Hologram

Hayata daha kolay tutunabilmek için, “yeni bir gün…” diye uyanabileceğimiz bir arayış… Bellek ah o bellek ne vakittir avuç içleriyle ilgili… Bir anlama yolculuğuna kapılmak neyse bir canlıya dokunmak o kadar… Ama solgun yüzü hiçbir renk toparlayamıyor işte… Hiç duraksamadan yaşanan kırılmalara yüklenen kurgu özellikle… Sonrası bilinçli bir yalnızlık… Derin kırılmalar Kendine sakladığın o ağır […]

Hayata daha kolay tutunabilmek için, “yeni bir gün…” diye uyanabileceğimiz bir arayış…

Bellek ah o bellek ne vakittir avuç içleriyle ilgili…

Bir anlama yolculuğuna kapılmak neyse bir canlıya dokunmak o kadar…

Ama solgun yüzü hiçbir renk toparlayamıyor işte…

Hiç duraksamadan yaşanan kırılmalara yüklenen kurgu özellikle…

Sonrası bilinçli bir yalnızlık…

Derin kırılmalar

Kendine sakladığın o ağır hiçlik

Ve sonrası…

Kendimize biçilmiş bir duvar oyuğu sadece…

Yaşamın hangi anındayız ve neyi sağaltabiliyoruz?

Hangisi gelecek, hangisi düş, hangisi bir yaşanmışlık belirtisi…

Bir maskeden diğerine, bir beğeniden ötekine…

Bu nasıl bir acı tebessüm ki, hemen her şeyi çağrıştırsın…

İçimize tutunmuş bir sanrıyla yaşamak nasıl bir özgüvense

İkircikli bir ifadenin peşine takılmak da o…

Bellek ah o bellek ne vakittir avuç içleriyle ilgili…

Her yaratılan algı ya da her yaratılan gündemin merkezinde olmak

Bilgiyi dinç tutan bir zihin olmalı

Bir solucan deliği

Empati kurabilmenin yolu belki…

Gerçeğin akışkanlığı ya da iyinin iletkenliği gibi…

Bükümlü bir zamanın anlık bölümünü yoklar gibi…

Oysa bu çağda herkes kendi sesine de öfkeli, kendi suskunluğuna ve kendi yapaylığına…

Bir tını eksikliği, bir çeşit vitaminsizlik veya bir çeşit duygu bulanıklığı…

Çünkü bu yavan hesapta, payımıza düşen dört işlemden ibaretti hayat.

Belki çoğumuz ucu açık acılarla göçüyoruz bu evrenden.

Belki sırlarımızı ifşa eden o kapılar, her gün bir başka kayıpla örtünüyor üstümüze.

Kırılan her aynada daha da unutuyoruz, 

Bir güneş ışığı diyordun.

Uyandığında, ellerini tuttuğun düş, çocukluğunun karanlık odasıydı

Sonra yalnızlık;

Seni uyandıran hüznün durağında bekleyip daha da acıdın

Öyle ya, kim dile getirecek şimdi adımların sessizliğini

Zaman mı?

Umut mu yoksa…

Kim dile getirecek yaşadığımız dönemin hoyratlığını?

Gıda

Enerji

Yoksulluk

Barınma ve geçinebilme telaşı…

Hangisi gelecek, hangisi düş, hangisi yaşanmışlık belirtisi…

 “Dallarını içten kırınca acı

Buzdan bir alçıyla tutuyor beni…” diye yazmış Onat Kutlar

Kendinden kaçışın zamanı olur mu hiç?

Bir renk kendinden nasıl kaçarsa

Bir sözcük nasıl kaçarsa öyle…

Exit mobile version