Kıyımlar kıyımları izliyor. Sorumlusu yok hiçbirinin. Bu kez Erzincan İliç Çöpler köyü bölgesindeki Anagold Altın Madeninde… Dokuz yiğidimiz göçük altında kaldı. Evlerinin ekmeğini çıkarmak için orada çalışmaya zorunlu kalmış dokuz insan. Ailelerine, ocaklarına, çocuklarına ateş düştü. Hatay yersarsıntısı yıkımının acılarıyla baş etmeye çalışırken bu kıyım geldi buldu bizi. Şirket Kanadalı. Siyanürle altın çıkarıyor. Siyanür zehirden beter. Madenin neredeyse dibinden geçen Karasu’ya dolayısıyla Fırat’a karışıyor.
Köyümün hemen arkasında maden. Siyanür havaya, suya, dağa, buluta karışıyor. Çevrede ne hayvan kaldı ne bitki. İliç tren istasyonu, demiryolu maden yüzünden yukarıya alındı. Erzincan hastaneleri kanser tanılarıyla dolu. Ve kanserden göçenler…
Dış güç, dış güç diye feveran edenler; Kanada ne güç oluyor. Her izni verdiniz, yetmedi, bu güzelim ülkemizde nükleer santral kurma derdindesiniz.
Erzincan, Marco Polo’nun bile doğuya yolculuğu sırasında geçtiği, övgüyle söz ettiği bir tarihsel kentimiz. İliç Kemah yolu üzerinde. Kemah tarihsel anlatılarda belgelerde sürekli geçen, kalesi olan yerimiz. Kentlerimizi böyle algılamak, daha güzel kılmak kargısı yok bunlarda. Bu yurt toprağından hiç mi su içmiyor, ekmeğini yemiyorsunuz? Utanın. Ne gezer. Utanmak için insanda duygu olacak… Ne acı ki geçen onyıllar içinde yozluktan burnunuzu tutmadan geçemiyorsunuz. Yozluk ki nasıl.
Bunca gün geçmiş daha bedenlere ulaşılamadı. Arada edilen laf şu: Tehlike sürüyor. Yani siyanür. Pek etki de yaratmadı ya bu canlar gitmeseydi “tehlike” için kılınız kıpırdıyor muydu?.. Bundan sonra da iyileşme olacağı çok kuşkulu. Erzincan tarihi boyunca depremden çok çekmiş bir kentimiz. Yetmedi, şimdi de altın madeni, siyanür. Bu kez yüzyıllarca ayağa kalkamaz. Anılarımız, insanlarımız, çocuklarımız…
Bu maden ve benzerleri yurdumuzun her yanından çıkarılmalıdır. Emperyalizmin de günümüzdeki zehirli simgeleridir bunlar. Onların en iyisinin bile gözünde alt sınıf insanlarız. Onların çöplüğüyüz. İstemedikleri zehirli, pis işlerin yeriyiz, Kurdukları dinci, fanatik, etnikçi kıyım örgütlerinin yeriyiz. Bu kadar ahmağı, komisyonla yaşayanı, işbirlikçiyi nerede bulacaklar.
Artık emperyalizm mi kaldı, ahkâmı kesen incili “solcu”larımız seslerini kessinler. Irak’ta, Libya’da, Suriye’de, Gazze’de yapılanlardan ayrımı yok. O küstah düzeninin parçası. Ülkene üretim kotası koyar, alacağını güvenceye almak için IMF’ye tutsak eder, kemerini sıkarlar; yetmedi faşist darbeler yaptırıp, yurtseverleri işkencelerde öldürürler. Ama kimileri hâlâ ineğin altında buzağı yok, bu gelen kurt olamaz, der. Hiçbir zaman da “özeleştiri” duyamazsınız. Yoğurtları hep tatlı olduğu gibi, suçlu cumhuriyettir onlara kalırsa. Bu denli ahmaklık, okumakla mı oluyor. Yeter artık. Yetti gayrı.