Herkes Gider Mersine…

Başkalarının bizi örnek alması gerekir iken, ne yazık ki; biz başkalarının günü geçmiş uygulamalarını taklit etmeye kalkışmak suretiyle ileriye gideceğimize geriye doğru adımlar atıyoruz. Hani meşhur bir söz vardır: Herkes gider Mersine, biz gideriz tersine diye. İşte tıpkı bu söz gibi, tüm dünya ileriye, çağdaşlığa, medeniyetin gerektirdiği yenilikleri bulmaya ve uygulamaya koymaya çalışırken, biz bunun […]

Başkalarının bizi örnek alması gerekir iken, ne yazık ki; biz başkalarının günü geçmiş uygulamalarını taklit etmeye kalkışmak suretiyle ileriye gideceğimize geriye doğru adımlar atıyoruz.

Hani meşhur bir söz vardır: Herkes gider Mersine, biz gideriz tersine diye.

İşte tıpkı bu söz gibi, tüm dünya ileriye, çağdaşlığa, medeniyetin gerektirdiği yenilikleri bulmaya ve uygulamaya koymaya çalışırken, biz bunun aksini yapmak suretiyle geriye gidişte birinciliği kimseye kaptırmak istemiyoruz.

Tüm sorunların kökeninde çağdaş bir eğitim sistemine sahip olamayışımızın yatmakta olduğu, özgürlükçü demokrasiyi, sosyal laik devlet ilkesini benimsemiş ülkelerde, çağdaş eğitimin tüm kurum ve kuralları ile yaşama geçirilmesi gerekliliğini, Cumhuriyet daha beş ayını bile tamamlamamış iken gören, bilen ve anlayan Gazi Mustafa Kemal

Atatürk ve dava arkadaşları, eğitim ve öğretim birliği yasasını meclise sunmak ve kanunlaşmasını sağlamak suretiyle, kurulan genç Türkiye Cumhuriyetinin önünü açmarak, uygar ülkeler seviyesine ulaşabilmemizin gereğini yerine getirmişlerdi.

Ama biz ne yazık ki bunun değerini bilmedik.

Zaman zaman çağdaş eğitim yerine, çağ dışı kalmış bir eğitim modeline doğru, genç beyinleri sürüklemeye çalıştık.

Köy enstitülerini kapatmak suretiyle de bu yoldaki en yanlış geri adım atıldı.

Eğitim sistemimiz içerisinde, elbetteki tüm gençlerin eşit bir şekilde eğitilmesi, eşit koşullar altında beyinlerinin şekillendirilmesine çalışılması, hiçbir ayrımcılığa izin verilmemesi için karma bir eğitim modeli ile başarıya ulaşabilmenin yol ve yöntemleri aranmış, bu doğrultuda olumlu adımlar atılmış idi.

Süreç içerisinde, bu yolda atılan adımların geriye çevrilmesini isteyen bir anlayış, zaman zaman yönetimde söz sahibi olmuş ve bunun sonucu olarakta geriye gidiş için yollar açılmak istenmiştir.

Laiklik ilkesinin ödünsüz olarak uygulandığı ülkelerde, çağdaş bir eğitimin herhangi bir kazaya kurban gitmesi mümkün olamaz.

Bu nedenle çağdaş eğitimin engellenebilmesi, geriye doğru adımlar atılabilmesi için, laiklik ilkesinden de ödün verilmesinin yolları aranmış ve zaman zamanda uygulamaya konulmak istenmiştir.

İşte bu anlayış içerisinde eğitim sistemimiz çalkantılı bir serüven izleyerek, genç beyinlerin söz sahibi olan anlayışın istekleri doğrultusunda şekillendirilebilmesi için, gereken uygulamalar yapılmak istenmiştir.

Ancak uyanışın başlaması ile birlikte gözler açılıp gerçekler görülmeye başlandığında, uygulanmak istenen eğitim modelinin yarar değil zarar vermekte olduğu eleştirileri yüksek sesle dillendirilmeye başlanmıştır.

İşte tam bu aşamada yapılan bir Japonya ziyaretinde, verilen bir ödül sırasında varlığı öğrenilen kadın üniversitesinin, ülkemizde de kurulması ve böylece kadın-erkek ayrımı yapılması yoluna gidilme arzusu ortaya konulmuştur.

Japonya’daki çağdaş eğitim sisteminin ne olduğu araştırılmadan, körlemecesine bu adımın atılmak istenmesi oldukça hayret vericidir.

Acaba Japonya’daki kadınlar üniversitesi ne zaman ve hangi amaçla kurulmuştu?

Yine Japonya’daki üniversitelerde eğitim karma olarak devam ettirilmekte midir?

Yoksa kadın üniversitesine karşılık sadece erkeklerin eğitim gördüğü erkek üniversiteleri var mıdır?

Bütün bunlar araştırılmadan ve sadece uzun yıllar önce kurulmuş bulunan bir kadın üniversitesinin varlığını örnek almak suretiyle, ülkemizde eğitimin karma olarak sürdürülmesi yerine, kadın-erkek ayrımı yaparak ayrı ayrı üniversiteler kurulması yolunda adımlar atılmak istenmesini anlamak, savunmak, izah etmek ve bu anlayışı çağdaş eğitim anlayışı ile bağdaştırmak elbetteki mümkün olamaz.

Ülkemizde kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, kadının 2. sınıf yurttaş olmadığı anlayışının egemen olması için mücadele ederken, bu kez kadınları erkeklerden ayırmak suretiyle yeni bir eğitim modeline geçilmeye çalışılması, çağdaş bir eğitim anlayışı ile hiçbir zaman bağdaşamaz.

Köy enstitülerinin kapatılması suretiyle eğitime vurulan darbeden sonra, bu kez kadın üniversitesi oluşturulması yoluna gidilmek suretiyle eğitimimize yeni bir darbe sayılacak olan adımlar atılmasından vaz geçilmeli, devletimizi kuranların işaret ettikleri çağdaş eğitim yolunda ilerleyebilmek için gereken adımlar atılmalıdır.

Gördüğümüz her örneği taklit edip ülkemizde uygulamaya kalkışırsak, herkes mersine giderken biz tersine gitmiş oluruz.

Bizden hatırlatması….

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version