daha sonra Şendiller olarak değiştirdi.
Necip Hablemitoğlu’nu, 18 Aralık 2002’de hain bir saldırı sonucu yitirmiştik.
Fetö kumpası kurbanı Ali Tatar, 19 Aralık 2009 sabahı yaşamına son vermişti..
23 Aralık 1930 günü, İzmir’in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki’nin şeriat isteyen bir grup tarafından alçakça öldürülmüşlerdi.
Değerlerimizi saygıyla anıyor, bu acıların bir daha yaşanmamasını diliyorum.