“Abd = kul, yaratılmış olan”, “a’budü = kul olmak, teslim olup bağlanmak, “ibad = Kul oluş, kulluk”, “İbad et = Kulluk et, kul oluşu hedefle ve gerçekleştirmek üzere çaba göster” anlamlarındadırlar. Aşağıda görüleceği üzere Kur’an’da “İBAD ET” deyimi kullanılmış ve bu kullanım ile geniş kapsamlı olarak “Allah’a Kulluğa” yönelik bütün uygulama ve olumlu ameller /faaliyetler denilen muhkem /Evrensel /değişmez ana kuralları uygulamak kast edilmiştir.
Yıllar içinde olan Kur’an Araştırmacılığım sırasında ayetlere göre Kur’an’da İbad etmenin temelleri olarak 440 sayıda Muhkem Kural olduğunu belirledim. Din demek, ibad etmeler olan bu kurallar bütünü olmaktadır. Bu kuralların 226’sı “Haramlar”, 216’sı ise “Yapmamız istenen Helal” kurallardır.
Zariyat-56. ayette Allah, İns’leri (Ruh’ları) ve Cin’leri sadece O’na ibad /kulluk etmeyi öğrenmeleri için yaratmış olduğunu vurgulamaktadır.
Zariyat-56. Çünkü Ben İns ve Cin’leri, Allah’tan başka ilah olmadığını ve sadece Bana ibad etmeleri /kulluk etmeleri gerektiğini bilmeleri /öğrenmeleri için yarattım.
İşte bu eğitim sırasında araya kimseyi, hatta bir eşyayı koymama şartına da Fatiha-5. ayette değinilmektedir.
Fatiha-5. Ve sadece O’na ibad /kulluk edilecek olan ve sadece O’ndan ilâhî yardım istenecek olandır.
Kaf-16. And olsun ki! İnsanı Biz yarattık ve nefslerinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da çok iyi biliriz. Çünkü biz insana şah damarından daha yakınız ve bu nedenle de içinden geçeni biliriz.”
Böyle diyerek Allah zaten bir yönü ile içimizde olduğunu ve araya başkasını koyacak zaten yer bulunmadığını açıkça belirtmekte ve böyle bir yanlışlığa düşmememiz için uyarmaktadır. Dolayısıyla Türbeye gidiş, ölenden yardım istemek için değil, Türbede yatana hizmetlerinden dolayı teşekkür niyetiyle dua etmek ile sınırlı olmalıdır.
İnsan neslinin yaratılışının temel amacının, Öğrenci Ruh’ların Dünya Okulunun Üniforması olarak vücudu kullanmak üzere sadece Allah’a ibad /kulluk etmek için eğitilmeleri ve bu eğitimi başaranları seçmek olduğu birkaç ayette belirtilmiştir.
Yunus-14. Sonra da halife /görevlilerimiz olmayı becerip, beceremeyeceğinizi anlamak üzere sizleri yeryüzüne yerleştirdik.
Hud-119. Sadece Rabbinin rahmetine maruz kalmış olanlar o tartışmalara ve gruplaşmalara yönelmezler. Esasında Biz sizleri, içinizden tekrar tek insanlık ümmeti oluşturup oluşturamayacak olanlarınızı belirlemek için yarattık. Rabbinin, “Şüpheniz olmasın ki, Ben Cehennemi Cinler ve Naslarla /İnslerle /başarısız öğrenci Ruh’larla dolduracağım” sözü gerçekleşmiştir.
Türkçe konuşan biz Türklerin İslâmiyeti kabul edişimizden beri kullanıma sokulmuş olan “İBADET ETMEK” ifadesi bulunmaktadır. Bu ifade, asırlardır “İslam’ın Şartları” olarak “Namaz, Oruç, Hac, Zekât ve Kelime-i Şahadet” diye 5 farz kuralı tanımlamak üzere kullanılmaktadır.
En’am-162. Ayette, “Salat” ve “Nüsuklar” kelimeleri art arda gelmektedir. Nüsuklar “İslam’ın şartları” diye tanımlanan şekilsel, ritüelli ve menasikli 5 uygulamayı tanımlamak için kullanılmaktadır.
En’am-162. “Salâtım ve nüsukum, yaşamım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir”.
Sadece Nüsuklar denilen bu 5 uygulamaya İbadet denilmiştir. Halbuki bu beşli, İbad denilen 440 muhkem /Evrensel /değişmez ana kurallar içindedir, yani ibadetler, ibad etmelerdendirler. Ayrıca Nüsuklar, ibadet etmeler, ibadet etmeler de Nüsuklar demektir. Bu kurallar, “Yapmamız istenen Helal” kurallar içindedirler.
440 – 5 = 435 muhkem /evrensel /değişmez ana kurallar, Allah-insan ve insan-insan iletişime yönelik Ahlak ve davranışsal kurallardır. Dolayısıyla İslam’ın şartları sadece 5 değil, din demek 440 muhkem kuralın hepsi İslam’ın farz şartlarıdır. İşte bu kuralları, bulunduğu ayetlere göre “KUR’AN VE SON İSLȂM” isimli kitabımda tek tek toplamış bulunmaktayım.
1400 yıllık geçmişe baktığımızda, Nüsuklar dışındaki 435 sayıda olan davranışsal ve ahlâkî muhkem /değişmez ana kurallar sanki din dışıymış ve ibad etmelerden değilmiş veya daha az önemliymiş gibi algılatılmıştır.
Namaz, sadece Allah ile baş başa sohbet etmek, dertleşmek demek olan rekatlardan sonraki dua anının konsantrasyonuna hazırlık ritüelleri, Oruç, irade güçlendirici ve terbiyecisi, Hac ise Allah ile yapılan anlaşmada söz verilen Tek Allah, farklı grupların ve mezheplerin olmadığı Tek İslâm dini ile, Tek İnsan nesli inancında olacağı sözünü-anlaşmasını hatırlatmak amaçlı şekilsel girişimlerdir.
Sadece şekilsel uygulamalar olan nüsuklara önem vermek ve sadece bunları ibad /kulluk etmek olarak düşünüp uygulamak, insanın diğer 435 sayıda belirtmiş olduğum ibad /kulluk etme yöntemini zamanla görmezlikten gelmesine yol açabilir.
Gerek irade güçlenmesi ile Müminliğin diğer ahlâkî yönlerini hatırlatıcı yönleri olan bu nüsuklar ve gerekse 435 sayıdaki diğer bütün muhkem /değişmez ana hükümler, birer ibad /kulluk etme yöntemi /Allah’a olan kulluğun birer ifadeleridirler. Kulluk sadece Allah’a yapılacağına göre, bir başkasına kul olmak yasaklanmış olmakta ve böylece de Kur’an aracılığı ile insanlara özgürlük verilmiş olunmaktadır.
Dolayısıyla İSLÂM DİNİ, mutluluk sağlayıcı bir özgürlük ve başka bir insana kul olma devrinin kapandığı BİR DEVRİM DİNİ olmaktadır.
Ve bu devrimi gerçekleştiren ilk 40 kişilik kadronun 32’si, yaşı 23’ten küçük GENÇLER ve bunların da yarısından fazlası olan KADINLAR-KIZLAR olmuştur. Hz. Muhammed’in peygamberliğine ilk iman eden kadın eşi Hatiçe ve ilk İndigo genç, 12 yaşında olan amcası oğlu Hz. Ali olmuştur. Dolayısıyla Hz. Muhammed’in terbiye ve eğitimi ile yetişme ayrıcalığında olan tek kişi Hz. Ali olmuştur diyebiliriz.
Özgürlük, şüphesiz ancak hürriyet ortamında gerçekleştirilebilir. Beş aşama olan 1) Müslüman olmayı, 2) İçtenlikle İman etmeyi, 3) İmanlı Muhsin olmayı ve 4) Müminlik aşamalarını başaran kişi, muhkem /değişmez ana hükümlerin %90’ından fazlasını yerine getirmişse artık 5) Makbul kişi veya diğer bir ifade ile İnsan-ı Kâmil kişi demek olan 5 nci aşamaya ulaşmış kişi demektir.
İşte öğrenci Ruh’un Dünya okulundan “Görevli Melek Olabilir” diplomasını, Mümin veya İnsan-ı Kâmil aşamasına ulaşarak almasını sağlayacak olan, 5 gaybe iman etmek ve muhkem /değişmez ana hükümlere uygun olumlu ameller gerçekleştirmek üzere çaba içinde olmak yanında, temelde Allah ile yapılan anlaşmanın 7 maddesine sadık olmak yatmaktadır diye düşünüyorum.
Tarihte iz bırakıp günümüze kadar olumlu etkileri devam etmekte olan kişiler, sadece nüsukları değil, diğer muhkem /değişmez ana kuralları da Allah’a birer ibad /kulluk etme amaçlı ve içtenlikle benimseyip yaşamayı başarmış kişilerdir.
Mabet ifadesi, Hz. Muhammed’in vefatından bir süre sonra sadece namaz kılınan yerler için kullanılır olmuştur. Halbuki mabet denilen yapılar, hem salât diye tanımlanan birlik bilinci oluşturma ve sosyal yardımlaşma toplantılarının, Kur’an ayetlerini ezberlemenin ve din denilen muhkem /değişmez ana kurallar ile o zamanın toplumuna yönelik değişken müteşabih mesajların, bazen de toplu namaz kılmanın uygulanma yerleri, dolayısıyla da bir nevi İslâm dinini benimsetmenin ikna yerleri de olmuşlardır. Bütün bu uygulamalar tek kelime olan ibad /kulluk etmek olduğu için, bu yerlere mabet, yani ibad /kulluk etme yerleri adı verilmiştir. Dolayısıyla bu yerler, kutsal değil, sadece ibad /kulluk etmek için birer araç yerler olmaktadırlar ve Bakara-115. ayette ibad /kulluk etmek için böylesi yerlerin şart olmadığına değinilmiştir.
Bakara-115. Şüpheniz olmasın ki, bu toplantı yerlerine gitmeyi engelleme veya tahrip edip dağıtmak ibad etmeyi etkilemez. Çünkü doğu da batı da Allah’ındır. Dolayısıyla ibad etmek için sabit bir mekân şart değildir. Her nereye dönerseniz O’nun varlığı oradadır ve O her şeyi kuşatan genişlikte ve her şeyi bilendir.
Buna karşılık yine de insanların bir arada toplandıkları bu yerlere gidişlerini engellemek, zulüm olarak tanımlanmıştır.
Bakara-114. İçlerinde Allah’ın ismi zikrediliyor /onun ayetleri öğretiliyor ve din yayılıyor diye, ibad etme yerlerine /mescitlere insanların gitmelerini engellemeye ve oraları haksız yere ve zalimce yıkmaya uğraşan kimseden daha zalim kim olabilir? Çünkü böylelerinin bu davranışı, insanların ibad etme yerlerindeki toplantılara korkarak gitmelerine neden olacaktır. Bu zalimler için Dünyada huzur olmayacak, Ahirette de büyük bir azap olacaktır.
İbad /kulluk etmenin özellikle şekilsel olan Namaz, Oruç, Hac ve Zekât başta olmak üzere, ayrıca salât denilen birlik bilincini oluşturma ve sosyal yardımlaşma faaliyetlerinin ve herhangi bir muhkem /Evrensel /değişmez ana kuralı da gösterişe kaçarak yerine getirmenin yanlışlığına değinilmiştir. Bunlardan Maun suresi, önemi nedeniyle sadece salât faaliyetinin gösteriş ve başkalarını aldatmaya alet edilmesinin yanlışlığını vurgulamıştır
Maun-1. Ya Muhammed! Dini /vahyi ve gerçek olan muhkem /değişmez ana buyrukları yalanlayanı /reddedeni /dine sözde uyuyormuş gibi yapıp aldatanı /riyakârı gördün mü? 2. O kişiye ki, dine inanmış göründüğü halde sahipsiz kalmışa /yetime kötü davranmakta olanı, 3. Ve ihtiyacı olanın ihtiyacını gidermek üzere gayret etmeyeni. 4. Yazıklar olsun böyle musallilere /salâtı /birlik bilinci oluşturma ve sosyal dayanışma çalışmalarını (bazen Namaz kılmayı) riyakârca uygulayanlara.
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR” ve “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”
YORUMLAR