Konuya kaldığım yerden devam ediyorum.
İblis hariç diğer bütün Meleklerin Âdem ve nesline yardımcı olmayı kabul etmeleri üzerine, Âdem ve ilk doğan nesli, gerçek Cennet yaşamlarına gönderilmeden önce meyve yasağı konarak yemek yeme, ölümsüz bir yaşam hayali ve İblis ile Cinlerden ona uyup şeytan ismini alanları düşman görmesi sınavlarına Cennet öncesi bir ortamda tabi tutuluyorlar.
Bakara-35. Allah Âdem’e: “Ey Âdem! Eşinle birlikte bu ön Cennet’te /bahçede kalın ve tüm nimetlerinden bol bol yiyin ve özgürce yaşayın. Ancak şu ağaca /şecere yaklaşmayın ve size yasakladığım meyvesinden yemeyin. Dikkatli olun. Çünkü bu buyruğumu tutmazsanız, kendinize yazık etmiş ve zalimlerden olmuş olursunuz!” diyerek de tembihledi.
Yasak meyvenin yenmemesi uyarısı Adem’e yapılmış ve uyacağına dair söz de alınmıştır.
Taha-115. Gerçek şu ki Biz Adem’i ilk yarattığımızda, şeytanın kendisine düşman olduğunu bildirip tembih etmiş ve uyarılarımıza uyacağına dair de söz /ahid almıştık. Ama Âdem, Allah’a vermiş olduğu bu sözünü sonra unuttu ve şeytanın kandırmasına karşı koyma dirayetini gösteremeyip ona uydu.
Bir süre sonra yasak meyveyi yemek ile ölümsüzlüğe kavuşma hırsları ve şeytanı düşman görme sözünü tutamayan Âdem ve ona uyan eşi, tabi tutuldukları sınavdan başarısız oluyorlar. Çünkü şeytan, Adem’in olumsuz nefsleri uyanınca ona vesvese fısıltıları göndermeğe ve kandırıp kabul ettirmeye başlıyor. Sözünde durması istenen ve yasağı çiğneyen Adem olmuştur, kadın olan eşi değil.
A’raf-20. Şeytan, Âdem ve eşinin içlerinde gizlenmiş olumsuz hırs ile yemek yeme (veya cinsellik düşüncesine ait) nefslerinin uyanması üzerine, kendilerine musallat olup sinsice telkinde bulunarak “Rabbinizin ikinize bu ağacın /şecerenin meyvesini /cinselliğini yasaklamasının sebebi, ikinizin birer melek ve ebedi yaşamlı olmamanız içindir” deyip kandırmaya başlamıştı.
Asırlardır ve Tevrat ile de devam ettirilmiş kabule göre ise yasağı çiğneyen olarak eşi (Tevrat’ta geçen Havva ismi ile) daima suçlanmıştır. Hatta gravürlerde Havva şeytan veya yılan şeklinde resmedilmiştir.
Hermafrodit vücutlu olan Âdem ve eşi ile çocuklarının o zamana kadar gizli olan cinsel uzuvları yasak çiğnenince açığa çıkıp görünür hale geliyor, çift cinsiyetlilik özellikleri kayboluyor ve utanıp yapraklarla şehvet yerlerini örtüyorlar.
A’raf-22. Böylece şeytan, Âdem ve eşinin, uyanan olumsuz nefslerinden hırsı kullanmak üzere gururlarını okşayan yalanlarıyla onları aldatmıştı. İkisi birden yasaklanmış ağacın /şecerenin meyvesinden /cinselliğinden yiyince, erdemlilik elbiselerinin kaybolduğunu /olumsuz nefslerine ait düşüncelerinin açığa çıktığını ve bedenlerinin de çırılçıplak, şehvet yerlerinin /cinsiyet organlarının /sev’atuhum da açığa çıkmış olduğunu hissetmişler ve utanma /pişmanlık duygusuna kapılmışlardı. Açığa çıkan cinsiyet nefslerine ait şehvet yerleri olan cinsel organlarını /sev’atuhumlarını da bahçe yapraklarıyla örtmeye başlamışlardı. Bunun üzerine Rableri kendilerine, “İkinize, o ağaca /soya /toplumun ortak malına yaklaşmayın” diye uyarmamış mıydım? Ve şeytanın sizin apaçık düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?” diye onlara suçlarını hatırlatınca,
Halbuki Adem’e, başarılı olursa gönderileceği asıl Cennet’in özellikleri hakkında bilgi verilmişti.
Taha-118. “Çünkü asıl Cennet, acıkmayacağın ve çıplak kalmayacağın bir yerdir”. 119. “Ayrıca orada ne susuzluk çeker ne de güneşin sıcaklığından rahatsız olursun” diyerek uyarmıştık.
Yasak meyveyi yiyerek Allah’a vermiş olduğu sadakat sözünde durmayınca, suçu için Âdem tövbe edip Allah’tan af edilsin diye dua da ediyor.
A’raf-23. Âdem “Rabbimiz, biz buyruklarını tutmayarak yanlış yaptık /nefsimize zülum ettik. Bizi affetmez ve rahmet etmezsen perişan olmuşlardan /kaybetmişlerden oluruz” diyerek af edilmeleri için dua etmeye başlamıştı.
Ancak Allah, suçu işlemiş olan Âdem’i kısmen af ediyor ve yine bir ceza olarak daha önceki ilkel neslin yaşamış olduğu Dünya’ya yine nefs derslerinden sınava tabi tutulmak üzere, fakat önceki nesilden farklı olarak Evren bilgisi yüklenip ilim yapması sorumluluğu da verilerek geri gönderiliyor.
A’raf-24. Bunun üzerine de Allah onlara, “Bu hatanızdan dolayı birbirinize düşmanlar olarak bulunduğunuz yeri (alt Cennet’i) terk edin. Belirlenmiş süreye kadar da sizi gönderdiğimiz yeryüzünde yerleşip, kendi çabanızla geçineceksiniz“. 25. “Ve orada /yeryüzünde yaşayacak, orada ölecek ve oradan yeniden diriltileceksiniz /çıkarılacaksınız” diyerek dualarını /tövbelerini tamamen kabul etmemişti.
Tin-5. Fakat sonra insanı saptığı yanlış yolun karşılığı olarak, aşağıların aşağısına geri gönderdik.
A’raf-24. ayette görüldüğü üzere, Ademoğullarının birbirlerine düşman gruplar oluşturacakları vurgulanmış ve bu süreç halen devam etmektedir.
2) İlk insanın yaratılışına yönelik ikinci görüşe göre ilk Havva’dan ve bundan da Adem neslini başlatıcı olmak üzere birden fazla kadın ve erkek yaratılıp birden fazla ve Dünya’nın farklı yerlerinde olacak şekilde yaratılmış bunların evliliklerinden toplumlar oluşmaya başlamıştır.
Böylesi bir yaratılış, esasında insanlara düşmanlıkları yenme ve barışa ulaşma sorumluluğunu vermektedir. Bu yönde aşırı düşmanlık aşamalarına ulaşılınca, zaman zaman bu aşırılıklara sapmış olan insan toplumlarına müdahale edilmiş, yok edilip yerlerine yeni toplumlar oluşturulmuştur.
A’raf-172. Rabbin, her ne zaman Âdemoğullarının bellerinden soylarını çıkarmayı /insan neslini oluşturmayı kararlaştırdıkça, onlardan kendi nefsleri için söz alır ve birbirlerine birbirlerini şahit tutarak; “Elestü birabbikum– Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorunca, onlar da “Evet, şahitlik ediyoruz, Sen bizim Rabbimizsin- kalu belâ” derler. Biz bu işlemi, son kıyamet /hesap gününde, “Biz bunu bilmiyorduk” demeyesiniz diye yapıyoruz.
Annesi olarak ilk defa kadın ile saha sonra ilk doğan erkek olarak da Âdem ile başlatılan Ademoğulları nesli, bu defa düşman gruplar oluşturmama sorumluluğu ve sınavında olmalarına rağmen, maalesef bugüne kadar bunu başarabilmiş değildirler. Ancak sevindirici ve ümit verici bir durum, eskiden savaşlar ülkeler arasında olurken, son yıllardaki savaşlar artık bölgesel ve gruplar arası seviyeye gerilemiş bulunmaktadır. Bu gelişme, ileriki yıllarda insanların barışı temin edip, hoşgörülü insanlar haline gelerek Allah’ın vermiş olduğu halifeliği inşallah başarmalarını sağlayacaktır.
NOT-NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL” VE “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”